Tuğçenur Tuğrul
Duisburg Essen Üniversitesi, Türkistik Bölümü Öğrencisi
Koronavirüsün 2020 yılının başlarında hayatımıza girmesiyle birlikte hemen hemen herkesin yaşam tarzı, işi ve ruh hali değişti. Dünyanın her tarafında yasaklar ve kapanmaların başlaması belki de en çok öğrencileri fazlasıyla etkiledi. Okullar belli aralıklarla bir kapandı, bir açıldı, bir tatile girdi, bir devam etti. Hem velilerin hem öğrencilerin canını sıkan bu durum ise hala devam etmekte. Hastalığın yayılmasını engellemek için yüz yüze eğitim durdurulup yerine uzaktan eğitime geçildi, ki bu çoğu öğrenci için bir hayli zor ve yorucu bir sürecin başlangıcıydı.
Öğrencilerin bir kısmı pandemiden önce çok başarılıyken, pandemiden sonra zayıf notlar ve kötü sonuçlarla karşılaşmaya başladı. Bunun başlıca sebeplerinden biri, tüm öğrencilerin aynı imkanlara sahip olmaması. Bazı öğrencilerin evinde internet bağlantısı bulunmuyor, diğerleri kendilerine ait bir cihazları olmadığı için derslere katılmakta zorluk çekiyor.
Bazı öğrencilerin ise evde başka kardeşleri veya akrabaları da bulunuyor ve ev kalabalık olduğu için dersleri sessiz bir ortamda dinleyemiyorlar. Sadece bu eşitsizlik yüzünden bazıları dersleri hiç takip edemezken, diğerleri de konsantre olamayıp zayıf notlar alıyor. Bunun yanı sıra öğretmenin okulda olduğu gibi öğrencilerin sorularını sakince dinlemesi, onlara yardımcı olması ve ödevlerini kontrol etmesi de uzaktan eğitim ile beraber zorlaştı. Bundan dolayı yardıma ihtiyaç duyan öğrenciler kendilerini yüzüstü bırakılmış hissederken, tembel öğrenciler de bunu fırsat bilip derslerinin üstüne düşmeyerek ödevlerini ihmal etti. Bunları tabii ki sadece ilkokul veya lisedeki öğrenciler değil, biz üniversite öğrencileri de aynı şekilde yaşadık.
Uzaktan eğitime geçildiği ve hepimizin evde oturduğu var sayıldığı için bu süreçte bizlere daha fazla ödev ve görev verildi ve sınav formatları değiştirilip bazıları zorlaştırıldı. Bizlerden normalinden çok şey beklenilen bu dönem, en çok çalışanları, kronik hastalığı olanları ve evde çocuklarına bakanları etkiledi. Fakat pandeminin sadece kötü yanları olmadı ve bence iyi taraflarından da yararlanabildik. Hem öğrencilerin uzaktan eğitim görmesi hem de çalışan ebeveynlerin işlerini evden yürütmesi ailelerin zamanlarının çoğunu evde geçirmesine vesile oldu. Böylelikle anne ve babalar çocuklarıyla eskisinden daha fazla vakit geçirme şansı yakaladı. Yasaklardan dolayı evden fazla çıkılamasa bile çocukların dersine ara verildiğinde ve anne babalar işlerini bitirdiklerinde beraber oyunlar oynanabildi, mutfağa girip yemek ve pasta tarifleri denenebildi veya sadece oturup sohbet edilebildi. Pandemi sürecinin bir başka iyi tarafı da biz öğrencilere verilen, derslere istediğimiz yerden katılabilme imkânıydı. Bu fırsatı değerlendirerek eğitimim için yapmam gereken 3 aylık Türkiye deneyimini tamamlamış oldum ve aynı anda hem derslere katıldım hem de farklı yerleri gezdim.
Uzaktan eğitim görüyor olmasaydık, bu deneyim için derslerimi aksatmam ve sınavlarımı ertelemem gerekecekti. Bu dönemin iyi ve kötü yanlarını bir kenara bırakırsak, herkesin okulunu, hocalarını ve arkadaşlarını özlediğini düşünüyorum. Okuldaki insanlar çoğu kişinin sosyal çevresini oluşturmakta ve bu kişiler, sosyal çevreleri olmadan kendilerini eksik veya yalnız hissetmekte. Onların yardımıyla kendilerini motive etmekte ve yaşam tarzlarını biçimlendirmekteler. Bu, pandemi sebebiyle arka plana atılmış ve unutulmuş konumda.
Çoğu insan virüsten dolayı korku ve tereddüt içinde olduğu için okulda kimseyle görüşülemediği gibi dışarıda da birileriyle buluşmak istenilmemekte, bu da söz konusu kişileri yalnızlığa ve melankoliye itebilir. Bence sırf bunun için bile okul, üniversite ve iş yerlerinin yakın zamanda açılması büyük önem taşımaktadır. Eğer herkes kendine dikkat eder, tedbiri elden bırakmaz ve gerekli önlemleri alırsa, eski hayatımıza dönmek sadece geleceğe yönelik bir hayal değil, yavaş yavaş ona doğru adım attığımız bir gerçek olabilir!