O gün çok geç uyumuştum hiçbir şeyden habersiz. Sallantının ilk başladığı saniyeden uyandım. Önce hafif hafif sallanıyorduk, ama ben deprem olduğunun farkında değildim, çünkü uyku sersemiydim. Deprem şiddetini arttırmaya başlayınca bile farkında değildim, sadece rüyada sanıyordum. Babam diğer odadan bana sesleniyordu, ama ben gözlüğümü bulamadığım için (numaralarım çok yüksek her şey bulanıktı) onun yanına gidemedim. Gömme dolap açıldı ve içindekiler üstüme düşmeye başladı. Babam sallantı yüzünden yürü yemiyordu, ama zor bela odamın kapısının önü ne geldi. Ben de onu görür görmez, güç aldım sanırım, yataktan fırladım. O sırada annem de kendi odasında bazanın yanında kardeşimin üstü ne kapanmıştı. Bir şekilde kalkıp yanına gittim babamın. Sıkıca tuttu beni ve dua etmeye başladı. Ben sadece avizeye odaklanmıştım. Adeta 180 derece bir o tarafa bir bu tarafa dönüyordu. Depremin sesi olduğunu da o an öğrendim. Bütün eşyalar kırılıyordu bir an için kıyamet kopacak sandım. Depremin durduğunu farkettiğimizde ilk işimiz gözlüğümü aramak oldu, ama gözlüğüm dolabın üstündeydi ve dolap devrilmişti. Hemen mont giyip kapıya doğru yürüdük. Ama kapının önündeki ayakkabılık da devrilmişti. İçindeki eşyalar da kapının önünde dağ oluşturmuştu. Annem ve babam ayakkabılığı bir kenara çektiler ve kapıyı açtılar. O an korkudan tir tir titriyordum. Merdivenden inerken herkesin ayakkabılık yüzünden içerde kaldığını farkettik ama elimizden bişey gelmezdi. Bizim evin arkasındaki fabrikaya geçtik. Nenemler en alt kattaydı ve hala çıkmamışlardı. Babamla amcamı ilk defa o kadar telaşlı görmüştüm. Diğer amcam da bizi bırakıp gitmişti. Derken ikinci deprem oldu ve fabrikada durmaya devam edersek kötü şeyler olabileceğini fark ettik. Yanındaki yemekhaneye geçtik. Maceramız daha yeni başlıyordu. Artçılar da başlayınca arabalara binip binasız bir yerlere gittik. Yazın tarlaya aldığımız bir konteyner vardı. Şaka gibi ama değil. Tam 25 kişi kaldık içinde çok uzunca bir süre. 20 Şubat’taki depreme de orda yakalandık. O gün de evimizin ilk katı çöktü. Geçen de evin tamamını yıktılar. Kısacası korkunç, çaresiz, berbat bir zamandan geçtik. Umarım bir daha yaşamayız.