Bütün iş ve kariyer hayatını özel bir eğitim kurumunda geçiren bir babanın çocuğu olarak yıllarca gözlemlediklerimi şöyle belirtmek isterim; özel eğitim kurumlarının sadece öğrenciler ve eğitimei htiyaç duyan bireyler için değil, aynı zamanda bu sektördeki eğitimciler için de toplumsal ve insani açıdan hedefinden sapmış olduğunu görmek çok üzücü. Aslında bu birimlere sektör demek veya bunları sektör olarak adlandırmak bile hedefinden sapmanın basit bir kanıtı olarak görülebilir.
Dünya genelinde ve ülkemizde de ne yazık ki eğitimin özelleştirilmesi ile birlikte, bu kurumlarda çalışan eğitimcilerde zamanla bu işletmelere adapte olarak, eğitimi, insani bir gelişim aracı veya toplumsal ilerlemeyi sağlayan bir araç olarak görmekten çok uzak hale gelmektedir.
Eğitimde özelleştirme ile; eğitime ihtiyaç duyan birey veya toplumlar kaliteli eğitim almak için maalesef belirli bir burjuvazi düzenine dahil olmak ve bu düzenin gerektirdiği mali külfetler için çabalamak durumunda kalmıştır.
Bu konuda genellikle odaklanılan nokta; eğitimi alanların yaşadığı zorluklar ve insani bir ihtiyaç olan temel eğitim düzeyi için gereklilik haline getirilmiş maddi sınıf ayrılıklarıdır. Ancak eğitimde özelleştirme ile gelen sorunlar sadece toplumda eğitimi alan kesim ile sınırlı kalmıyor.
Eğitimde özel sektör haline gelmiş kurumların ticari kurumlar haline gelmesi ile birlikte kâr odaklı ve sadece para kazanmaya odaklanmış bir sistem doğuyor. Bunun sonucunda ise; değer katması, aydınlatması, düşünür ve sorgular bireyler yetiştirmesi gereken eğitimciler de bütün bu temel taşlardan uzaklaşıyor. Sadece gereken soruları çözebilecek, ülkedeki eğitim sisteminde istenilen veya dayatılan dereceleri yapabilecek, eğitimcinin ve çalıştığı kurumun reklamını yapabilecek öğrenciler yetiştiriyorlar.
Özelleşen eğitim sisteminde toplumun her bir parçası aynı düzeyde temel eğitim alamazken, aynı zamanda eğitimciler de eşit düzeyde, objektif biçimde eğitim veremiyor. Ülkemizde bu tip eğitim sisteminden kaynaklı olarak, özelleşmiş kurumlardaki eğitimciler; daha fazla özel ders verebilmek, sınıflandırılmış toplumda ”daha burjuva” ailelerin çocuklarına derece yaptırmak, kurumlarında yükselmek ve sadece daha fazla para kazanmak için yarışır hale geliyor.
Toplum içerisindeki sınıf ayrılıkları yetmezmiş gibi eğitim sisteminin özelleştirilmesi sonucunda, ciddi düzeyde paralar ödeyerek kaliteli eğitim alacağını düşünen insanlar, bu tip kurumların içerisinde bile sınıflara ayrıştırılmaktadır.
Birtakım dayatılmış sınav ve sorularla az puan alanlar ve çok puan alanlar birbirinden ayrıştırılarak eğitim verilmeye çalışılmaktadır. Bu durum öğrenciler arasında yeterince ayrıştırıcı olmasıyla birlikte eğitimciler arasında da, iyi puan alanlara daha özenli eğitim vermek gibi tehlikeli sonuçlara sebep olmaktadır.
Küresel çapta bir toplumu geriye götürmek, sanayisini, ahlakını ve politik durumunu geriye çekmek veya o toplumu bir başka güce mahkum etmek için bile eğitimi zayıflatmak kullanılabiliyorken; topluma paralı ve daha da kötüsü sınıflandırılmış paralı bir eğitim sistemini dayatmak, bu topluma değer kazandırmak bir tarafa, toplumdaki bireylerin, düşünemeyen, araştıramayan, eleştiremeyen ve bencil bireyler olmasına sebep olmaktadır.
Ne tarafından bakılırsa bakılsın, özelleştirilmiş ve sınıflara ayrıştırılmış bir eğitim sistemi; gerek eğitim görenler, gerekse eğitimi verenler açısından, bir bireyi veya toplumları geliştirmekten, ileriye taşımaktan ziyade, köreltmeye mahkumdur.