Tamralipta Patra | LOCUS – Pondicherry Matematik ve Fen Bilimleri Enstitüsü – Hindistan
Zihnin korkudan arındığı ve başların dik durduğu yerde,
Bilginin olduğu yerde.
RABINDRANATH TAGORE
Dil, din, kast, mezhep, bitki örtüsü, fauna, oyunlar, politikalar vs. bakımından çok fazla çeşitliliğin olduğu bu topraklarda eğitim tam olarak nerede durmaktadır? Ülkemiz, eğitimin evrenselleştirildiğini garanti altına alan sayısız politika üretmiştir. Fakat kaç insanın bunun gerçekten farkında olduğuna dair bir fikirleri var mı? İnsan haklarından bahsediyoruz, insanlar bunun ne olduğunu tam olarak biliyor mu?
Eğitim! Son derece basit bir anlama sahip oldukça basit bir sözcük. Fakat bir şekilde, günden güne daha karmaşık hale geliyor. Çünkü, değerler kazanımıyla ilgili bir mesele olarak değil, daha ziyade para basma makinesi olarak görülüyor. Kentsel bölgelerdeki çok sayıda öğrenciyle görüşme yapıldığında, iyi bir iş olanağı için eğitim görmek istediklerini öğrenmek üzücü olmuştu. Kaç insanın temel eğitime sahip olduğu ve okuma yazma bilmeyenlerin genel olarak neyle karşı karşıya kaldıkları hakkında hiçbir fikirleri yok. Okullar bile birer iş bağlantı noktasına dönüşüyor, etik değerleri ve daha da önemlisi eğitimin anlamını öğretmek yerine, öğrencilerinin nasıl tam not alabileceklerinin ya da giriş sınavlarında nasıl başarılı olabileceklerinin üzerinde duruyorlar. Kırsal bölgelerdeki insanlar, azınlık gruplar ya da yeterince temsil edilmeyen topluluklar açısından durum incelendiğinde, bunun bir hak olmasıyla ilgilenmiyorlar, kız çocuklarını okula göndermenin yararsız olduğunu düşünüyorlar. İhtiyaç duydukları daha çok gıda, barınak ve ev gibi temel yaşam standartlarını karşılamak. Fakat eğitime önem vermiyorlar. Onlara bu sorulduğunda “Padh likh ke kya hojayega?” (Okula gitmenin faydası ne?) şeklinde yanıt verdiler. Bu benim için biraz şok edici oldu, çünkü politikaların bir etki yarattığını düşünüyordum, ama öyle değilmiş. Ancak olumsuz noktalar üzerine kafa yormak istemiyorum, yine de eğitimin dünyayı değiştirebileceğine inanan ve çocuklarının doğru yolda olmasını sağlamak için uğraşan aileler de var.
Hindistan, insanların başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğünü göz önünde bulundurarak iş yaptığı bir ülkedir. Bu nedenle, çoğunlukla kendileri için değil başkalarını memnun etmek için bir şeyler yaparlar. Bu durum özel okulların yüksek maliyetlerini üstlenirken görülüyor. Aylık gelirleri sağlıklı bir günlük öğünü bile karşılayamayacak düzeyde olan ebeveynler, çocukları için, nitelikli eğitim sunduğundan değil, toplumun çocuğunu iyi bir okula gönderemiyor musun sorgulaması nedeniyle zengin özel okullardaki özel okul kaydı peşinde koşmaktadır! Ve çocuklar bu günlerde eğitimle ilgilenmemektedir bile. Harika ülkemizin gidişatı işte bu. Ancak dürüst olmak gerekirse, çok sayıda sivil toplum kuruluşu eğitimin gerçek özünün ihtiyacı olanlara ulaşmak olduğunu teminat altına almak üzere inisiyatif almaktadır. Hükümet de aynısı için gayret göstermeye çalışmaktadır. Bir şekilde, özelleştirme bir zehir etkisi göstermekte ve eğitim sistemini öldürmektedir. İnsanların, karşı karşıya kalacakları yaklaşan tehlikeye karşı ya göremedikleri ya da görmeyi reddettikleri için gözü kapalı. Çocuk emeği, erken yaşta evlilik gibi çok sayıda vaka görülüyor, ancak bu olgular ihmal ediliyor.
Mühendislik/tıp fakültesi giriş sınavlarındaki başarısızlık nedeniyle intihar rakamları günden güne artıyor. Bu ülkenin mevcut senaryosu işte bu. Ebeveynlerin çocuklarının alacağı eğitimi seçmesi gerekli ve bu bir hak, ancak çocuklar istemedikleri şeyi yapmaya mecbur bırakılamazlar. Örneğin, ebeveynlerin çocuklarının doktor olmasını istediği ancak çocuğun mimar olma hayali kurduğu görülüyor. Sanatta becerisi olan çocuk fen bilimlerini seçmeye zorlanamaz. Bu şekilde, ilgisini kaybeder ve aynı zamanda depresyona girer. Bu gibi şeyler ebeveynlerin gözlemlemekte başarısız olduğu konular. Üniversite eğitimi göz önünde bulundurulduğunda, liyakat sistemine dayandığı görülüyor, elbette kontenjanlar da var, ancak bir şekilde insanların geneli rekabet dışı bırakılıyor. Halen buna ilişkin bir politika yok. Öte yandan, kapsayıcı eğitim meselesine değinilirse, bu konuda tüm eğitim kademelerinde bazı gelişmeler olduğunu görebiliriz. Eğitim alanında, NCERT, NCE, NUEPA vb. gibi farklı devlet kurumları eğitimi evrensel hale getirmek için tüm enerjilerini ortaya koyuyorlar. Bu yolculuk sömürge zamanından bu yana devam ediyor, tıpkı Kothari Komisyonu, onu izleyen Ulusal eğitim politikası, NCF ve bugüne değin hayata geçen çok sayıda politika gibi.
Günler geçerken, bu ülkedeki her bir bireyin insan haklarının farkında olduğundan emin olmamız gerekir. Nereye bağlı olduklarının hiçbir önemi yok. İnsanların BM’nin maddelerine ilişkin net bir fikrinin olduğu kitlesel kampanyaların düzenlenmesi ve gerektiği her an bunların uygulanabilmesi ve yaşamın onurla sürdürülebilmesi gerekiyor. Okullar ve kolejler eğitimi iş hedefleri haline getirmeye bir son vermeli, bunun yerine öğrencilere harika bir yaşam sunmalı ve gelecekteki amaçlarını/önemlerini kavramalarını sağlamalıdır. Hükümet, öğretmenler ve ebeveynler el ele yürümeli, gerçek gelişmenin başlayacağı zaman işte budur. Eğitim herkes için ve her kademede ücretsiz olmalıdır, bu da yoksulluktan gelen öğrencilerin geleceği keşfetmesine yardımcı olacaktır. Şuna dikkat edilmeli ki, eğitim oldukça yüce ve kutsaldır, onun güzelliğinin tadına varmak için içine dalmalı ve bu ortamın keyfini çıkarmalıyız