Binlerce evin yıkıldığı, binlerce insanın öldüğü felaketi yaşayan insanlardan biriyim ben. Size yaşadığım felaketleri anlatmak istiyorum. Altı şubat tarihini heyecanla bekliyordum, okulum açılacak ve arkadaşlarımı görecektim. O gün neler olacağını bilmiyordum, hiçbir şekilde bilmek istemezdim.
Çok heyecanlı bir şekilde uyumuştum. İçimde bir huzursuzluk vardı, kötü bir şeyler olacağını hissetmiş gibiydim. Saat ikide kardeşimin yanına yatmaya gittim ve içimden dua ettim. „Allah`ım canımı alacaksan acısız bir şekilde al, lütfen.” Diye dua ettim.
Uyudum, aradan iki saat geçti ve deprem oldu. İlk önce yavaş bir şekilde sallanmaya başladı, sonrasında hızlandı. Yukarı, aşağı atıyordu bizi. Evimiz sanki iki buçuk metre ötedeki eve çarpıyordu. Dolap ve avize yatağımın üzerine düşmüştü.
Aynı zamanda kulağıma mutfakta kırılan tabak, bardakların sesi geliyordu. Ümidimi kesmiştim artık, tek istediğim ailemle vedalaşmaktı. Babamın sesini duydum, bize sesleniyordu. Ben de ona seslendim: “Bize yardım et, çıkamıyoruz. Dolap yatağın üstüne düştü.»
Birden etraf aydınlandı, o arada babamın yanına gidebildim. Annemin bir huyu vardır, kapıyı beş kere kilitler her zaman. O gün kapıyı açmakta epeyce zorlandık. Ben annemlerin yanında kalmak yerine kapıyı açmak için uğraştım ve başardım. Şansımıza biz kapıdan çıktıktan sonra ayakkabılık düştü.
Deprem biz merdivendeyken durmuştu. Yağmur yağıyordu, hava çok soğuktu. Çatılardan kiremitler düşüyor, arabanın camlarını kırıyordu. Arabada durmak tehlikeliydi, deprem devam ederken arabayı sürmek imkansızdı. Deprem durmadı, sarsıntılar sürekli devam etti. Biz o gün büyük teyzemin evinde konakladık.
Yaşanılanlar çok kötüydü, bir gecede her şeyimizi kaybetmiştik. Depremin bana öğrettiği birçok şey var. Bunlardan bazıları: Aslında hiçbir şeyi ertelememek gerektiği, küçük şeylere üzülmememiz gerektiğini öğretti bize deprem.