Federal hükümetin politikalarından ve bunların etkilerinden haklı olarak memnuniyetsizlik duyan birçok (genç) insanın – yönetenlerin (salt) iletişimsizliği nedeniyle değil – “Almanya için Alternatif” olarak, aynı adı taşıyan, varlığı boyunca sadece milliyetçi-ırkçı bir şekilde ajitasyon yapmakla kalmamış, aynı zamanda her zaman yoksulluğu önleyici bir asgari ücrete, varlık vergisine, yurttaş sigortasına karşı, silahlanmadan, zorunlu askerlik hizmetinden Gazze savaşından ve ordu için daha fazla para ayrılmasından yana olan bir partiyi seçtiklerini görmek acı verici; Sosyal hukuk devletini diğer partilerin yaptığından daha da radikal bir şekilde yok etmek isteyen ve edecek olan bir parti. Ancak bu şekilde “büyük insanlar”, “küçük insanlar” birbirine düşerken (“Divide et Impera” – böl ve yönet, eski Roma’da böyle deniyordu ve işe yarıyordu) eskisi gibi devam edebilirler. AFD’nin kendisini sahte bir şekilde “Almanya için Alternatif” olarak pazarlayamaması için gerçek alternatifl erin zamanı gelmiştir.
Hükümet cenahında, eğitim sistemi, mülteci desteği, yurttaşlara sosyal yardım, emeklilik, bakım sigortası ya da temel çocuk güvencesine dair her türlü açığı kabul ettiği, ancak silahlanma bütçesinin, ordunun ve silah ihracatının daha önce hiç olmadığı kadar tartışmasız bir şekilde akmasına izin verildiği giderek daha belirgin hale geliyor – buna tırmanma riskleri de dahil. Bu sağdır, yaşamı tehdit eden, sağcı politikadır. Son yıllarda kaç milyon insan buna karşı gösteri yaptı? Kaç ana akım medya gösteri çağrılarını yaydı? Kaç akademisyen, (gençlik) araştırmalarında, refah devletine düşman, Alman anayasasında öngörülen servet vergisini reddeden ve anayasanın barış şartını ihlal eden, yani anayasa düşmanı “sağcı” propaganda ve askerileştirme politikalarına ve sosyal kesintilere dair parametre ve öğelere yer verdi?
Örneğin Alman gençliği ne kadar sağcı? Bunu bilmek istiyorsanız, önce kendi koordinat sisteminizden emin olmalısınız. Bir süredir işler hem gençler hem de yaşlılar için oldukça kafa karıştırıcı hale geldi. Siyaset bilimci Georg Fülberth, 4 Mart 2022 tarihli haftalık Freitag gazetesinde, Şubat 2022 sonunda Ukrayna’da savaşın başlamasından kısa bir süre sonra şunları yazıyor: “25 Şubat’ta Federal Meclis’te özel bir oturum düzenlendi. Sol Parti Ukrayna’ya silah ihracatını ve savunma harcamalarının arttırılmasını reddetti, ama yaptırımları reddetmedi. Sol Parti eş başkanı Amira Mohamed Ali, yaptırımlara ince ayar yapılması için önerilerde bulundu. NATO’nun on yıllardır süren doğuya doğru genişlemesini eleştirmedi. Sol Parti bu konuyu AfD milletvekili Alice Weidel ve onun parlamento grubundan diğer konuşmacılara bıraktı; onlar da bu noktada – aynı zamanda yeniden silahlanma ve nükleer güce dönüş talepleriyle kirleterek – muhalefetin başını çektiler.”
Öyleyse terimlerimizi düzenleyerek başlayalım – İtalyan hukuk fi lozofu Noberto Bobbio’ya istinaden (bkz. Rechts und Links: Zum Sinn einer politischen Unterscheidung, in: Blätter für deutsche und internationale Politik 5/1994, S. 543-549): Sol nedir? “Sol”, sosyal eşitlik ve adalet, demokratikleşme ve silahsızlanmanın yanı sıra uluslararası dayanışma ruhuna uygun olarak barış içinde bir arada yaşama taahhüdü olmalıdır. Sağ nedir? “Sağ” sosyal eşitsizliğe, nüfusun çoğunluğunun otoriter paternalizmine ve askeri silahlanmaya, ulusalegoist yönetime ve uluslararası rekabet ve diğer devletlere karşı mücadele ruhu içinde güç politikalarına bağlılık veya bunların kabulü olmalıdır. Trafi k lambası hükümetini (renkleri nedeniyle SPD, FDP, Yeşiller koalisyonu kastediliyor, PoliTeknik) karakterize eden nedir ve muhalefet partilerini karakterize eden nedir? Bunların ne kadarı bilimsel çalışmalarla araştırılıyor ve etkili medya tarafından haberleştiriliyor?
Gençleri ne ilgilendiriyor ve ne göz
ardı ediliyor?
“Almanya’da Gençlik 2024” (Schnetzer/ Hurrelmann/Hampel 2024) temsili çalışması için Ocak ve Şubat 2024’te 14- 29 yaş arası yaklaşık 2000 gençle anket yapılmıştır. Gençler, parti tercihleri, kişisel durumlarından memnuniyetleri (mali durum, sağlık, kariyer fırsatları) ve sosyal durum değerlendirmeleri (ekonomi, birliktelik, siyasi koşullar, Almanya’daki yaşam kalitesi) hakkında yanıtlar vermiştir. Bulgulara göre genç nesil, özellikle sosyal ve ekonomik durumlarıyla ilgili olarak önceki yıllardaki anketlere kıyasla daha memnuniyetsiz hale gelmiştir. 23 Nisan 2024 tarihli Tagesschau en önemli sonuçları şöyle özetlemiştir: “Almanya’daki gençlerin enfl asyon (%65), pahalı konut (%54) ve yaşlılıkta yoksulluk (%48) gibi temel kaygılarının yanı sıra toplumun bölünmüşlüğü (%49) ya da mülteci akınındaki artış (%41) da genç neslin yaşam koşullarından ve siyasi durumdan yüksek düzeyde memnuniyetsizlik duymasına yol açmaktadır”. İlginçtir ki, makalenin yazarı diğer önemli endişe nedenlerini ve bunların son iki yıldaki gelişimini atlamaktadır: Bunların başında %60 ile “Avrupa ve Orta Doğu’daki savaş” (2022: %68; 2023: %59), %49 ile iklim değişikliği (2022: %55; 2023: %52), %48 ile “ekonomik kriz” (2022: %39; 2023: %45) ya da %44 ile “aşırı sağ partilerin yükselişi” (2022: %35; 2023: %32) gelmektedir. Bu rakamlara tarafsız bir gözle bakıldığında, “gençler sağ tutumlu” sonucuna varmak mümkün değildir. Ne şekilde yorumlanırsa yorumlansın, en azından genç kuşak içinde kayda değer bir bölünme görünür hale geliyor.
Tagesschau.de’nin haberine göre, önceki araştırmalarla karşılaştırıldığında, şu anda ruh hali değişiyor gibi görünüyor. “Bu durum, katılımcıların yüzde 51’inin bildirdiği stres gibi yüksek düzeydeki psikolojik gerginlikte görülebilir. Aynı durum, koronavirüs pandemisinin hafi fl emesine rağmen son üç yılda artmaya devam eden yorgunluk (yüzde 36) ve çaresizlik (yüzde 17) için de geçerlidir. Katılımcıların yüzde 11’i şu anda ruhsal bozukluklar nedeniyle tedavi gördüğünü kayda geçti” (Tagesschau.de v. 23.4. 2024). Önceki iki yılın rakamları dikkate alındığında bu durum daha da netleşmektedir: Buna göre stres (%45, %46, %51), bitkinlik (%32, %35, %36), kendinden şüphe duyma (%25, %33, %33), sinirlilik (%22, %24, %25), çaresizlik (%13, %14, %17), intihar düşüncesi (%7, %6, %8) 2022’den 2023’e ve 2024’e önemli ölçüde artarken, “bahsedilen streslerin hiçbiri” ile karşılaşılmadığı sadece (%23, %19, %22) tarafından dile getirilmiştir.
Parti tercihleriyle ilgili olarak Tagesschau. de’nin 23 Nisan 2024 tarihli özetinde şu ifadeler yer almaktadır: “Ankete göre AfD şu anda 30 yaş altı seçmenler arasında %22 (2022: %9) ile birinci sırada yer almaktadır. AfD ve CDU/CSU popülaritelerini güçlü bir şekilde arttırırken, hükümet ortakları büyük ölçüde zemin kaybetti. Buna göre, yüzde 20’lik bir kesim CDU’yu tercih edecektir (2022: yüzde 16). Diğer tüm partiler genç nesil arasında oy kaybediyor: Yeşiller şu anda genç seçmenlerin gözünde yüzde 18 (2022: yüzde 27), SPD yüzde 12 (2022: yüzde 14) ve FDP yüzde 8 (2022: yüzde 19) oranında. Dörtte biri ise kendisini kararsız olarak tanımlıyor” (23 Nisan 2024 Tagesschau.de yayını).
Sağcı gençlik – kendini beğenmiş
merkez?
ZDF de benzer bir sonuca varıyor: 23 Nisan 2024 tarihli ZDF.de, “Açıkça sağa kayış” başlığı altında şu araştırma sonucuna yer veriyor: “Yazar Klaus Hurrelmann’a göre genç nüfusta açık bir sağa kayış var. Araştırmaya göre Yeşiller, FDP ve SPD’nin oy oranları önemli ölçüde düşüyor. Ankete göre CDU/CSU gençler arasında yüzde 16’dan yüzde 20’ye yükselirken, yeni Sahra Wagenknecht ittifakı yüzde 5’e ulaştı. Kime oy verecekleri sorusuna “bilmiyorum” yanıtını verenlerin sayısı iki yıl önce yüzde 19 iken bugün yüzde 25’e yükseldi” (zdf.de, 23.4.2024). Düşen trafi k lambası değerlerine ve yükselen CDU/CSU ve AFD oy verme niyetlerine rağmen, araştırmanın yayınlanmasının ardından pek çok makalede olduğu gibi “gençler” “sağcı” olarak etiketlenemez. Sonuçta, “sağcı” nedir ve “solcu” nedir? Birçok gencin tespit edilen kaygılarıyla bağlantılı olarak, örneğin trafi k lambasına verilen desteğin azalması hiçbir şekilde “sağcı” değildir. Aynı şekilde Sarah Wagenknecht İttifakı’nın (BSW) yüzde 5’lik oy oranı ya da kararsız seçmenlerin sayısındaki artış da “sağa kayma” anlamına gelmiyor.
Siyasette, medyada ve akademide egemen, yayınlanmış görüşün, Avrupa seçimlerinden sonra bile gençler arasında sözde bir sağa kaymayı dramatize etmeyi hedefl ediğini çıplak rakamlar ortaya koyuyor: AFD tüm seçmenlerin %16’sının oyunu alırken, 25 yaş altı gençlerin de %16’sının oyunu almıştır. Bu, son AB seçimlerine kıyasla AFD’nin 25 yaş altı nüfustaki oranının üç katına çıkması (ve Yeşiller’in oranının üçte bire gerilemesi) anlamına gelse de, daha büyük yaş gruplarına kıyasla bu önemli bir “aykırı değer” değildir. Tam tersine. Bayerischer Rundfunk 11 Haziran 2024 tarihinde “2024 Avrupa seçimleri: İşçi partisi AfD – gençler oyalarını sağa veriyor” manşetini atmış olsa da, aynı web sitesinde Infratest Dimap’ın bağlantılı araştırma sonuçları “gençler” hakkındaki iddiayı açıkça çürütmüştür. AFD, işçiler arasında tüm partiler arasında en yüksek oyu almış olsa da (%33), aynı şey genç seçmenler için hiçbir şekilde geçerli değildir. 16-24 yaş arası seçmenler arasında CDU/CSU %17, AFD %16, Yeşiller %11, SPD %9, FDP %7, SOL %6 ve BSW %6 oy aldı. Aynı zamanda genç seçmenlerin yaklaşık yüzde 28’i DIE PARTEI, VOLT, Hayvanları Koruma Partisi gibi köklü olmayan partilere oy vermiştir. Dolayısıyla “gençler sağa oy veriyor” başlığı yanlıştır.
Infratest Dimap, tüm yaş gruplarına bölündüğünde genel seçmen kitlesi için şunları hesaplamıştır: AFD’ye (bahsedildiği gibi) 16 ila 24 yaşındakiler arasında yüzde 16, 25 ila 34 yaşındakiler arasında yüzde 18, 35 ila 44 yaşındakiler arasında yüzde 20, 45-59 yaş arasında yine yüzde 18, 60-69 yaş arasında yüzde 15 ve 70 yaş üzerinde ise sadece yüzde 8 oy çıkmıştır. Dolayısıyla eğer bir yaş grubu özellikle AFD’ye yatkın olarak tanımlanabilecekse, bu 35-44 yaş grubudur. Buna karşılık, 25 yaş altı “gençler” “ortalama” olarak tanımlanabilir. Bu durum aşırı sağcılığın dramatik doğasını değiştirmemektedir.
Bununla birlikte, ARD, ZDF, SWR, Süddeutsche, Stern, Deutschlandfunk, Bayerischer Rundfunk gibi liberal medya ana akımının neredeyse tama- merkezin aşırılığı mı, Schnetzer/Hurrelmann/Hampel’in gençlik araştırmasından bu yana ve AB seçimlerinden sonra gençlerin “sağa kaymasından” bahsetmektedir. Sadece 20 Haziran 2024 tarihli FAZ, Allensbach Enstitüsü tarafından yapılan bir başka gençlik araştırmasının ardından aksi bir sonuca vardı: “30 yaş altı Almanların yüzde 17’si AfD’yi en sempatik parti olarak görüyor. Ancak Allensbach’ın F.A.Z. için yaptığı bir anketin de gösterdiği gibi gençler genel olarak sağcıdan çok solcudur. Son aylarda genç kuşağın siyasi yönelimi hakkında kamuoyunda hararetli tartışmalar yaşandı. Birkaç yıl öncesine kadar ağırlıklı olarak solda yer alan ve daha çok çevre ve iklim koruma konularına ilgi duyan bu kuşak, şimdi sağa kaymış, hayal kırıklığına uğramış, umutları tükenmiş ve sosyal medyanın da etkisiyle AfD’ye yönelmiş durumda”. Ancak FAZ yazarı Thomas Petersen ‘e göre: “Genç olanlar ortanın solunda olma eğilimindedir”. Peki bu, neyin sol neyin sağ olduğu sorusunu yanıtlıyor mu?
Sağ ve sol?
Ana akım medyanın son birkaç yıldır gençlere siyasi sosyalleşmeleri için sundukları pek de iyi gitmiyor: Koronavirüs söylemlerini ve önlemlerini eleştiren herkes AFD’ye yakın ve sağda, aşı olmak istemeyen herkes “Nazi”, “aşı teröristi” ve “sosyal haşere” (bkz. Freitag, 27. Haziran 2024); Ukrayna’ya silah sevkiyatına karşı çıkan herkes AFD gibi, yani sağcıdır; Gazze’deki savaş suçlarını reddeden herkes kesinlikle sağcıdır (ama bunun sorun olmadığını düşünen AFD gibi değil; Müslümanlara karşıdır); dil kullanımında cinsiyete atıf yapmayan herkes AFD gibi konuşur; Alman hükümetinin iklim politikasını (ısı pompaları, kaya gazı, yanmalı motorların aşamalı olarak kaldırılması, e-arabalar) karşılayamayan veya istemeyen herkes iklim inkarcısıdır, yani yine sağcı ve AFD’lidir. Bu şekilde karalanan insanların sayısı dikkate alındığında, hem genç hem de yaşlı çok daha fazla insanın AFD’ye oy vermeye yönlendirilmemiş olması neredeyse bir mucize.
Bir siyasi, bilimsel ve medya ana akımı garip bir şekilde “savaş, bir daha asla – faşizm, bir daha asla” talep ediyor. Ana akım, son otuz yılda NATO devletleri tarafından gerçekleştirilen ve uluslararası hukuku ihlal eden tüm saldırı savaşlarını görmezden gelmektedir. Suudilerin Yemen’deki savaşındaki suç ortaklığı, Azerbaycan’ın Ermenistan’a saldırısı karşısında ana akımın sergilediği sessizlik ve Türkiye ya da İsrail’in Irak ya da Suriye’ye yönelik saldırganlığı da birkaç yıldır aynı derecede az ilgi çekmektedir. Uluslararası hukuka aykırı tek saldırganlık savaşı, Rusya’nın 24 Şubat 2022’den bu yana Ukrayna’da yürüttüğü savaş gibi görünüyor – tabii ki önceki geçmişi hesaba katmadan: onlarca yıldır sözünü tutmayan NATO’nun yayılmacılığı, 10 yıl önce milliyetçiler ve neo-faşistlerle rejim değişikliği, 2014’ten bu yana NATO devletleri ve aşırı sağcı paramiliterler tarafından silahlandırılan Kiev askeri güçlerinin Doğu Ukrayna sivil nüfusunu ağır toplarla bombalaması? Bunların hiçbiri olmadı; hepsi sadece Kremlin propagandası. Her şey “sağcı”.
Kendi kendini ‘Volkssturm* için uygunum’-üyesi ilan eden FDP’nin silahlanma lobicisi “Eurofighter” Marie-Agnes Strack-Zimmermann dışında, (bkz. 16 Şubat 2019 tarihli Heute Show.de) dışında, Yeşiller AB seçim kampanyası sırasında ‘anti-faşizm’ ve SPD ‘BARIŞ’ için afişler astı. Her üç “trafik lambası” partisi, CDU/CSU ve de AFD için askerileştirmenin, silahlanmanın ve Almanya’nın “savaş kabiliyetinin” destekleneceği açıktır. “Sağ” ve “sol”arasında etkileyici, ancak adı konulmamış bir ‘çapraz cephe’, dünyanın yedinci en güçlü nükleer gücünün Gazze Şeridi’ndeki soykırımcı ‘kendini savunması’ndaki suç ortaklığı açısından bir kez daha vurgulanabilir. Siyasi, medya ve bilimsel ana akımın bundan hiç alınmadığını söylemeye gerek yok. Sadece, örneğin solcu politikacılar Ukrayna’ya silah sevkiyatına karşı çıkıp diplomasiyi savunduklarında ve AFD politikacıları da buna katıldıklarında bunu düzenli olarak yapıyorlar. Elbette ancak o zaman şeytanlaştırılması gereken bir “çapraz cephe” söz konusu oluyor. Koronavirüs önlemlerinin eleştirilmesinde de benzer bir durum söz konusudur. Okulların açılmasından yana olan ya da zorunlu aşıya karşı çıkan herkes kesinlikle “cesetleri çiğnemek” istiyordu ve bir “korona inkârcısı”, “Covidiot” ya da doğrudan bir “Nazi” idi, yani sağcıydı. Bu siyasi ve medyatik koşullar altında yetişen bir genç için “sağ-sol” koordinat sisteminde yolunu bulmak biraz zor olsa gerek.
Siyasi, akademik ve medya ana akımı “faşizm” söz konusu olduğunda da son derece seçicidir: İtalya’daki postfaşistler, Mısır, Azerbaycan ve Türkiye’deki otokratlar ve Bandera gibi Holokost’a yardım edenleri yüceltenler ve Ukrayna aşırı sağcılığındaki diğerleri ana akım için tolere edilebilir görünürken, “faşizm” teriminden düzenli olarak geriye kalan şey, genellikle Rusya Devlet Başkanı (“Put-ler”) veya Hamas veya Taliban veya İran hükümeti veya eski Irak Devlet Başkanı Hüseyin veya eski Yugoslavya veya Sırbistan Devlet Başkanı Miloseviç’e atıfta bulunan düz bir Hitler benzetmesidir. Sırbistan Devlet Başkanı Miloseviç. Not: Hitler karşılaştırmaları sadece NATO karşıtları tarafından yapılmaktadır.
Bu arada, “Almanya’ya karşı gizli bir plan” keşfedilmiştir. Kasım 2023’te Alman hükümeti tarafından finanse edilen bir araştırma portalı olan Correctiv, “tehcir planlarını” ve bir tür “Wannsee Konferansı 2.0”ı araştırdı. Ocak 2024’te kamuoyu Potsdam’daki Villa Adlon’da yapılan sağcı toplantıdan ve sığınmacıların ya da kalma hakkına sahip yabancıların “yeniden göçü” için orada tartışılan “gizli” planlardan haberdar oldu – ve o zamandan beri buna karşı, yani “sağa karşı” ve “demokrasi için” gösteri yapıyor. Alman sağcıların 100 yılı aşkın bir süredir sürekli olarak talep ettikleri bir şey varsa, o da (isteğe bağlı olarak ve anlayışınıza bağlı olarak) “Alman olmayanların” bazılarının ya da tümünün yeniden yerleştirilmesi, sınır dışı edilmesi ve tehciridir. Sylt burjuva gençliği tarafından da atılan “yabancılar dışarı” sloganı, bu nedenle Alman aşırı sağcılığının “sırrı” değildir. İnsanlar buna karşı birlikte dururlarsa çok daha iyi olur. Ancak göstericilerin – Potsdam’da olduğu gibi – Federal Şansölye Olaf Scholz ve Federal Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un yanlarında durmasını neden kabul ettikleri açık değil. Ne de olsa Scholz daha yeni “büyük ölçekte sınır dışı etme” (yani “yeniden göçü” sürdürme) kararı almıştı. Annalena Baerbock ise Haziran 2023’te AB’nin sözde “iltica uzlaşısını”, yani AB’nin dış sınırında, çocukların da genel olarak dışarıda bırakılmayacağı gözaltı merkezleriyle sınır prosedürlerini kabul etmişti. Alman Yeşiller Partisi bu kararı engelleyebilirdi.
Sonuç
Sol bayrak altında yürütülen sağcı siyasetin sayısız başka örnekleri de vardır. Bu çerçevede, çeşitli gençlik araştırmalarına ve bunların siyasi, medya ve bilimsel konulaştırılmasına eleştirel bir gözle bakılmalıdır. Yayımlanan görüşlerin neredeyse sadece kaç gencin AFD’ye oy vermeyi planladığı ve yerleşik partilere oy VERMEYECEĞİ ile ilgilendiği şüphesi ortaya çıkmaktadır. Başka bir deyişle, kaç kişinin “sağa” kaydığı ve “merkezin” hakim sağcı politikalarını desteklemediği üzerinde durulmaktadır. Genç seçmenlerin yaşam koşulları ve kaygıları teferruat gibi görülüyor, ilgi uyandırmıyor. Bununla, AFD’ye giden inatçı oyların belki de önemli bir nedenine değinilmiş olabilir. Eleştirileri ve şüpheleri sürekli olarak “sağcı” olarak karalananların, kendilerini bu şekilde köşeye sıkıştırmak isteyenlere artık oy vermeyecekleri kesin.
Bu arada, siyaset, medya ve akademideki “merkezin aşırılığı”, tüm (Avrupa) toplumlarında sağa kayışın belirleyici üzengisi haline geliyor (bkz. Ingar Solty: “Innere Zeitenwende”: Die AFD braucht keine Nazis, der liberale Deutsche hilft schon genug, kaynak: Berliner Zeitung, 19.5.2024). Pfizer yanlısı NATO solu da sağa kayışı destekleyerek kendi cenazesini hazırladı (bkz. Philipp von Becker/Fabian Scheidler: Als sie von “Anti-Impf-Terroristen” sprachen. Koronavirüs döneminde toplumsal solun ve Sol Parti’nin geniş kesimleri hükümetin sert tutumunu destekliyordu. Şimdi ise hatalarını kabul etmekte isteksizler. Bu da onların önemsizleşmesini körüklüyor, kaynak: Freitag, 27.06.2024, S. 19). Dolayısıyla “gençlik”, yıllardır sağcı eğilimi yönlendiren medya, siyasetçiler ve akademisyenlerden çok daha sağcı değil.
- İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Wehrmacht’ı yurt savunmasında desteklemek için kurulan örgüt (PoliTeknik)