Şener Elcil | Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Genel Sekreteri – KTÖS
Kıbrıs meselesinin varlığı, tüm Kıbrıslıların canını yakmaktadır. Bu sorunun oluşumunda öğretmenlerin ve eğitimin önemli bir rol oynadığı tespitinde bulunmanın önemsiz olmadığına inanıyorum. EOKA ve yanı sıra TMT kadrolarının büyük çoğunluğunun öğretmenlerden oluştuğu gerçeği, her iki yeraltı örgütünün Anglo-Amerikalılar ve NATO kuvvetlerinin kışkırtmalarıyla kurulmuş olması ve bir meslek grubu olarak öğretmenlerin topluluk içi çatışma sırasında en büyük kayba maruz kalması, bu ifadeyi kanıtlar niteliktedir.
Bu çatışmada öğretmenlerin rolünden bahsederken, Türk ve Yunan ordusu gelmeden önce adaya gelen Türk ve Yunan öğretmenler olduğunu da unutmamalıyız. Geçmişe bakıldığında, 1974’teki fiziksel ayrılmadan önce, adada yaşayan insanların ulusalcılık, ırkçılık, şovencilik güdümlü eğitim sistemleri tarafından beslenen duygusal bir ayrışma yaşadıkları kolayca gözlemlenebilir. Tarihi 1900’lere kadar uzanan ve 1950’lerde hızlanan bu olgu, iki topluluğun ortak kültür, tarih ya da yaşamına ilişkin tüm öğeleri dışlayan ayrılıkçı bir söylem ve doktrin yarattı.
1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, çok kültürlü eğitimi temel alan ortak bir eğitim sistemi yerine, iki topluluğun iki ayrı eğitim sistemini barındırmaktaydı. Bu düzenleme ayrıca adada zaten kök salmış olan ulusalcı ve şoven eğitimin süre gitmesine katkıda bulunmuştur. 1963’te patlak veren topluluk içi şiddeti takiben, Kıbrıslı Türk topluluğu adanın yalnızca %5’ine sıkıştırıldı ve topluluk Türk subaylarının denetimi altına girdi. Bu olayların topluluk açısından bir başka sonucu da eğitim sisteminin de Türkiye’nin ve Türk eğitim sisteminin denetimi altına girmiş olmasıdır.
Faşist darbe ve ardından 1974’teki Türk işgali adada fiziksel bir ayrışmayı beraberinde getirdi. Şovenizm, ulusalcılık, ırkçılık ve ötekileştirme eğitimin ana hedefleri haline geldi. Eğitim tümüyle Türkiye’nin denetimi altına girdi. Buna ek olarak, Kıbrıslı Türkler soyadı almaya zorlandı, coğrafi adlandırma politikaları uygulandı.
Türkiye’den adanın kuzeyine yaşanan sistematik nüfus aktarımı nedeniyle, Kıbrıslı Türkler kendi ülkelerinde azınlık haline geldi. Şu anda adanın kuzey kesiminde 116 okul öncesi okul ve ilkokul ile 46 ortaokul ve lise bulunmaktadır. Ayrıca 72.000 öğrencinin kayıtlı olduğu çeşitli üniversiteler mevcuttur. Zorunlu eğitime kayıt yaptıran öğrencilerin %56’sı Türk vatandaşı, %43’ü Kıbrıslı Türk %1’i yabancı uyrukludur. Adanın kuzeyinde uygun/yeterli öğretmen bolluğu olsa bile, Türkiye’den öğretmen getirtme uygulaması halen devam etmektedir. Öğretmenlere ek olarak, okullarda kullanılan ders kitapları da Türkiye’den ihraç edilmektedir. Türkiye’deki son gelişmelere paralel olarak, adanın kuzey kesimi dini yönelimli yatırımlarda ve yeni cami inşaatında belirgin bir artış deneyimlemektedir. İlaveten, Türk yetkili makamları seküler eğitim sistemini daha Sünni İslami bir eğitimle değiştirmeye zorlamaktadır.
Eğitimde dünya genelindeki özelleştirme trendiyle bağlantılı bir başka husus da, Kıbrıs kuzey kesiminin eğitimin özelleştirilmesinden nasibini almasıdır. Özel okulların açılması amacıyla çok sayıda dernek kurulmuştur. Bu bağlamda, adada Türk okullarının şubelerini açmaya yönelik özel bir çaba söz konusudur. Ayrıca, adanın güneyinde okuyan 200 ve üzerindeki Kıbrıslı Türk öğrenciyi güneyde okula gitmekten caydıracak sorunlar sürekli olarak yaratılmaktadır.
Bu gerçeklikler ışığında, Birleşik Federal Kıbrıs kurulduktan sonra seküler ve demokratik ilkelere dayalı bir eğitimi garanti etmek için aşağıdaki sıralanan önlemler alınmalıdır:
Eğitime ilişkin bütünsel bir yaklaşıma sahip, evrensel konseptlere ve insan hakları, demokrasi, dayanışma, sosyal adalet değerlerine dayalı, ayrıca ortak kültürel değerleri vurgulayan bir eğitim sistemi yaratmak.
Eğitim sistemindeki şoven ve ulusalcı öğeleri ortadan kaldırmaya katkıda bulunmak için adanın çok kültürlü, çok dilli ve çok dinli yapısını dikkate almak, katılımcılık, işbirliği, problem çözümü, diyalog, aktif dinleme, eleştirel düşünme ve okullardaki farklılıklara saygıyı vurgulamak.
‘Ötekini’ tanımaya imkan verme ve saygıyı geliştirme amacıyla, Yunanca ve Türkçe dillerini okullarda zorunlu hale getirmek.
Din derslerini zorunlu dersten seçmeli derse çevirmek.
Her iki topluluktan öğretmenlerin birlikte eğitim aldığı öğretmen akademileri kurmak.
Kıbrıs’ta ve başka bölgelerdeki çatışmalarla bağlantılı zorlukları eleştirel biçimde yansıtmalarına ve bu sorunları okulda nasıl ele alacaklarına yardımcı olmak için öğretmenlere mesleki gelişim fırsatları sunulduğundan emin olmak.
Ortak kültür ve tarih temelinde, fakat aynı zamanda ihtilaflı meselelerin güvenle tartışılabildiği bir ortam sunacak eleştirel, empatik ve çok perspektifli bir yaklaşımı baz alan eğitim materyallerini ve ders kitaplarını kullanmak.
Eğitimin daha da özelleştirilmesine engel olmak ve kamusal eğitime daha fazla kaynak ayırmak.
Diğer kültürlere ilişkin dolaysız bir deneyim sağlayacak, kültürel farkındalığı arttıracak, kültürel eleştiriyi teşvik edecek ve dolayısıyla değişime imkân verecek öğretmen ve öğrenci değişim programlarını teşvik ederek barış, tolerans ve paylaşım ortamı yaratmak.
Eğitimin siyasetçiler tarafından bir propaganda aracı olarak kullanılmasını önlemek ve bugün yaşadığımız ayrışmaya yol açan geçmiş eylemler ile gelecekte Kıbrıslılar arasında bir çatışmaya yol açabilecek çabaların açığa çıkmasını engellemek.