Dünya Genelinden Görüşlerle Öğrencilerin Pandemi Deneyimleri – II
Deneme: Korona Döneminde Eğitim
Amine Cansu
Duisburg Essen Üniversitesi, Türkistik Bölümü Öğrencisi
Bir buçuk sene önce başladı Korona dönemi. Zaman zaman mağazalar, lokantalar, sinemalar, eğlence yerleri vs. kapatıldı. Bir şekilde hayatı durdurarak pandemiyi atlatmaya çalıştılar. Buna belli saatlerde, belli yerlerde sokağa çıkma yasakları da eklendi. Fakat en kötüsü de okulların ve üniversitelerin kapatılması oldu. Bu da öğrencilerin sadece eğitimini değil, psikolojisini de etkiledi.
Eğitim, hayatımızın en önemli şeylerinden biridir. İnsan için yaşamsal ihtiyaçtır. Diğer şeylere bir müddet ara verilse de eğitimi durdurmak imkansızdır. Bu nedenle, pandemi sebebiyle okullar bazen kapatıldıysa da, eğitime online devam edilmiştir. Peki öğrenciler için online eğitim ne demek? Çocuklar ve gençler sınıf arkadaşlarını ne görebiliyorlar, ne de onlarla oynayabiliyorlar. Yani sosyal çevrelerinde büyük bir eksiklik yaşıyorlar: Akranlarıyla iletişim ve etkileşimin eksikliği. Bunun ne demek olduğuna, gelin daha yakından bakalım.
Bunun için kendi kardeşlerimden örnek vereyim. Küçük kardeşim 2019’da ilkokula başladı. Birinci sınıfın ilk yarısında daha normal bir şekilde okula gidip eğitimini almışken, ikinci yarısında bu onun için tamamen değişti. Artık onun için maske takmalar, sürekli mesafeler vs. dikkat etmeler, arkadaşlarına yaklaşamamalar ve daha sonra test yaptırmalar başladı. Hatta zaman zaman okul kapatıldı. Bu süreçlerde bazen eğitime online devam edildi ve günde kısa bir süre, birkaç öğrenciyle online derse girdi kardeşim. Bazen de öğretmenleri sadece yapması gereken ödevleri gönderiyordu. Bu da işin en zor kısmıydı. Kardeşim artık ödevlerini yapmamakta direniyordu. Arkadaşlarının da ödev yaptığını görmemesi ve onlarla gereken iletişime girememesi, altı/yedi yaşlarında olan çocuğun motivasyonunu düşürmüştü. Hep evde büyükleriyle kaldı ve onların farklı şekilde okuduklarını veya çalıştıklarını gördü sadece. Herkesin bu süreçlerde görevi farklıydı, evdeki tek ilkokul öğrencisi oydu. Böylelikle kardeşim, sadece kendisinin ödev yapmak zorunda olduğunu ve ona karşı haksızlık yapıldığını düşünmeye başladı. Online ders dinlemesinin de bu konuda bir faydası olmadı. Günde sadece yarım saat, birkaç kişiyle derse girip, öğretmenle biraz konuş uyorlardı. Bilgisayar kapatıldıktan sonra ise yine devam ediyordu zorluklar. Ödevlerin hepsini bitiremediği oluyordu. Genel olarak da öğrenim yılıyla ilgili müfredatın ön gördüğü konuların hepsini işleyemediler okulda. Ders kitaplarında yapılmayan sayfalar kaldı.
Okulun açık olduğu sürede haftanın sadece iki, bazen üç günü okula gittiler. Gitmedikleri günler için ise yine ödevler verildi. Bunun biraz faydası oldu. Az da olsa okula gitmesi ve arkadaşlarını görmesi kardeşimi tekrar motive etti. Önceki kadar zorlanmıyordu ödevlerini yaparken. Fakat Korona kabusu hala bitmedi. Testler ve maske takmalar onlar için hep devam etti. Sekiz yaşındaki kardeşime şimdi Korona ile okulun nasıl olduğunu sorduğ mda, bunun kötü olduğunu, hep maske takmak zorunda olduklarını, bunun kendilerini rahatsız ettiğini ve sıcak havalarda terlettiğini belirtti. Ayrıca kardeşim, bazen anaokulu dönemini veya ilkokulun ilk aylarını hatırladıkça, o zamanların ne güzel ve rahat olduğunu dile getirir. “Keş ke Korona” dediği olur. Bunlar, henüz hayatı yeni tanımaya ve keş fetmeye başlayan bir çocuk için çok ağır süreçlerdir.
Pandemi elbette sadece ilkokul öğrencilerini etkilemedi. Şimdi diğer kardeşime geçelim. Kendisinpandemi başladığında onuncu sınıfı yarılamıştı ve artık okul hayatının sonuna yaklaşıyordu.
Kardeşimin başından geçen bir olayla başlayalım. Bir kere okulun avlusunda maskesini takmadığı için uzaklaştırma almıştı kardeşim. Onunla birlikte sınıftan diğer arkadaşları da bu uzaklaştırmayı alınca, okulun müdürüyle konuşmak istemişlerdi, fakat kendilerine doğru dürüst bir gerekçe sunulmadan sadece okuldan gönderilmişlerdi. Bu durumda, maskenin önemini ve maske takma kuralına uyulmadığında cezayı hak ettiklerini dile getirenler oldu. Genç bir çocuğun maskesini takmayı unutmasının gayet doğal bir şey olduğunu unutmayalım, ki herkes böyle ufak bir dalgınlıkla unutabilir. Bazı öğretmenlerin de istemediklerinde maske takmadıklarını göz önünde bulundurunca, işler daha da tuhaflaşıyor. Neyse. Benim asıl altını çizmek istediğim konu, öğrencilerin üzerine binen ekstra sorumluluklardır. Aynı zamanda örnekte verdiğim gibi veya karantina ile aldıkları uzaklaştırmaların gençleri ve çocukları ne kadar yıpratmasıdır. Zaten bir anda tüm sistemin değişmesiyle zor şartlar altında okullarına devam etmeye çalışan öğrencilerin, uzaklaştırma alarak dersten daha fazla mahrum edilmesi doğru değildir. Eğer bir uzaklaştırma gerekli olursa, o öğrencilere online da olsa, derse katılma fırsatı sağlanmalıdır. Karantinaya giren öğrencinin “dersi kaçırıyorum, ne yapabilirim?” sorusuna, “başının çaresine bakacaksın”
şeklinde cevap verilmemelidir. Ki buna da maalesef şahit oldum.
Öğrencileri ve velilerini bu karantinalarda zor durumda bırakan bir de sağlık müdürlükleri var. Sınıfta tespit edilen vakadan sonra sınıfın karantinaya alınması ve karantinanın ne zaman biteceğinin bilinmemesinden bahsediyorum. Bizzat kardeşimle de yaşadım, çevremde de gördüm. Yaşadığımız şehrin sağlık müdürlüğü, test sonucu negatif çıkan kişiye karantinanın bittiğini belirtirken, okulun bunu kabul etmemesi, komşu ilin sağlık müdürlüğünün farklı şartlar koyduğunu öne sürmesi ve negatif testi olan öğrenciyi okula almayıp karantina süresini uzatması, öğrencileri yormaya yetmez mi? Sağlık müdürlüklerinin okullarla ve kendi aralarındaki iletişimsizlikleri, zaten zor olan bu dönemi daha da zorlaş tırmaz mı?
Unutmayalım ki, tüm bunlara da sürekli maske takmalar, test yaptırmalar, mesafeye dikkat etmeler vs. ekleniyor. Bu öğrencilerin psikolojisini düşünebiliyor musunuz?
Pandemi sürecinde eğitimi bir de üniversite öğrencileri açısından değerlendirelim. Üç dönem boyunca üniversiteler kapalı kaldı ve dersler hep online gerçekleşti. Ödevlerin teslim tarihleri uzatıldı ve sınavların çoğu bilgisayar üzerinden yapıldı.
Bu durumun tek olumlu tarafı, öğrencilerin ve hocaların derse gitmek için yolda zaman harcamak zorunda olmamaları oldu. Evde ders saati gelince bilgisayarı açıp anında derse girmek ve sonrasında ders biter bitmez vakit kaybetmeden ders çalışmaya devam etmek mümkündü. Fakat bilgisayar başında ders dinlemenin çok daha zor olduğu anlaşıldı. Öncelikle öğrencilerin bu şekilde derste dikkatlerinin dağılması kolaylaştı. Derse tamamen dikkatini veren bir öğrenci bile, internet bağlantısının koptuğu anda, dersi takip etmekte sıkıntı çekti. Bağlantının kopması da öyle nadir yaş anılan bir şey değildi. Öğrencilerin de, hocaların da dersten çıkmak zorunda kaldıkları, seslerini duyuramadıkları veya ses alamadıkları çok oldu. Bu gibi durumlar hep derste kopukluklar yaş attı.
Bunun dışında sınıf arkadaşlarını ve hocalarını göremeyen öğrenciler, onlarla iletişime geçemedi ve böylelikle de ders konularıyla ilgili yeterince bilgi alış veriş i yapılamadı. Sadece ders boyunca görüş üldü ve sonrasında yine herkes kendi haline kaldı. Üniversiteye pandemi esnasında başlayanlar böylelikle ne sınıf arkadaşlarıyla ne de hocalarıyla bizzat tanışabildi. Buna da bir örnek verelim. Bu durumu bizzat yaşayan bir arkadaşımla konuştum. Kendisi 2020’de liseyi bitirdi ve Bonn Üniversitesi’nde hukuk okumaya başladı. Arkadaşım, okulun son haftalarında kapatılmış olmasının, onun puanlarını olumlu etkilediğini belirtti. Evde kaldığı sürede, ders çalışmaya daha fazla vakit ayırabildiği için lise sınavlarında beklediğinden daha iyi bir başarı elde ettiğini söyledi. Fakat başladığında üniversitenin kapalı olmasının ve dersleri şimdiye kadar hep online yapmış olmasının kendisi için çok zor olduğunu öne sürdü. Kendisini hiç üniversite okuyormuş gibi hissetmediğini ve kimseyle de tanışma fırsatı olmadığını vurgulayan arkadaşım, bu ortama evden adapte olmakta zorlandığını ve şimdi okula başlama düşüncesinin onu korkuttuğunu da ekledi.
Bu durumda olan binlerce öğrenci var. Sadece üniversiteye yeni başlayanlar değil, ilkokula başlayanlar ve devam edenler, ortaokullular, liseliler, üniversite öğrencilerinin hepsi, meslek eğitimi alanlar ve daha fazlası. Yani kısacası gençlerin hepsi. Sadece Almanya değil, Türkiye değil. Dünyanın her yerinde öğrenciler bu zorluklarla baş etmeye çalışıyor. Böyle olunca, eğitimlerine iyi bir şekilde devam etmekte ve gelecekle ilgili planlar yapmakta fazlasıyla sıkıntı çekip, bunun sonucunda depresyona bile giren öğrenciler vardır. Aslında bu dönemde çok çalışması gereken sadece sağlık çalışanları değil. Eğitimcilerin ve psikologların da çok büyük bir görev üstlenmesi gerekir. Başta öğretmenlerin, öğrencilerin morallerini yüksekte tutmaya çalışması ve onlara bu zorlu süreçte gereken desteği vermesi çok önemlidir. Bunun yetmediği yerde de psikologlar ve pedagoglar devreye girmeli. Her öğrenciye psikolojik terapi alma fırsatının sağlanması, bu yaşadığımız süreçte büyük bir ihtiyaçtır.