Prof. Dr. Michael Klundt
Magdeburg-Stendal Yüksekokulu
Aslında “Alman medya coğrafyası” için yeni konu gerekmiyor. Çünkü o zengin ile fakir, savaş tehlikesi ile sağa kayış arasındaki günümüz sosyal kutuplaştırmasına tam uyuyor. Avrupa uzun zamandır yaşamadığı bir bölünme döneminden geçiyor, savaş şimdi bir kez daha “normal” oldu, Almanya’nın ihraç ettiği üretim fazlası kriz yaşayan ülkelerin “kendi suçu” ve “artık ev ödevlerini yapmaları” gerekiyor. Irk düşmanlığı ve Rus düşmanlığı zirvede – ve bu ikincisi özellikle 68 kuşağı açısından “nitelikli medya” kapsamında ve dışında ana konuyu oluşturuyor.
Son yıllarda günlük siyasi eğitimi, büyük harflerle yazılan “tembel” ve “açgözlü Yunanlılar” ve de “aptal Müslümanlar”, “kriminel yabancılar ve sığınmacılar” yazılarından haberdar olanlar, bir diğer ifadeyle her kim son yılların (kendisine uyan ırk teorileriyle) hayata geçmiş “Sarrasinizmi”ini göz özüne getiriyorsa (ve kesinlikle salt BILD gazetesinde değil), o kimse, Pegidacılar ve AfD ve de günlük yaşamın temel irrasyonalizmi karşısında pek de şaşırmış olmasa gerek.
Ukrayna krizinin, ama ayrıca dünyanın diğer iç savaş ve kriz bölgelerindeki durumun (Suriye, Libya, Yunanistan vb.) tırmandırılışının Alman medyası, siyasetçiler ve biliminsanları tarafından özeleştirel tarzda ele alınması bugüne dek gerçekleşmemiştir. Avrupa’da milliyetçiliğin, savaş propagandasının ve aşırı sağın normal hale gelmesinin nereden kaynaklandığını endişeyle kendine soranlar bu olgulara kafa yormak zorunda kalacaktır.