Uzaktan eğitimin yarattığı sorunlar ve bu sorunlarla başa çıkmanın yolları
Büşra Gökçel - Duisburg Essen Üniversitesi, Türkistik Bölümü Öğrencisi
Geçen sene korona virüsünün aniden hayatımıza girmesiyle birlikte bizlere, birçok okul ve üniversite tarafından 2020 yaz döneminin bizlerden çok emek ve sabır isteyen, olağanüstü bir dönem olacağı söylenmişti. Fakat ne yazık ki öğrenciler “olağanüstü bir dönem” yerine “olağanüstü bir 2020-2021 eğitim-öğretim senesi” geçmek zorunda kalmışlardır. Neredeyse tüm okullar ve üniversiteler eğitimlerini çevrim içi (online) eğitime dönüştürerek, öğrenci ve öğretmen sağlığını korumaya çalışmıştır. Öğrenciler böylelikle eğitimlerini evlerinde Zoom, BigBlueButton veya Moodle aracılığıyla gerçekleştirmiş ve hâlâ da gerçekleştirmektelerdir. Kuşkusuz, online eğitimin istenilen yer ve zamanda gerçekleşebilmesi veya ev rahatlığında ders alınabilmesi gibi birçok avantajları vardır. Ancak, öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun çevrim içi (online) öğrenimde farklı zorluklar ile karşılaştıklarını ve bu zorlukların, bu “olağanüstü durumu” olduğundan daha da zorlu bir hale getirdiğini de belirtmek gerekir.
Çevrim içi (online) dersler her ne kadar öğrencilerin bilgiye kolay ve hızlı bir şekilde erişebilmelerini sağlasa da, birçok öğrenci bu dönemde teknolojik cihaz eksikliği veya yetersiz İnternet alt yapısı, daha doğrusu yavaş internet hızı yüzünden derslere katılmakta zorluk çekmiştir. Verilere göre Almanya, en hızlı İnternet erişimine sahip ülkeler sıralamasında 25. sırada yer almaktadır. Bu, Almanya’nın -diğer ülkelere nazaran- internet hızı açısından çok geride olduğu anlamına gelmektedir. Bu durum birçok öğrencinin kesintisiz ve sağlıklı bir şekilde derslere katılmalarını engellemektedir. Ayrıca bu dönemde, birçok öğrencinin uzaktan eğitim için uygun bir dizüstü bilgisayara da sahip olmadıkları ve enstitülerin de yeteri kadar dizüstü bilgisayar veya tablet dağıtma gibi bir faaliyet için gerekli donanıma sahip olmadıkları da ortaya çıkmıştır.
Peki canlı ders sırasında olası bir internet veya cihaz problemi yaşanması durumunda öğrencilerin dersi kaçırmaması için ne yapılması gerekir? – Materyallerin erişilebilirliği sağlanmalıdır!
Derste konuşulan konuların ve materyallerin kaydedilip her türlü cihaza indirilebilir (bilgisayar, tablet veya telefonlara) ve internetin olmadığı ortamlarda kullanılabilir olmaları gerekir. Böylece öğrencilerin verimli bir dönem geçirebilmeleri sağlanabilir.
Bir diğer sorun ise teknolojiyle aşina olmayan küçük yaştaki öğrenciler ve gerekli donanıma sahip olmayan öğretmenlerin, online eğitimin sağladıkları birçok kolaylığa rağmen zorluk çekmeleridir. Das deutsche Schulbarometer tarafından yapılan bir araştırmaya göre, derslerin iyi bir şekilde planlanamamasının ve gerçekleştirilememesinin sebebi teknoloji konusundaki deneyim eksikliğidir. Ne yazık ki pandemi döneminde birçok öğretmen ve genç öğrenci dijital platformları kullanmakta zorluk çekmişlerdir. Burada özellikle belirli bir yaşın üstünde olan öğretmenlerin uzaktan eğitim araçlarını kullanmada, sınıf yönetimi ve zaman yönetiminde yeterli düzeyde olmadıkları gözlemlenmiştir. Bu da bir dönemin neredeyse tamamen verimsiz geçmesine neden olmuştur.
Peki ne yapılmalıdır? – Okullarda dijital eğitim verilmelidir!
Öğretmenlere dijital içerik hazırlama konusunda eğitimler verilmelidir. Öğrenciler ise, her ne kadar interneti her gün kullansalar da, PowerPoint, Excel ya da Microsoft Word gibi programların nasıl kullanılması gerektiği konusunda eğitim almalıdır.
Bir diğer konu ise online eğitim yüzünden öğrencilerin sosyal hayatlarının kısıtlanmış olmasıdır. Öğrencilerin akranları, arkadaşları veya öğretmenleri ile yüz yüze görüşememeleri ve dersi sınıf ortamında dinleyememeleri, çoğu öğrencide büyük bir motivasyon kaybına neden olmuş ve psikolojik sorunlara yol açmıştır. Saatlerce ekran başında oturan öğrencilerin çoğu, kendilerini bu dönemde evlerinde yalnız ve çaresiz hissetmiştir ve hissetmeye de devam etmektedir. Ayrıca, araştırmalara göre pandemi döneminde, diğer senelere nazaran, daha fazla öğrencinin gelecek kaygısı, korku ve depresyon gibi duygularla mücadele ettikleri ortaya çıkmıştır.
Peki öğrenciler çevrim içi (online) eğitimde depresyon, korku, gelecek kaygısı ve motivasyon eksikliği gibi sorunlarla nasıl başa çıkabilir? – Online eğitimde iletişim ve etkileşim sağlanarak!
Pandemi döneminde derslerin Zoom veya BigBlueButton gibi, öğretmenlerin ve öğrencilerin birbirlerini görebilecekleri veya seslerini duyabilecekleri platformlarda gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Öğrencilerin, arkadaşlarına veya öğretmenlerine sorularını yöneltebilecekleri ya da sorunlarını paylaşabilecekleri ortamların oluşturulması son derecede önemlidir. Aksi takdirde, sadece okunması gereken metinlerin veya yapılması gereken ödevlerin yüklenmesi, öğrencilerin kendilerini daha çok çaresiz ve tek başına hissetmelerine neden olacaktır.
Özetle, Covid-19 nedeniyle birçok ülke eğitimini online eğitime dönüştürmek zorunda kalmıştır. Bu süreç, öğretmenleri ve öğrencileri farklı şekillerde etkilemiştir. Online eğitimin her ne kadar iyi yönleri olsa da, çoğu öğrenci ve öğretmen için birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Cihaz eksikliği, internet sorunları, teknolojiyi doğru kullanamama ya da depresyon gibi duygular bu dönemde hem öğrencileri hem de öğretmenleri bir hayli yıpratmıştır. Eğitimin daha ne kadar bu şekilde uzaktan gerçekleşeceği şu an bilinmese de, bu zorlu dönemde her şeyin bir çözümü olduğunu bilmek ve buna göre önlemler almak gerekir.
Ah be Korona!
Derya Yağmur - Duisburg Essen Üniversitesi, Türkistik Bölümü Öğrencisi
Büyüklerimiz ‘başta sağlık’ dediğinde, of, yine mi bu alışılmış sözler diye düşünüp umursamazdık. Ne kendimizin ne de sevdiklerimizin kıymetini anlardık. Gezerdik, tozardık, hiç hastalanmayacak gibi davranırdık. Bir de şimdi hasret kaldığımız üniversite hayatını aksatırdık. Sanırım, hepimiz yoğun tempolu hayatımızın freninin çekilmesine şaşırdık. Ne oluyor, ne bitiyor, yoksa dünyanın sonu mu geliyor diye panikleyenleri bile bilirim! Hapşu diye bir ses duyduğunuzda, maskesi var mı diye bakınıp, iki metre uzağa gidiyor musunuz? Alışveriş yaparken, ensenize yapışan yaşlı ninelere siz de sinirleniyor musunuz? O halde, pandemi dönemine dahil olanlara selam olsun. Bana sorarsanız, ‘iyi oldu bize’ dedirttiren bir durumla karşı karşıya kaldık. ‘O kadar kişi hayatını kaybetti, ‘mutlu mu oluyorsun’ demeyin. Kimsenin hasta olup ölmesinden yana değilim elbette. Ancak anlatmak istediğim konu, biraz soluklanıp düşünmeye yönelik. Ben insanları sevmiyorum, hatta tabiri caizse hayvanları daha çok seviyorum. Doğaya verdiğimiz zarar, hayvana verdiğimiz zarar ve hatta kendimize verdiğimiz zararlardan arınmak için, duraksamamız gerekti. İnsanlığın freni çekilmesi gerekti. Bu pandemi, en çok eğitimi zedeledi, çünkü ne kadar çok öğrenen ve eğitilen olursa, bu kalıplaşmış hayattan çıkarak insanlığa destek ve katkıda bulunacaktı. Eğitimi öngören insanlar yetiştikçe olması gerektiği gibi bir düzen gelişecek. Dolayısıyla, olan yine bize oldu. İki dönemdir bir yandan hastalıktan korunmakla, diğer yandan derslerimizi başarıyla bitirmekle geçti. Hangi derse yoğunluk vereceğine şaşıranlardan biri de benim! Bazı zamanlarda, pijamalı hallerimizle dersi dinledik, bazı zamanlarda hocalarımızı yalnız bırakmamak ve derslerin interaktif geçmesi için kameraları açarak ders yaptık. Hocadan hocaya fark var ama dersler ne kadar güzel geçerse geçsin, şu on beş sayfalık ödevler hepimizi çok yoruyor. Hangi birine yetişeceğimizi bilemiyoruz. Örneğin bu dönem, altı ödev yazmak zorunda kaldım. Hatta bir tanesini, tatilde yazmaya başladım. Almanca bölümümde toplam otuz kitap okuyup metinler oluşturmamız gerekti. Bunun üstüne bir de sözlü sınav oldum. Geçen dönemde çoğu arkadaşlarım bazı sınavlarını iptal etmek veya ertelemek zorunda kaldılar, çünkü hocaların beklentileri oldukça yüksekti. Koronanın atlatamadığı bir konu da, bu asırlarca süren performans baskısı. Ne kadar hayat durdu ve yavaşladı desem de, hayatta kalmak için mücadele etmek zorunda kaldık. Çoğu kişi işinden oldu, çoğu kişi devletten yardıma muhtaç kaldı. Çok zor bir süreçten geçtiğimizin farkındayım ama bu durum da el birliğiyle, önlemler alarak atlatılacağından eminim. Kısacası bu devirde, ‘asla’ olmaz dedirten bir durum ile karşılaştık. Birinci, ikinci, üçüncü dalga derken bir de varyantlarla dolu dördüncü dalgayı geçiriyoruz. Rektöre göre gelecek dönem, normal ders akışına geçecekmişiz. Dördüncü dalganın içindeyken nasıl olacak, o da muamma. Aşı olan kişilerin oranına bağlı diyorlar fakat olmayanlara şimdiden toplum baskısı yapılıyor, o da ayrı bir saçmalık, neyse. Ah be Korona! Deprem gibi sarstın hayatımızı. Kendine esir aldın bizleri.
Salgın zamanında uzaktan eğitim süreci
Havanur Tüfekçi - Duisburg Essen Üniversitesi, Türkistik Bölümü Öğrencisi
2019 yılının sonlarında Çin’de ortaya çıkan ve yeni yılın gelmesiyle dünyanın her yerine yayılan Covid-19 salgın süreci, birçok konuda zorluklar çıkararak insanları ve devletleri yormuştur. Esasında hâlâ da yormaya devam etmektedir.
10 Mart’ta salgının Türkiye’deki resmi ilk vakasının ortaya çıkmasıyla -yani bu sürecin ciddiliği ülkemize de ulaştığında- salgının dünya çapındaki yıkıcı etkisi de başlamış oldu. Herkesin kısa bir süreç olarak düşündüğü bu süreç, okulların tatil edilmesiyle devam etti, ancak biteceğine inandığımız bu olağanüstü durum neredeyse iki yılı bularak şu anki halini aldı.
Bu süreç farklı alanlarda farklı devletleri çok daha zor duruma düşürdü. Bazı devletler sağlık alanında çökerken bazıları da eğitim alanında büyük zorluklar yaşadı. Bu acı tecrübeler sonucunda aslında hiçbir devletin bu salgına tam anlamıyla hazır olmadığı gerçeği su yüzüne çıkmış oldu.
Ülkemizde sağlık sektörü her zaman bir kriz içerisinde olduğu için diğer ülkelere nazaran bu konuda daha kolay bir şekilde yönetim sağlandı. Sağlık alanında bir şekilde savaşılan salgının Türkiye’deki en büyük imtihanı da zaten sallantıda olan eğitim sisteminin çökmesine neden oldu.
Şehir merkezlerinde bile internete ulaşımı kısıtlı olan ve çoğunun da derslere bağlanabilmek için teknolojik bir aygıtı olmayan öğrenciler, bu dönemi güçlüklerle atlatmaya çalıştı. Türkiye ekonomisinin kötülüğünü bir kez daha gözler önüne seren bu fakirlik, bütün aileleri zor duruma soktu. Evinde birden fazla çocuğu olan aileler onlara ne şekilde yetebileceklerini düşünür hale geldiler. Okullarda veya vakıflarda yapılan kampanyalar dahi ülkedeki eğitim seferberliğini gidermeye yetmedi. Böylece ilk başlarda daha hevesli olan öğrenciler ve öğretmenler, salgının şu umarız ki son günlerinde motivasyonlarını iyice kaybettiler. Bu da eğitim sistemi içerisinde bulunan her bireyin hayatında 1-1.5 yıllık bir boşluğun oluşmasına sebep oldu.
Salgın döneminin ilk zamanlarının en önemli konusu fiziksel sağlıkken sonlarına yaklaştığımızı umduğumuz şu zamanlarda insanların ruhsal sağlığına verdiği zararları da gözler önüne sermiştir. Bu dönemde bundan en çok etkilenen gruplar da eğitim hayatı olan insanlar olmuştur.
Üniversite öncesi dönemlerde okuyan öğrencilerin hayatlarında oluşan bu boşluk onların psikolojisini kötü yönde etkilediğinden Türkiye şartlarında hayatlarının en önemli anlarından biri olan LGS ve YKS sınavlarında da başarılı olamamalarına neden oldu. Öğrencilerin yaşadığı bu psikolojik gerilim onların hayatlarının en güzel dönemlerini kötü bir hisle geçirmelerine de sebebiyet verdi.
Benim için -yani üniversite hayatına başlamış öğrenciler için- uzaktan eğitim sürece ilk başlarda verimli geçebilme olanağına sahipken sonralarında oluşan bıkkınlık ve yorgunluk eğitim sisteminden kopmamla sonuçlandı. Bu kopuş, uzmanlık eğitimi alan bizler ve ileride yapacağımız meslekler için tehlike oluşturur hâle geldi. Çünkü her ne kadar uzaktan eğitimle bir şeyleri yapabildiğimizi düşünsek de eğitim hayatlarımızın yarısı fazlasıyla verimsiz bir şekilde geçti.
Bu sancılı zamanda yaptığım Erasmus+ tercihi, benim diğer öğrencilerin aksine bu dönemi daha iyi atlatmamı sağlayan çok önemli bir etken oldu. Hem ülkenin sorunlarından fiziki olarak uzaklaşabilme hem de farklı ülkelerin verdiği heyecan salgın döneminin bir kısmını iyi geçirmemi sağladı.
Tebdil-i mekânın verdiği ferahlık dışında, salgın döneminde ülke değiştirmek diğer ülkelerin de durumlarının nasıl bir hâlde olduğunu görmeme olanak sağladı. Bütün felaketlerde olduğu gibi bu salgının yaşanması da devletler arasındaki farklılıkların bir kısmını eşitlerken diğerlerinin de daha belirginleşmesine sebep olmuştu. Ekonomik sıkıntılarımız Avrupa ülkeleri ile aramızdaki uçurumu derinleştirirken yaşadığımız eğitim sıkıntıları bizi birbirimize yakınlaştırmıştı.
Almanya’daki eğitim sistemini de bir bilgisayar ekranına hapseden Covid-19 salgını, aynı şekilde buradaki öğrencilerin de eğitimden kopmasına sebep olmuştu. Yine de buradaki derslerin işlenişi, materyallerin öğrencilere ulaştırılması ve ders süreleri Türkiye’ye göre daha sağlıklı bir şekilde yapılandırılmıştı. Almanya’daki eğitim sistemi daha çok öğrencinin isteğine göre şekillendirilmiş ve zorlama en aza indirgenerek oluşturulmuştu. Türkiye’deki en önemli sorunlardan biri olan zorlamanın burada olmaması, eğitim niteliğini arttırmıştı.
Aynı zamanda eğitim materyallerine ulaşmak açısından Alman eğitim sisteminin verdiği kolaylık, buranın Türkiye ile arasındaki en önemli farklılıklardan biridir. Çoğu kaynağın dijital ortama aktarılmış olması ve bunların öğrencilerin erişimine açık olması, süreci kolaylaştıran bir unsur olmuştur. Türkiye şartlarında kaynakların dijital ortamda olmaması ve basılı yayınların da herkesin ulaşabileceği fiyatlarda olmaması ülkemizdeki eğitim zorluklarından birini oluşturmuştur. Hem kaynak hem de motivasyon eksikliği çeken öğrencilerimiz için bu süreç çok daha zorlu geçmiştir.
Bu deneyim ve örneklerden de anlaşılacağı üzere herkes için fazlaca zor olan bu dönem, ülkelerin ekonomik vaziyetlerine ve sistemlerine verdikleri değerlere göre daha az veya daha çok etkileme gücü edinmiştir. Bir ülkenin normal durumlarda yaptığı hazırlıklar ve doğru politikalar onun kriz dönemlerinde daha farklı bir yolda ilerlemesine sebep olmuştur.
Pandemi döneminde eğitim ve öğretim hakkında deneyimlerim ve gözlemlerimin bulunduğu eleştirel ve önerisel bir metin…
Neriman Bozacı - Duisburg Essen Üniversitesi, Türkistik Bölümü Öğrencisi
Koronan’ın başlaması ve dünyada dağılması ile birlikte her şey yolundan çıktı. Öyle ki alıştığımız düzen yok oldu ve biz bu yok olan düzen üzerine yeni düzen kurmaya başladık. Okullar, üniversiteler ve tüm eğitim-öğretim kurumları kapatıldı. Online dersler başlatıldı, herkes evinden takip etmeye başladı dersleri. Uzaktan eğitim nasıl olur diye merak ederdim hep. Neredeyse iki senedir bu şekilde ilerledi dersler. Bu iki sene içerisinde neler başardım diye arkaya dönüp baktığımda, epey bir yol katettiğimi görüyorum aslında. Sözlü sınavlar, ev ödevleri ve sunumlar tamamlandı bu pandemi sürecinde. Son derslerimi üniversiteye gitmeden bitirdim ve mezun olmama çok az kaldı. Sanırım dışarıda da etkinliklerin kısıtlanması, alışveriş mağazalarının kapanması, benim derslerime daha çok konsantre olmamı sağladı. Hani her şerde bir hayır vardır derler ya, ben de bu pandemi sürecinde tek hayır olan durumun üniversitenin bitmesine yoruyorum. Evden çıkamamak ve evde tıkılıp kalmak çok zor bir dönem olsa da verimli bir şekilde geçirdiğimi düşünüyorum. Bu dönemde eğitimin ve öğretimin ne kadar etkili ve verimli olduğunu düşündüğümde ise üniversitede olup yüz yüze eğitim kadar faydalı olmadığını söyleyebilirim. Derslerde katılımın düşük olduğundan bazen ise bağlantı sorunlarından dolayı dersler dolu dolu geçmiyordu, tabiri caizse. Eminim öğretmenler için de çok zorlu bir süreçti pandemi dönemi. Bizler rahat rahat evlerimizden derslere katılırken, görüntüsüz bağlandığımız oluyordu derslere illaki. Ama Hocalar her daim hazırlıklı ve görüntülü bir şekilde öğretime devam ettiler. Onlar bir nevi motivasyon kaynağımız oldular. Zaman zaman siyah ekranlara bakarak dersi işlemek eminim çok zordu onlar için. Burada tüm hocaları gösterdikleri üstün çaba için tebrik etmek istiyorum. Üniversite evime bir buçuk saat uzaklıkta olduğu için derslere evden katılmak ne kadar işime gelse de, üniversite ortamında bulunmayı ve eğitimin yüz yüze şeklini çok özlediğimi belirtmek istiyorum. Her şeyin teknolojik yollar ile çözülmesi ve teknolojinin her anlamda gelişmesi ileride belki derslerin çoğunlukla bu şekil verilmesi adına bir başlangıç ve alıştırma idi belki de bu süreç. Gün geçtikçe felaketlerin artması ile farklı bir sürecin başlaması anlık bir olay durumuna geldi. Hiç beklemediğimiz anda her şey ile karşılaşabilir konumdayız artık. Bundan üç sene önce biri bana bunu anlatsa inanamazdım. Bu süreç gerçekten çok uzun ve engebeli geçti hepimiz için. İnsanlar canlarıyla, başlarıyla uğraştı, ailemden ben dahil çok kişi bu hastalıkla savaştık ama sonunda umarım başardık deriz hep birlikte. Bu günlerde insidanz değerinin tekrar çıktığını görüyorum ve çok merak ediyorum, acaba tam olarak ne zaman bitecek bu süreç? İnsanlar işlerini kaybetti, iflas edenler oldu ve hâlâ parasal yönden sıkıntı çeken insanlar var bu pandemi döneminden etkilenen. Sadece ekonomi değil insanların tüm sosyal hayatını da alt üst etti bu süreç. Fakat hiçbir şey insan sağlığının önüne geçemedi. Bu dönemin tüm insanlığa öğrettiği bir kaç noktaya değinmek istiyorum bu kısımda. İnsanlar birbirlerinin kıymetini daha çok bilmeye ve kırmamak için özen göstermeye dikkat ettiler. Aynı şekilde insan sağlığının ne kadar önemli olduğunu ve hijyenin bu bağlamda her zaman ön planda olması gerektiğini de öğretti bu süreç bizlere. Bu gibi salgın hastalıklarda önlemin ne kadar önemli olduğunun ve zaman zaman can kurtardığının şahidi olduk hep birlikte. Kış döneminde tekrar yüz yüze eğitim için hazırlıkların yapıldığı bilgisi geliyor kulağımıza. Umarım bu dönem öğretmen ve öğrenciler tüm hijyen kurallarına ve sosyal mesafe kurallarına uyarak, sorunsuz bir eğitim-öğretim dönemi geçirirler. Umarım tüm insanlık bu salgından kurtulur ve dünyamız bir daha bu şekil hastalık ile savaşmak zorunda kalmaz. Hepimiz için zorlu bir süreç olan pandemi süreci umarım bundan sonra sadece tarih kitaplarında yer alır.