Prof. Dr. Ursula Neumann ve Prof. Dr. Drorit Lengyel
Hamburg Üniversitesi
Türkiye’deki son siyasi gelişmelerle birlikte, ki birçok görüşe göre ülke demokrasiden arındırılma sürecine yuvarlanmaktadır, “konsolosluk öğretmenleri” olarak adlandırılan öğretmenlerin istihdamı da eleştirileri üzerine çekmeye başlıyor. İster DİTİB’e bağlı okullarda din dersi öğretmeni olsun, ister “anadili ek dersi” veren öğretmenler olarak görev yapsın, onlar Türk devleti tarafından konsolosluklar üzerinden kontrol edilebilir ve yönetilebilir durumdadırlar. Böylece Almanya’da yaşayan çocuk ve gençleri etkilemektedirler.
“Konsolosluk derslerinin” ders modeli, göçte rotasyon modelinin geçerli olduğu dönem olan 1960’lı yıllara aittir. “Konuk işçilerin” yalnızca üç ila beş yıl kalması, ardından ülkelerine dönerek, yerlerini diğer işçilere bırakması düşünülüyordu. Çocukların bu model nedeniyle dezavantajlı duruma düşmesi istenmiyordu. Onların kökendillerini öğrenmeye, konuşma, okuma ve yazmaya devam etmesi amaçlanıyordu. “İşgücü gönderen ülkelerin” sekizi de bu tarz dersler sunuyordu[1]. Bunun yanı sıra kökendili dersinin değişik biçimleri gelişmiştir ve farklı dillerde de bu gelişme yaşanmıştır.
Şu an birçok öğrenci, kişisel, okuldaki ve gerektiğinde mesleki gelişimleri için önem taşıyan çokdilli yeterliklere sahiptir. Eğitim-öğretim sisteminin bu çokdilliliğe nasıl yaklaştığı, söz konusu yeterliklerin hangi düzeyde ve nasıl ele alındığı ve değerlendirildiği sorusu gündemdedir. Göç kökenli olmaları nedeniyle Hamburg’da tüm öğrencilerin yaklaşık yarısı potansiyel çokdillidir. Bu yüzden kökendili dersinin (HU) ebeveynlerin bakış açısından nasıl bir önem taşıdığını araştırdık. Hamburg örneğine dayanarak ebeveynlerin bakış açısından varolan gereksinimi, bilgi durumunu ve derslerden yararlanma boyutlarını ve de çocukların kökendili dersine katılma(ma)sının nedenlerini araştırdık: Çokdilli ailelerde ebeveynlerin bu derse karşı tutumları nedir?
Çocukları on ila on sekiz yaş arası olan 3110 kişi yapılan bir ankete katıldı. Nüfus kütüğünden rastlantısal olarak çekilen adresler, yabancılara ya da sahip oldukları çifte vatandaşlıklarından bir tanesinin, Almancanın yanı sıra Hamburg’da en sık konuşulan on dilden birine işaret ettiği tahmin edilen kişilere ait adreslerdi. Ailelerin çoğu (%53) günlük yaşamda evlerinde iki dil, yaklaşık %37’si bir dil konuşuyor ve hatta %9,4’ü üç dil konuştuklarını belirtmişlerdir. Dört ve beşdilli aileler de mevcut (bkz. Tablo 1).
Hamburg’da ortaokul ve liselerde kökendili derslerinin birden çok biçimi bulunuyor: Alman okullarında “2. ya da 3. yabancı dil” olarak, dernek ve dini topluluklarda verilen dersler (ayrıca “cumartesi/pazar okulları” adı altında yapılıyor) ve konsolosluklar bünyesindeki dersler (genelde merkezi ders olarak okul binalarında veriliyor). Ankete katılan çocuk ve gençlerin küçük bir oranı bu derslere katılıyor: Ankete katılan 2460 (%82) kişi çocuklarının şu an kökendili dersine katılmadığını belirtti.
Çocukların %17’si (517) kökendili dersine haftada iki ila dört saat arası devam ediyor; 27 çocuğun ebeveyni konudan haberdar olmadıklarını kaydetmiştir.
İlkokuldan ortaokula geçiş dönemi kökendili dersine katılıp katılmamak konusunda belirleyici bir an gibi görünüyor, çünkü derse devam etme oranı 4. sınıfa kıyasla beşinci sınıfta yarı yarıya azalıyor: Ankete katılanların çocuklarının %15,2’si 4. sınıfta bu derse devam ediyor, 5. sınıfta oran %7,8’e geriliyor.
Bu dersi kim sunuyor, çocukların ders biçimlerine göre dağılımı nasıldır? Çocukların yaklaşık yarısı (%44) dernek ve dini topluluklarda örgütlenen derslere katılıyor. %27’si çocuklarının devam ettiği Alman okulunda bu dersi organize ettiğini ve %23’ü geldikleri ülkenin konsolosluğu tarafından bu dersin hazırlandığını belirtmiştir (bkz. Tablo 2).
Kökendili dersi sunuları hakkında toplu bir bakış elde etmek kolay değil. Hamburg’da kamu okullarının sunduğu yabancı ve kökendili derslerine ilişkin kapsamlı ve iyi hazırlanmış bir broşür bulunsa da, kökendili dersini bilen ebeveynler bilgilerini resmi olmayan yollardan – kendi topluluklarından – ediniyor. Ancak ankete katılanların yarıdan fazlası kökendili dersin hakkında hiçbir şey bilmiyor.
Ankete göre ebeveynlerin %88’i, her ne kadar çok az sayıda öğrenci kökendili dersine katılıyor olsa da, bu dersi önemli buluyor. Ebeveynlere göre derse katılmamanın bütün diğer gerekçelerden çok daha önemli nedeni Alman okullarının sunduğu yetersiz olanaklardır. Ankete katılanların çoğunluğu (%62) çocuklarının Alman okullarında kökendili dersi almalarını istiyor.
Ebeveynlerin büyük bir bölümü açısından (%84,5) çocuklarının kökendili dersine katılarak söz konusu dilde okuma ve yazma öğrenmeleri en önemli noktayı oluşturuyor. Ebeveynler ayrıca kökendilinin çocuklarının toplumsal entegrasyonuna katkı sağlayacağından oldukça emin: Zira onlar kökendili dersi aracılığıyla toplumdaki yerlerini daha iyi bulabilir ve başka kültürleri kabul etmeyi öğrenebilir. Öte yandan kökendili dersine katılarak çocuklarının kendi özdeşliklerini bulacaklarını ve Alman okullarında daha başarılı olacaklarını düşünüyorlar. Ebeveynlerin büyük çoğunluğu için ayrıca bu dersin, çocuklarına, kendi dillerinde okuma ve yazmayı öğrenmenin yanı sıra, geldikleri ülkeler hakkında bilgi edinmelerine ve kökenlerini unutmamalarına olanak yaratması çok önemli, bir diğer ifadeyle önemlidir. Sonal olarak ebeveynler çocukların birden çok dil bilmeleri gerektiğinin önemini vurgulamıştır. Ebeveynlerin büyük çoğunluğunun kökendili dersleri karşısındaki tutumu olumludur, dersin gerekliliğine ilişkin gerekçeleri eğitime ve geleceğe yönelimlidir (Tablo 3). Almanya’da kökendili dersi verilmesine yakından bağlı olan ülkelerine “geri dönebilirlik” durumu ebeveynlerin yalnızca üçte biri için bir rol oynamaktadır.
Her ebeveyn çocuğunun kökendili dersine katılması taraftarı değil; ebeveynlerin %12’si ile %16’sı bunu istemiyor: Onlar Almancanın ve okulda öğretilen klasik yabancı dillerin (örneğin Fransızca, İspanyolca) kökendilinden daha önemli olduğunu düşünüyor. Diğer dillerin kökendili karşısında tabi tutulduğu bu öncelik sıralamasında dillerin sosyal saygınlığı da yankısını buluyor.
Hamburg’da ilkokul sonrasında iki okul türü bulunuyor: Lise ve semt okulu. Her iki okul türünde de liseden mezun olmak, lisede 12. ve semt okulunda 13. sınıftan sonra mümkün. Kökendili dersi ise aynı oranda sunulmuyor. Ankete katılanların yarıdan fazlası çocuklarını liseye gönderiyor, ancak çok azı bu okullarda çocukların kendi kökendillerinde ders yapıldığına tanık oluyor. Kökendili dersine katılabilmeyi başaran öğrenciler arasında, kendi okullarında bu dersi gören liselilerin sayı %12’dir, %60’ı ise derneklerde ve dini kuruluşlarda yapılan derslere katılıyor ve %28’i konsolosluklar tarafından sunulan ders olanaklarından yararlanıyor. Semt okulları gereksinimi çok daha iyi karşılayabiliyor: Bu okullarda öğrencilerin en azından %49’u dersi kendi okullarında alıyor (Tablo 4).
Anketten çıkan son sonuç şaşırtıcı: Kökendili dersine katılım ebeveynlerin eğitim düzeyine ya da çocuğun cinsiyetine bağlı değil. Ancak diğerlerine kıyasla düşük mezuniyetlere sahip ebeveynler, Alman okullarında verilen kökendili dersilerini başka yerlerde sunulan ders olanağı biçimlerine kıyasla çok daha fazla tercih ediyor. Ankete katılanların erkek ya da kız çocuklarının kökendili dersine katılması ya da katılmamsı konusunda yaptıkları ayrım (istatistiksel açıdan) kayda değer bir ayrım değildir.
Eldeki araştırma Almanya’da bu tarzda yapılan ilk araştırmadır. Güvenilir bulgular kökendili dersine katılımın ebeveynlerin ya da çocukların isteyip istememesi nedeniyle başarısız olmadığını, aksine büyük oranda Almanya’da kamu okullarının yeterli arzı yaratmamasından kaynaklandığını öne çıkarıyor. Ebeveynler bu nedenle sunulan başka olanaklara yöneliyor. Yapılan araştırma ayrıca liseye devam eden eğitimde başarılı öğrencilerin ebeveynlerinin, çocuklarının kökendili dersine katılmalarına ilgi duyduklarını gün yüzüne çıkarmıştır. Onlar çocuklarının çokdilli eğitim fırsatını canlı tutmak istiyor ve bunun anlamı okulda verilen alışıldık yabancı dillerin yanı sıra kökendilini de öğrenebilmektir. Eğitim politikası ve yönetiminin bu bulgulara nasıl yaklaşacağı belli değil. Ancak, okullarda kökendiline yaklaşımda uygun çözümler bulunması ve böylece kökendili dersinin eğitim-öğretim sistemindeki gölgeli konumundan çıkarılabilmesi amacıyla, eğitim politikası tartışmalarının ve bilimsel tartışmaların buna benzer araştırmalar sayesinde canlandırılması için umut var.
[1] Arapça, Yunanca, İtalyanca, Portekizce, Sırp-Hırvatça, İspanyolca, Türkçe.