Prof. Dr. Ulrike Zöller | Saarland Teknik ve Ekonomi Yüksekokulu
“Çoğu kez kafamda kışı taşıyorum. O denli sık kar yağıyor ki, çocuk yurdundaki yıllarımda adeta yalnızca kar ve kış, şiddetli soğuk ve don vardı.(Wawerzinek 2012, S. 9)
Peter Wawerzinek’in Rabenliebe (üvey evlat muamelesi görmeyi ifade etmektedir; redaksiyonun notu) adlı kitabından yapılan bu alıntı, yurtlarda yetişen çocukların yurt zamanlarında maruz kaldıkları günlük duygusal zorlukları dışa vurmaktadır
Yaşanan Acıyı ve Haksızlığı Azaltma için Fon – Oluşumu ve Uygulaması
1949 ila 1975 yılları arasında Federal Almanya’da çocuk yurtlarında yaşam anayasanın 1. maddesi olan “insan onuru dokunulmazdır” maddesinin ve onunla bağlantılı olan, ilgili çocuk ve gençlerin kişilik haklarının birçok kez ihlal edilmesi anlamına gelmektedir. Bu, etkileri günümüze kadar süren bir sonuç doğurmuştur. Bu sonuçlarla, bir taraftan 1975’ten itibaren çocuk ve genç yardımı alanında yapılan reformlar, diğer taraftan da son yıllarda federal hükümetin yaşanan acıları ve haksızlıkları Çocuk Yurtları Fonu üzerinden kabul etme çabası aracılığıyla ilgilenilmiştir.
Federal Almanya’da yaklaşık 700.000 ila 800.000 çocuk ve genç 1949 – 1975 döneminde çocuk yurtlarında yaşamak zorunda kalmıştır. Yurtlardaki eğitim disipline ve kontrol eden merci görevini yerine getiriyordu. İçinde kısmen Nasyonal Sosyalizmi ve de dezavantajlı çocukla dışlayıcı ve damgalayıcı bir toplumsal bakış açısının etkisini göstermeye devam ettiği dönemin gerici ruhu, bu çocukları haklarından mahrum etmiş ve herhangi bir güvenlik statüsüne sahip olmalarını engellemiştir. Dönemin yurt eğitimine bir bakış, kendini hukuk devleti olarak kavrayan ve anayasanın geçerli olduğu genç federal cumhuriyette varolan olağanüstü uygunsuzlukları ortaya çıkarmıştır (Yuvarlak Masa Yurt Eğitimi Sonuç Raporu). Yurtlarda yaşamış olan çocukların büyük bir bölümünün eğitim-öğretime erişimi kısıtlıydı, önemli kısmı yurtlar için çalışmak zorundaydı. Birçoğunun özgür meslek seçimi engellenmiş, mal varlıkları kendilerinden esirgenmiş ve mektupları sansürlenmiştir. Son yıllarda acımasız ve aşağılayıcı davranışlar, cinsel içerikli şiddet ya da suçlarla ilgili haberler artıyor. Sağlık hizmeti yetersizliğinin açığa çıkarılmış olması sarsıcı olmuştur. Çocuklara zorla yemek yedirilmiş, hastalık, yara ve ağır iş kazaları gerektiği gibi tedavi edilmemiş ya da bunların üstü örtülmüştür. Zora dayanan dini eğitim birçok yurtta alışıldık bir durumdu[2]. 1949’dan sonra bakım yurtlarında deneyimlenen şiddet ve haksızlığın acısının boyutlarını aydınlatan son zamanların araştırma sonuçları ve raporları (bkz. Runder Tisch Heimerziehung 2010, Hähner-Rombach 2013, Kuhlmann 2008, Schäfer-Walkmann et al. 2011, Wensierski 2007) birbiriyle örtüşmekte olup, sorumlu kurumların, yurt çalışanları ve (pedagojik) [3] personelin “gerekçelendirmesi olmayan eğitim uygulaması hakkına ürkütücü bir resim çizmektedir, ki bu uygulama, çocuğun itaatkârlığını ve disipline, ‘edebe’, işe ve düzene uyumunu başlıca eğitim hedefi olarak izlemiş ve kısmen şiddete dayalı, ama kesinlikle aşağılayıcı cezalarla bu hedefe ulaşmaya çalışmıştır (Kuhlmann 2010, S. 4). Eskiden bu yurtlara yerleştirilmiş çocukların büyük bir bölümü, orada maruz kaldıkları bedensel, ruhsal ve cinsel boyutlu şiddettin travma yaratan, kısmen sadist yaşam ve eğitim koşullarının sonuçlarından etkilenmekte ve günümüzde de acı çekmektedir. Etkisi bir yaşam boyu sürecek ağır ruhsal hasardan söz edilebilir (Krüger 2010, S. 16). Eğitimbilimci Mechthild Wolff’a göre (2010, S. 39) “çocuk yurtlarındaki çocuk ve gençler […] haklarından kolayca mahrum bırakılmış ve hâlâ da bırakılabilen bir kişi topluluğuna aittir” (Wolff 2010, S. 39).
11 Aralık 2006’da çocuk yurtları mağdurları cesaretlerini toplayıp Alman Federal Meclisi Dilekçe Komisyonu’na, kamu yurtlarında varolan kötü koşullar nedeniyle çektikleri acıyı ve yaşadıkları haksızlığı anlatmışlardır. Akabinde Alman Federal Meclisi Dilekçe Komisyonu, 1945 – 1975 yılları arasında Federal Almanya’da ve 1949 – 1990 yılları arasında Doğu Almanya’da çocuk yurtlarında eğitim konusuyla ve de bu yurtlarda kalmış, travma yaşamış çocuklar ve onlara mevcut düzenlemeler kapsamında tanınabilecek kısıtlı tazminat olanakları üzerinde toplamda iki yıl çalışmıştır. Federal Meclis yaşanan haksızlığı ve acıyı nihayet kabul etmiştir. Buradan hareketle Federal Meclis, mağdurların, kurum temsilcileri, araştırmacı, dernek, federal devlet, eyalet ve kilise temsilcilerinin katıldığı “Yurt Eğitimi Yuvarlak Masası’nı”, 2009 – 2011 süresince, 50’li ve 60’lı yılların yurt eğitimiyle yüzleşmek ve çözüm önerileri üretmek ve de bir tasarı geliştirmekle görevlendirmiştir. Yurtlarda çocuk ve gençlere yapılan haksızlıklardan dolayı af dilenmesinin yanı sıra, mağdurların başvurabileceği ve bireysel yüzleşme kapsamında destek alabileceği, danışma hizmeti veren bölgesel birimler kurulması temel önem taşımıştır. Aynı zamanda başvuru ve danışma merkezlerinin çalışmalarına danışmanlık edecek kurullarda eyaletler düzeyinde kurulmuştur. Böylece çocuk yurtları tarihiyle yüzleşmenin yuvarlak masanın çalışmalarıyla bir son bulamayacağı, aksine devam ettirilmesi gerektiği vurgulanmak istenmiştir. Batı Almanya için 120 milyon Euro hacmi bulunan fonu, federal devlet, batı eyaletleri ve iki büyük kilise üstlenmiştir. Doğu Almanya’daki çocuk yurtları mağdurları için Doğu Almanya’da Çocuk Yurtları Fonu vardı. Amacı, yurtlarda bulunmuş, acı ve haksızlık yaşamış çocuklara, travma ya da diğer engeller ve sonradan açılan yaralar gibi günümüzde devam eden etkiler noktasında yardımcı olmaktı. Yurtlara yerleştirildiğinde 14 yaş üstü olup çalışmış ya da meslek eğitimine geçiş yapmış, bu süre zarfında emeklilik sigortasına aidat ödememiş mağdurların durumuyla ilgili olarak söz konusu fon, emeklilik için farklı hizmetlerden yararlanma olanağı sağlıyor. Fonun sunduğu hizmetler, yasal hak talep edilemeyen, gönüllü hizmetlerdir ve bu nedenle de yasal sosyal hizmetlerle (örneğin emeklilik) birlikte hesaplamaya tabi tutulamaz.
Fon hizmetlerinden yararlanmak için başvuru olanağı gerek Doğu’da gerekse de Batı’da 2014’te son bulmuştur[4]. Fonlardaki finans hacminin bu denli çok başvuru hesaba katılmadığı için yeterli olmadığı açıkça ortaya çıkmıştır. Bu nedenle her iki fonun da bütçesinin büyük oranda arttırılması gerekmiştir (Batı fonu 182 milyon artmış, Doğu fonu 40 milyondan 364 milyona çıkartılmıştır, bkz. ZEIT Online) [5][6].
Baskıcı Yurt Eğitiminin Kökeni
Yurt eğitiminin nasıl bir haksızlık sistemine dönüşebildiği sorusunu yanıtlamak günümüz gençlik çalışmaları için de önemlidir. Şu anda bile günlük çalışma hayatında gün yüzüne çıkarılması ve açıkça karşısında durulması gereken haksızlıklar vardır. 2013’ten bu yana Haasenburg Yurdu’nda ortaya çıkarılan ağır kusurlar bu bakış açısını destekliyor.
Almanya’da baskıcı yurt eğitiminin kökenleri 19. yüzyılın erken dönemlerine dek uzanıyor. 1900’de Prusya’da bakım-eğitim yasasının, 1922 tarihli imparatorluk gençlik refah yasasının ve 1962 tarihli gençlik refah yasasının kabul edilmesinden bu yana yüz binlerce çocuk ve “genç, kendileri için bakım sunan, şiddet biçimine bürünmüş ve insanlar üzerinde olabildiğince dış tasarrufu yönetim olarak uygulayan yurtlara gönderilmiştir” (Kappeler 2010, S.21). Zorla eğitimin adı 1900’de (yukarıda belirtilmiştir) ‘berbat’ ya da ‘berbat bir duruma sürüklenen’, erişkin olmayanlar için bakım amaçlı eğitim şeklinde değiştirilmiştir (Richter 2014, S. 41).
Tanımlanmayan bir hukuksal kavram olarak “sefilliğe sürüklenme tehlikesi”, bugünün bakış açısıyla 1970’li yılların başına kadar yurtlara sevk etme eşiğinin oldukça düşük olmasına neden olmuştur (Schäfer-Walkmann et al. 2011, S. 58). Normalliğe dair idealleştirilmiş düşünceden kısmen düşük ölçekli görülen ya da olduğu düşünülen sapmalar yurtlara yerleştirmek için bir neden olarak görülmüştür (Yurt Eğitimi Yuvarlak Masası, S. 9). Sefilleşmek kavramının taşıdığı yorumlar çerçevesini, çocukların yozlaşmaktan korunması ve bu nedenle başından itibaren çocuklara sert davranılması gerektiği düşüncesi oluşturuyordu. Bu yüzden sefilleşme kavramının çocuk ve gençlik yardımı alanında ve çocuk ve gençlik psikiyatrisinde hâlâ ortaya çıkıyor olması ve kısmen yeniden damgalayıcı etkisiyle kullanılması sorunlu bir durumdur (bkz. Kapel- ler 2010, S. 21). Eğitimin hedefleri uyum sağlamaya hazırlıklı olmak, itaat, çalışkanlık, düzen ve beklentisizlikti (agy., S. 21), ki bu hedefler kara pedagoji kavramı altında toplanmaktadır (Rutschky 1977). Modern döneme dek uzanan karapedagoji, çocukların yaşayan spontanesini, merakını ve cinselliğini bastırma yöntemlerini meşrulaştırmıştır. Dayak, yöntemsel cezalandırma ve ruhsal ve bedensel işkenceye kadar varan zorlama gibi sistematik ve yoğun eziyetler, bağımlı olan çocuğa hakim olunmasına ve onun kontrol edilmesine yol açmış olup, yetişkinlere egemenlik ve güç, çocuk eğitimi paravanası altında saygıdeğer büyük olma duygusu vermiştir (Keupp, ayrıca bkz. 2013, S. 27).
Sosyolog Erving Goffman (1973) tarafından hazırlanan “topyekün kurum” tasarısının eski yurt eğitimine aktarılması mümkün. Gençlik hizmetleri için önem taşıyan bir başka şey, etik kategori olan sorumluluğun eski yurt eğitimi bakımından mesleki role aktarılmasıdır. Burada eğitim görevi taşıyan insanların yurttaki çocukların bakımını üstlenme ve onlara yaşamda eşlik etme sorumluluğu odak noktasını oluşturmaktadır. Burada sözü edilenler, yurda yerleştirmeyi kararlaştıran kişiler (genelde gençlik daireleri ve mahkemeler), yurt eğitimi kurumlarını hazır bulunduran sorumlular (eyalet, kiliseler) ve yurt eğitimi kuruluşarında çalışanlardır (söz konu (pedagojik) personel) (Meyer ve Zöller 2014). Özünde, burada, yurtta kalan, korumasızca “topyekün yurt sisteminin” insafına bırakılmış çocukara karşı çok etkili hareket eden oldukça derin asimetrik bir ilişki kendini açığa vurmaktadır. İşlenen suçlar, branş yeterlikleriyle bağlantılı ilişki gücünün yoğun olarak suistimal edilmesini ifade etmektedir. Bunun sorumluluğu daima profesyonal kişidedir, çünkü mesleki rol ile bağlantılı, ilişkiyi şekillendirme gücü tek taraflıdır (Großmaß ve Perko 2011, S. 133).
Günümüz Gençlik Hizmetleri için İtki
Günümüzde çocuk ve gençler, açık ve de yatılı genç hizmetlerinde sosyal çalışmalardaki profesyonelleşmenin ilerlemesi sayesinde pedagojik kadrolara emanet edilmektedir. Yirmili yıllara dayanan gençlik refah yasası, uzun bir reform sürecinin ardından şimdiki Çocuk ve Gençlik Hizmetleri Sosyal Yasası’na dönüşmüştür (SGB VIII/KJHG). 1991’de yürürlüğe giren Çocuk ve Gençlik Hizmetleri Yasası, eğitimbilim ve sosyalbilimlerin yeni tanı ve adımlarını dikkate almıştır (bkz. Köhler-Saretzki 2008, S. 82 ve akabindeki). Şu an SGB VIII kapsamlı bir reformdan geçirilmek isteniyor. Çocuk ve gençlerin konumunu güçlendirmek için hazırlanan bir yasa tasarısı 17 Mart 2017’de sunuldu. Buna ilişkin çocuk ve gençlik hizmetleri veren kuruluşlar çok sayıda görüş bildirmiş ve tutum belirlemiş olup, geriye reformun – 70’lerden bu yana elde edilen kazanımları tehlikeye atmadan – beklentileri yerine getirmesini ümit etmek kalıyor.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi 2010’- dan beri Almanya’da kayıtsız şartsız geçerlidir. Şimdi çocuklar karşısında insan haklarından türeyen tüm görevler Almanya’da yerine getirilecektir. Çocuklar ilk kez kendi haklarının sahibi olarak kavranmaktadır. Onlar birer (yasal) özne ve kendi konularında birer uzman olarak odak noktaya yerleştiriliyor, çünkü onlar saygı duyulması gereken bir bireysel bakış açısıyla donatılmıştır (Maywald 2014, S. 91). Katılımı öngören düşünce bu bağlamda ön planda duruyor. Örneğin yeni şikâyet yöntemleriyle güç dengelerinin yeniden üzerinde düşünülmelidir (bkz. Jann 2014, S. 187 ve akabindeki), ki bu şikâyet yöntemleri Federal Çocuk Koruma Yasası’yla 2012’de yurt işletmecileri için zorunlu hale getirilmiştir. Şu an federal ölçekte çocuk ve gençlik hizmetleri çerçevesinde güvenilir kişilerin çalıştığı birimler oluşturuluyor (bkz. Om- budschaft 2017).14. Çocuk ve Gençlik Raporu’nu hazırlayan bilirkişi komisyonu, gençlik hizmetlerinin genç insanlar güçlendirildiği ve onlara profesyonelce faaliyet gösterme olanağı sunulduğunda özellikle etkili olduğuna işaret etmektedir. Bunun dışında mesleki hedefe yönelim ve profesonellik sağlayan çerçeve koşullar, hizmet süreçlerinin başarılı olmasında belirleyici önkoşullardır (14. Çocuk ve Gençlik Rapo- ru 2013, S. 398). Bu yolla iyi bir mesleki uygulamanın katılım, iş ilişkileri kalitesinin inşası, işbirliğinin bağlayıcılığı ve kalitesi gibi sert faktörlerden çok, ‘hafif’ faktörlerin saptanması kayda değerdir (agy. 398). Günümüzde sosyal çalışmaların gençlik hizmetleri alanında da pazarlaştırılmasına kendini adayan neo-liberal akım, yurt eğitimi tarihinin acı deneyimleri karşısında eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Hızlı girişimler ve sözde kalite standartları üzerinden çocuk ve gençleri gözden yitirme tehlikesi arka planda beklemektedir. Bunun ötesinde kuruluşlarda çalı- şan pedagojik personelin, iş dışında kuruluşlarda kendi ihtiyaçları ve dinlenmeleri için yer ve zaman bırakan iş koşullarına gereksinimi var. Biz yurt eğitimi tarihiyle yüzleşerek, orada çouklara uygulanan şiddetin ayrıca aşırı fiziksel ve psişik yüke dayandığını biliyoruz. Günümüzde de çalışanlar varolan nitelikli eleman eksikliğinden kaynaklanan ağır yük durumlarından söz ediyor. Bugün yatılı gençlik hizmetlerinin kalitesini belirleyen şey, gençlerin “karanlık” öyküleriyle dönüşlü, egemen ve bunların üstünü örtmeyen ilişkidir (Keupp, ayrıca bkz., 2013, S. 151).
[1] Bu yazı, Verwahrlost und gefährdet? Heimerziehung in Baden–Württemberg 1949—1975 (Zöller 2015) adını taşıyan gezici segi için hazırlanan yayındaki makaleden esinlenmiştir.
[2] Eskiden bu yurtlarda bulunan çocuklar, „Verwahrlost und gefährdet? Heimerziehung in Baden–Württemberg 1949—1975“ gezici sergisinde gösterilen “Weichenstellung: Lebensprägung Heim” (2015) filminde, o dönemde yaptıkları kişisel deneyim ve aşağılanmalarını etkili bir biçimde anlatıyor. Gezici sergi kapsamında çıkan yayında (2015) Willy Dorn und Peter Schmitt’in zamanın tanıkları olarak aktardıkları şeyler, sarsıcı biyografik izlenimler sunuyor.
[3] „Pedagoji“ kavramı burada bilinçli olarak tırnak içine alınmıştır, çünkü yurtlarda çalışan personelin genelde pedagojik ya da eğitimci olarak bir meslek eğitimi yoktur.
[4] Yurtlardaki çocuklar büyük ölçüde cinsel şiddete maruz kalmıştır. Çocuklar açısından 1949 – 1975 yıllarında maruz kaldıkları cinsel şiddet, ceza yasasına göre, medeni kanunun tazminat hakkı uyarınca, ama ayrıca kurbanlara tazminat öngören yasaya gör zaman aşımına uğradığından, olaylarla hukuksal yüzleşme olmayacak, dolayısıyla da tazminat verilmeyecek veya zararları ödenmeyecek. Hazırlandığı yıllardır söylenen kurbanlara tazminat yasası reformu henüz gerçekleşmedi.
[5] Çocuk Yurtları Fonu ve verdiği hizmetler hakkında Manfred Kappeler, Esslingen Yüksekokulu’nda etik semineri kapsamında yaptığı sunuşla eleştirel bir bakış sunuyor: Himaye için verildiler ve insaflara bırakıldılar. Yardım ve destek yerine acı ve haksızlık gördüler – Kırklı ve yetmişli yılların yurtlarında çocuk ve gençlerin eğitimi“ (Kappeler 2014).
[6] Aktuell haben die Lenkungsausschüsse des Fonds Heimerziehung eine wissenschaftliche Evaluation beauftragt, mit dem Ziel, herauszufinden, inwieweit die Fondsziele bei den Betroffenen erreicht werden konnten. Erste Ergebnisse sollen Ende 2018 vorliegen.
Literatur:
- Kinder- und Jugendbericht: Bericht über die Lebenssituation junger Menschen und die Leistungen der Kinder- und Jugendhilfe in Deutschland. Rostock 2013. Verfügbar unter: https://www.bmfsfj.de/blob/93146/6358c96a697b0c3527195677c61976cd/14-kinder-und-jugendbericht-data.pdf 1.
Willy Dorn: Die Treppe. Zeitzeugenbericht. In: Verwahrlost und gefährdet? Heimerziehung in Baden-Württemberg 1949-1975. Die Begleitpublikation zur Wanderausstellung. Hg. von Nastasja Pilz, Nadine Seidu & Christian Keitel. Stuttgart 2015. S. 68-71.
Erving Goffman: Asyle. Über die soziale Situation psychiatrischer Patienten und anderer Insassen. Suhrkamp, Frankfurt am Main 1973 [orig.: Asylums. Essays on the Social Situation of Mental Patients and other Inmates. Chicago 1961].
Ruth Großmaß und Gudrun Perko: Ethik für Soziale Berufe. Paderborn 2011.
Sylvelyn Hähner-Rombach: „Das ist jetzt das erste Mal, dass ich darüber rede …“. Zur Heimgeschichte der Gustav Werner Stiftung zum Bruderhaus und der Haus am Berg gGmbH 1945-1970. Frankfurt am Main 2013.
Nina Jann: Beschwerdeverfahren in Einrichtungen der Kinder- und Jugendhilfe und ihre Bedeutung für die Arbeit an der Qualität pädagogischer Beziehungen. In: Kinderrechte in pädagogischen Beziehungen (Praxiszugänge 1). Hg. von Annedore Prengel und Ursula Winklhofer. Opladen, Berlin & Totonto 2014. S.187-198.
Manfred Kappeler: Gewalt und Fremdbestimmung in der Sozialen Arbeit im 20. Jahrhundert. In: Widersprüche Heft 118 (2010). S.21-38.
Manfred Kappeler: „Ich konnte nicht länger schweigen – aber wer wird mir glauben?“ Über die Traumatisierungen ehemaliger Heimkinder. In: Widersprüche Heft 131 (2014). S.9-20.
Manfred Kappeler: Anvertraut und ausgeliefert. Vortrag im Rahmen der Ethik-Vorlesung an der Hochschule Esslingen (Fakultät Soziale Arbeit) am 27.5.2014. Verfügbar unter: https://www.hs-esslingen.de/fileadmin/medien/mitarbeiter/iweiser/Vortrag_kappeler_27.5.14.pdf 1.
Heiner Keupp, Florian Straus, Peter Mosser, Wolfgang Gmür und Gerhard Hackenschmied: Sexueller Missbrauch, psychische und körperliche Gewalt im Internat der Benediktinerabtei Ettal. (IPP-Arbeitspapiere 10). München 2013. Verfügbar unter: http://www.ipp-muenchen.de/files/ipp_ettalbericht_2013.pdf 1.
Thomas Köhler-Saretzki: Heimerziehung damals und heute – Eine Studie zu Veränderungen und Auswirkungen der Heimerziehung über die letzten 40 Jahre! Inaugural-Dissertation. Köln 2008. Verfügbar unter: http://kups.ub.uni-koeln.de/2649/1/Diss_Heimerziehung_Koehler.pdf 1.
Andreas Krüger: Psychische Traumatisierung bei Heimkindern der 40er bis 70er Jahre: Seelische Schwerverletzungen mit lebenslangen Folgen. In: Wenn Ehemalige Heimkinder heute zu uns in die Beratung kommen – was müssen oder sollten wir wissen? Hg. von Runder Tisch „Heimerziehung in den 50er und 60er Jahren“. Berlin 2010. S. 16-29. Verfügbar unter: http://www.rundertisch-heimerziehung.de/documents/RTH_Materialband.pdf 1.
Carola Kuhlmann: “So erzieht man keinen Menschen!”. Lebens- und Berufserinnerungen aus der Heimerziehung der 50er und 60er Jahre. Wiesbaden 2008.
Carola Kuhlmann: Erziehungsvorstellungen in der Heimerziehung der 50er und 60er Jahre. Expertise für den Runden Tisch Heimerziehung. Maßstäbe für angemessenes Erziehungsverhalten und für Grenzen ausgeübter Erziehungs- und Anstaltsgewalt. Bochum 2010. Verfügbar unter: http://www.rundertisch-heimerziehung.de/documents/RTH_Expertise_Erziehungsvorstellungen.pdf 1.
Katharina Loerbroks: Gut, dass endlich darüber geredet wird – Anliegen und Erfahrungen ehemaliger Heimkinder – Erfahrungen aus der Arbeit der Infostelle. In: Wenn Ehemalige Heimkinder heute zu uns in die Beratung kommen – was müssen oder sollten wir wissen? Hg. von Runder Tisch „Heimerziehung in den 50er und 60er Jahren“. Berlin 2010. S. 10-15. Verfügbar unter: http://www.rundertisch-heimerziehung.de/documents/RTH_Materialband.pdf 1.
Jörg Maywald: Der Kinderrechtsansatz in Einrichtungen für Kinder – Auswirkungen auf die Qualität pädagogischer Beziehungen. In: Kinderrechte in pädagogischen Beziehungen Band 1. Praxiszugänge. Hg. von Annedore Prengel und Ursula Winklhofer. Opladen, Berlin & Totonto 2014. S. 91-99.
Birgit Meyer und Ulrike Zöller: Die Stimme der Betroffenen. Ehemalige Heimkinder in Baden-Württemberg. In: Widersprüche 132 (2014). S. 111-122.
Nastasja Pilz, Nadine Seidu & Christian Keitel (Hg.): Verwahrlost und gefährdet? Heimerziehung in Baden-Württemberg 1949-1975. Die Begleitpublikation zur Wanderausstellung. Stuttgart 2015.
Bundesnetzwerk Ombudschaft – Kinder- und Jugendhilfe: Flyer. Berlin 2017. Verfügbar unter: http://ombudschaft-jugendhilfe.de/wp-content/uploads/BNW_Ombudschaft_Flyer_FINAL.pdf 1.
Johannes Richter: Aus Fehlern lernen? Jugendhilfegeschichte jenseits der Historisierung. In: Widersprüche 131 (2014). S. 39-53.
Runder Tisch „Heimerziehung in den 50er und 60er Jahren“: Downloads diverser Berichte. Verfügbar unter: http://www.rundertisch-heimerziehung.de/downloads.htm 9.
Runder Tisch „Heimerziehung in den 50er und 60er Jahren“: Abschlussbericht. Berlin 2010. Online verfügbar unter: http://www.rundertisch-heimerziehung.de/documents/RTH_Abschlussbericht.pdf 1.
Katharina Rutschky: Schwarze Pädagogik. Quellen zur Naturgeschichte der bürgerlichen Erziehung. Berlin 1977.
Susanne Schäfer-Walkmann, Constanze Störk-Biber und Hildegard Tries: Die Zeit heilt keine Wunden. Heimerziehung in den 1950er und 1960er Jahren in der Diözese Rottenburg-Stuttgart. Stuttgart 2011.
Peter Schmitt: Gebt mir mein Lachen zurück. Zeitzeugenbericht. In: Verwahrlost und gefährdet? Heimerziehung in Baden-Württemberg 1949-1975. Die Begleitpublikation zur Wanderausstellung. Hg. von Nastasja Pilz, Nadine Seidu & Christian Keitel. Stuttgart 2015. S. 72-77.
Peter Wawerzinek: Rabenliebe. München 2012.
Peter Wensierski: Schläge im Namen des Herrn: Die verdrängte Geschichte der Heimkinder in der Bundesrepublik. München 2007.
Mechthild Wolff: Gewalt gegen Kinder und Jugendliche in der Heimerziehung – zur Geschichte von Unrecht ohne Konsequenzen. In: Wenn Ehemalige Heimkinder heute zu uns in die Beratung kommen – was müssen oder sollten wir wissen? Hg. von Runder Tisch „Heimerziehung in den 50er und 60er Jahren“. Berlin 2010. S. 30-41. Verfügbar unter: http://www.rundertisch-heimerziehung.de/documents/RTH_Materialband.pdf 1.
ZEIT Online (2015): Heimerziehung. Heimkinderfonds wird um 182 Millionen Euro erhöht. Verfügbar unter: http://www.zeit.de/gesellschaft/zeitgeschehen/2015-07/heimerziehung-heimfonds-west-aufstockung-verlaengerung-kabinett 12.
Ulrike Zöller: Die Stimme der Betroffenen. Ehemalige Heimkinder in Baden-Württemberg. In: Verwahrlost und gefährdet? Heimerziehung in Baden-Württemberg 1949-1975. Die Begleitpublikation zur Wanderausstellung. Hg. von Nastasja Pilz, Nadine Seidu & Christian Keitel. Stuttgart 2015. S. 16-23.
Film:
Weichenstellung: Lebensprägung Heim. Filmische Dokumentation. Regie und Schnitt: Markus Ziegler, Kamera: Christian Bäucker. Dauer: 30 Min / 2015. Verfügbar unter: https://www.landesarchiv-bw.de/web/61052 1.
Die Verfasserin ist Vorsitzende des Beirats der Anlauf- und Beratungsstelle Heimerziehung der Jahre 1949-1975 in Baden-Württemberg.