Justin Geißler | Koblenz Yüksekokulu
Şunlar olsaydı, ne değişirdi:
Yüksekokullar ve üniversiteler kapanıyor, ancak önemli nedenlerle girişlere izin veriliyor ve dersler internet üzerinden yürüyor.
İş piyasasının sınırlandırılması nedeniyle giderek daha çok öğrenci maddi sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor. Yaşamlarını sürdürmek için yükseköğrenimleri süresince daha fazla borçlanmak zorunda kalıyor.
Bazı öğrenciler coğrafi ve maddi nedenlerle internete iyi erişim sağlayamıyor. Değişmesi pek olanaklı görünmeyen bir durum, kamuya açık alanlar ve yüksekokul ve üniversitelerin internet ağına erişilemiyor.
Öğrenciler arasındaki iletişim yalnızca internet üzerinden ilerliyor. Olanaklar dahilinde olsa da kişisel buluşmalara katılmamak kural haline geliyor.
Aşılması gereken zorluklarla karşı karşıya kalan ya da mali olanaklara ve internete erişimleri engellenen öğrenciler bu yükseköğretim durumunu gelecekte nasıl değerlendirecek? Şu tümce içlerinde nasıl bir duygu uyandıracak: “higher education shall be equally accessible to all on the basis of merit?” (“Yükseköğretim, liyakat temelinde herkes için eşit erişilebilir olmalıdır?”).
Nesnel durum nasıl bir görüntü sergiliyor?
Bu zamanlarda maddi olanakları ve internet kalitesi nedeniyle yükseköğretime çok sınırlı erişim sağlayan öğrenciler olduğunu söylediğimizde yanılmıyoruz. Böyle birşey olabilir mi? Of course not! Bu zamanlarda yükseköğrenimin başarıyla sürdürülebilmesi için artık “liyakat temeli”nin değil, öğrencilerin bulunduğu çevrenin belirleyici olduğunu göstermek söz konusudur. Öyleyse böylesi bir çevreye ve beklentilere pratik bir bakış atmak gerekiyor. Yükseköğretimin öğrencilere yönelttiği bu oldukça artan beklentiler nelerdir: Ders içeriklerini izleyebilmek için sabit bir internet bağlantısına sahip olmak bir beklenti. Tartışmalara ve öğrenim gruplarına katılmak için de.
Evde uygun bir çalışma ortamı yaratılması öğretim içerikleriyle ilgilenebilmek için şart koşuluyor. Bir diğer ifadeyle sessizlik (örneğin çocukları bakıma verilemeyen ebeveynleri anımsıyoruz) ve ders araçları gerekiyor (örneğin gerekli literatüre erişim, öğrenciler açısından çok farklı önem taşıyan kütüphanelere ve teknik donanıma erişimi aklımıza getiriyoruz).
Bunlar, derste hazır bulunması gereken öğrencilerin bu boyutta beklemedikleri, kendilerine yöneltilmiş taleplerdir. Dolayısıyla bu zamanda öğrencilerin yaşam dünyasının yükseköğretimde birbirinden çok farklı erişim kalitesine yol açması şaşırtıcı değil.
Bu noktada yüksekokul ve üniversiteler yükseköğretimin birer kurumu olarak çevresel koşulların belirlediği böylesi eşitsiz erişimleri aşmak için düzenleyici etkide bulunmalı (bir insan hakkı olarak eğitim hakkına uygun bir biçimde). Dolayısıyla onlar tüm örencilere, bireysel ve başarılı bir eğitim sürecini mümkün kılacak ve onu destekleyecek alanları ve olanakları hazır bulundurmalıdır. Öğrenciler pandamı öncesi yüksekokul ve üniversitelere gidebiliyor ve orada gereksinimlerine uygun alan ve materyaller bulabiliyordu. Şimdi alternatifler eksik. Onlar kendi çevrelerindeki olanaklarla baş başa bırakılmış durumda. Sonuçta bir dengesizlik olduğu anlaşılıyor ve bu bir öğrencinin bakış açısından kaleme alınan elinizdeki değerlendirmenin nesnesidir. İçinde olduğumuz bu zamanda üniversite öğrenimi süresince yükseköğretime bireysel erişimler arasında keskinleşen dengesizlik, bir insan hakkı olan eğitim hakkı ideali çerçevesinde nitelikli bir gerileme olarak kavranmalıdır. Konu edilmesi ve üzerinde çalışılması gereken bir durumdur bu. Çünkü öğretimin yüksekokul politikasınca örgütlenmesinde bir potansiyel görüyoruz. Ve öğretimin tüm öğrenciler için daha açık, daha iyi erişilebilir ve daha özenli şekillendirilmesi olanaklı ve zorunlu.
Informal öğrenim:
Bir insan hakkı olarak eğitim hakkı üzerine tartıştığımızda, bağımsız, özerk eğitim etmeni (okul eğitimi dışında) hiç gözden kaçırılmamalıdır. Öyle ki küçültülmüş kamusal yaşam da tüm insanların bireysel eğitim süreçleri için sonuçlar doğurur. Halka açık etkinliklere katılım, kültürel mekânlarda bulunmak (müze, kütüphane, sinema, anıtlar vs.) uzun zaman olanaksızdı ve şimdi yeniden olanaksızdır ya da oldukça sınırlandırılmıştır. Çevreyi keşfetmek pek de olanaklı değildi ve hâlâ da değil. Bir araya gelinen ve insanların etkileşimde olduğu mekânlar serbest kullanıma açık değil. Bu, özellikle kişisel açınmanın bu zamanda ne yazık ki insanlar için kısmen ne denli olanaksız kılındığını aydınlatıyor.