Abdulhafeez Tayel
Mısır Bağımsız Öğretmenler Birliği (ISTT)
Bir öğretmen misiniz? Mesleğinizle ilgili hayalleriniz mi var? Kendinizi gerçeğin ve bilginin yegane sahibi olarak mı görüyorsunuz? Mutlak olgulara ve gerçeklere ilişkin İçişleri Bakanlığı ile birlikte Başbakan ve Eğitim Bakanı’ndan bilgi edinmeye mi çalışıyorsunuz? Sahip olduklarınızı ve bildiklerinizi, yetişmekte olan nesillerin zihinlerine ve ruhlarına boca etmeyi mi hayal ediyorsunuz? Her sınıfta 85 öğrencinin şaşkınlıkla oturmasını ve bu kutsal mabetlerden ve sizin tarafından söylenen ya da iletilen sinyallerden etkilenmesini sağlamayı mı düşlüyorsunuz? Kendinizi rejim için çalışan sofu bir kâhin olarak mı görüyorsunuz? O halde, bu işi bulabileceğiniz en iyi yer Mısır’dır.
Mısır’da, tabanı otoriterlik, iki kenarı ise özelleştirme ve geçmişi yeniden inşa etme çabalarından oluşan ve eğitim sistemini domine eden bir üçgen bulunuyor.
1990’ların başında Mübarek, eğitimin bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu belirttiği dönemde eğitimde reform çağrısı yapan bir konferans gerçekleştirdi. Bu beyanatın ardından, yeni atanan öğretmenlerin siyasi bakımdan ‘temiz’ olduğunu gösteren bir devlet güvenliği sicil belgesi edinmesi zorunlu kılındı.
İstihbarat biriminden bir generalin başkanlık ettiği, Merkezi Güvenlik Ofisi adlı yeni bir kurum oluşturuldu. Her eğitim bölgesinin, siyasi irtibat sorumlusu olarak adlandırılan bir temsilcisi vardı. Hem her yerel eğitim bölgesinin hem de her okulun bir temsilcisi bulunuyordu. Okul düzeyindeki temsilciler daha ziyade öğretmenlerden oluşuyordu. Temel görevleri, tüm öğretmenler ve hatta (lisede) öğrenciler hakkında rapor yazmaktı.
Bu durum terörle mücadele olarak lanse edilerek meşrulaştırılmıştır.
Eğer herhangi bir öğretmenin muhalif siyasi görüşleri varsa veya aktivistse, eğitim vermesine izin verilmiyordu ve şehir dışına sürülerek öğrencilerle temas etmediği bir ofise yerleştiriliyordu. Bir öğretmen, çalıştığı koşullara ilişkin olarak basına yazarsa ya da konuşursa, aynı şekilde cezalandırılmalıydı. Bu dönem boyunca, eğitim fakültesi mezunlarının en az 5 yıl ülkede mesleğini icra etmesi zorunluydu. Genç bir öğretmen kariyerine ayda yaklaşık 10 dolarlık bir gelirle başlıyordu. Öğretmenler, öğrencileri özel ders almaya zorlayarak geçimlerini sağlıyordu.
Nasır rejimi sırasında, bir öğretmenin ancak (o zamanki tek siyasi parti olan ve artık bulunmayan) Arap Sosyalist Birliği’nin aktif bir üyesiyse, öğretmenler sendikası için aday olmasına izin veriliyordu. Bu halen sendikanın tüzüğünde yazılı olarak yer almaktadır.
70 ve 80’lerde, petrol fiyatlarındaki büyük artıştan sonra binlerce Mısırlı öğretmen Körfez bölgesinde çalışmaya gitti. Vahabi fikirleri, Arabistan esintili düşünceleri ve tüm Körfez bölgesine hakim tüketim alışkanlıklarıyla birlikte, bilimsel düşünceden nefret eden ve bunun yerine dini kitaplarda bulunan teorileri benimseyen bir trendle geri döndüler. Bu esnada hükümet de yeni okullar yapmayı bırakarak özel sektöre giden yolu döşedi. Özel dersler öğretmenler için çok daha önemli hale geldi. Körfez bölgesinden gelen ebeveynler, zenginliğin bir göstergesi olarak bunu tercih ediyordu. Muhafazakâr görüşlü öğretmenler en iyi eğitimciler olarak değerlendiriliyordu.
Devlet başkanlarının resmi her okulda, ders kitaplarında, tahtanın üzerindeki duvarda asılı olarak her yerdeydi.
Askeri okulların (bazı askeri gelenekleri benimseyen ve bunları müfredata dahil eden devlet okulları) sayısı arttı ve ayrıca Müslüman Kardeşler’in zengin üyeleri hükümetin yeni okul açmayı durdurması gerçeğinden faydalanarak, eğitime büyük yatırımlarda bulunmaya başladığından, İslami okul sayısı da artmıştır.
Bu okullarda, Müslüman Kardeşler kendileriyle ya da taraftarlarıyla ilişkisi olan öğretmenleri istihdam etmişlerdir. Kendi ideolojilerine ve hiyerarşik yapılanmalarına hizmet eden bir müfredatı benimsemişlerdir. Mübarek’in otoriter rejimi, tüm siyasi partileri zayıflatma çabasıyla, Kardeşler’in eğitim ve sağlığa yatırım yapmasına ve sendikalarda siyasi rol üstlenmesine olanak sağlamıştır. Eğitim, o zamanlar iki efendiye hiz
Bu okullarda, Müslüman Kardeşler kendileriyle ya da taraftarlarıyla ilişkisi olan öğretmenleri istihdam etmişlerdir. Kendi ideolojilerine ve hiyerarşik yapılanmalarına hizmet eden bir müfredatı benimsemişlerdir. Mübarek’in otoriter rejimi, tüm siyasi partileri zayıflatma çabasıyla, Kardeşler’in eğitim ve sağlığa yatırım yapmasına ve sendikalarda siyasi rol üstlenmesine olanak sağlamıştır. Eğitim, o zamanlar iki efendiye hizmet eden bir kurbandı; Mübarek’in otoriter rejimi ve Müslüman Kardeşler’in dini otoriterlikleri. MK’nın sendikalarda rol üstlenmesine izin verildiyse de her zaman Mübarek’in partisi olan NDP üyelerinin hakim olduğu öğretmenler sendikasında rol almaları yasaklanmıştı. Müfredat her iki ideolojinin bir karışımıydı ve bunları yansıtıyordu.
Politik açıdan muhalif öğretmenler en uzak köylere ve eğitim verme görevlerini icra etmedikleri mesleklere gönderiliyordu.
1992’de Mısır’da gerçekleşen deprem hükümetin krizin üstesinden gelmek için hayır kuruluşları ve fonlar oluşturmasına yardımcı oldu. Parayı okul sayısını iki katına çıkarmak için kullandılar. Ancak, hükümet yeni inşa edilen okulların %10’unu, aynı müfredatın İngilizce olarak yer aldığı deneysel dil okulları adı altında, paralı eğitime tahsis etti. Bu sırada hükümet yeni öğretmen atamalarını da kalıcı şekilde durdurdu. Öğretmenler yalnızca aylık takribi 10 dolarlık ücretlerle geçici sözleşmeler imzalayabiliyordu.
Kalıcı olansa, eğitime siyasi güvenliğin hükmetmesi ve çocukların zihninde NDP ile MK arasındaki çekişmeydi. Hükümet bir yandan, tüm muhalifleri sindiren eğitim hakkını garanti almaya ilişkin olarak geri adım atmayı isterken, öte yandan MK’dan daha muhafazakârmış gibi davranıyordu. Özel okullar açmak üzere NDP’de daha zengin üyelerin önünü açtılar ve uluslararası okul patlaması yaşandı. Hükümetin bizatihi kendisi, Uluslararası Nil Okulları olarak adlandırılan yüksek ücretli özel okullar kurdu.
Yüksek baskı sonucunda, bu makalenin yazarı öğretmenlik mesleğinden atıldı, çünkü ücretsiz nitelikli eğitim hakkının savunuculuğunu yapmak üzere bir STK kurmuştu. Ancak, bu durum onun özgürce çalışabilmesini sağladı. Bu nedenle, bağımsız bir öğretmenler sendikası için çağrı yapmaya başladı.
Çalışma 2007 yılında başladı ve 500 üyeyi toplamak 3 yıllık bir çalışmayı gerektirdi. Sendika 2010 yılında büyük bir mücadele ile kuruldu. 2011 boyunca, sendika özellikle genç öğretmenlerin çalışma koşullarında reformla sonuçlanan 2 büyük grev ve oturma eylemi gibi başarılara imza attı.
2013 yılından bu yana devlet, öğretmenlerin yeni doğan sendikası da dahil özel olarak organize edilen tüm direnişleri yenilgiye uğratarak namağlup olmayı başardı. Hükümet bazı öğretmenlerin sendikaya sızmasını sağlayarak liderliği birbirleriyle husumet içerisindeki gruplara ayırmayı başarabildi.
Ayrıca, bu makalenin yazarı da öğretmenler için bir sendika kurma amacıyla yurt dışından fon almakla suçlanmaktadır, bu dava 2011 yılı Dava No. 173 olarak bilinmektir ve sonucunda, varlıkları dondurulmuş ve seyahat yasağı getirilmiştir.
Şu anda sendikanın kurucuları, çok sayıda üyesi aidatları ödemeyi bıraktığından, bu karmaşık durumda hayatta kalmaya çalışmaktadır.
Öğretmenler hareketi iki temel gerekçe nedeniyle artık oldukça zayıf, 1- yüksek baskı düzeyleri 2- çocuklarına bakabilmek için öğretmenleri okul saatlerinin ardından özel ders vermeye zorlayan kötü çalışma koşulları ve düşük ücretler.
Daha iyi bir an için beklemek üzere mevcut durumu sürdürmek muazzam ve zorlu bir çabayı gerektiriyor.
Doksanlar ve DNP özelleştirme metodolojisi
20. yüzyıl ve hareket.