Prof. Dr. Heinz Sünker | Wuppertal Üniversitesi
Korona pandemisi nedeniyle özellikle ‘eğitim ve öğretim işleri’ adıyla anılan yapıda yaşanan kırılmalar karşısında, – aslında o ‘eğitim ve öğretim işleri’ değil, gerçekte çoğu kez bir eğitimi ve politikleşmeyi engelleme işleridir ve amacı meta olarak ‘emekgücünün’ vasıflandırılması için gerekli bir sistemin üretimidir – bazı egemen çıkarlar ve deneyimsiz gözüken birçok kişi – özellikle de gazetecilikte – tarafından “dijitalleşme ivmesi’nin zorunlu olduğuna ilişkin zırvalamalarından sonra, söz konusu dijitalleşme süreçleri bağlamında nelerin gündemde olduğunun bilincine varma zamanı gelmiştir.
Tüm analizlerin çıkış noktasını, makinelerdeki zihinsel emek ile kol emeği ayrışması bağlamında, Marx’ın teknik ilerlemeye dair kapitalizmin biçimsel kesinliği üzerine analizi oluşturmaktadır. Bilişim ve iletişim teknolojileri alanındaki gelişmelerin analizinde de gündemde olan budur. Demek ki hedef insani yoklukların hafifletilmesi ve işin (ilkin herseyde önce iş süresinin kısaltılması) kolaylaştırılması değil, kapitalist üretim ve yeniden üretim süreçlerinde kârdır ve kârın arttırılmasıdır. Bu, kapitalizmin ötesine geçerek teknik ilerlemeye dair Marx’ı, kendi referans noktasını, insanın üretim süreçlerinin bekçisi ve düzenleyicisi olmasında, bir diğer ifadeyle onun iş yükünün hafifletilmesi gerekliliğinde görmesine engel olamamıştır – “Grundrisse” kitabının ünlü “makineler bölümü”nde böyle yazmaktadır.
Bu temelde toplumsal bağlamlarda teknik ilerleme anlayışıyla ilgili politikpedagojik bir yaklaşım tarzı bulmak söz konusudur. Akabinde ve herşeyden önce, konunun ne olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koyan Ian Hutchby ve Jo Moran-Ellis’in 20 yıl önce yayımladıkları “Children, Technology and Culture. The impacts of technologies in children’s everyday lives” (2001) adlı kitap var: Çocukların ve teknoloji(ler)in birbiriyle nasıl bir etkileşimde olduğu, eğitim, öğretim süreçlerinde ve de teknolojilerle ilişkide onların hangi içgörü ve fikirlere ulaştıkları ya da maruz kaldıklarını düşündükleri sorusu, topluma uzak teknik ilerleme analizleri karşısında ön planda durmaktadır. Ayrıca Shirley Steinberg ve Joe Kincheloe’nin de 20 yıl önce “Kinderculture. The Corporate Construction of Childhood”da (1997) yazdıkları, bir slogan olarak geçerli olsun: “Çocuklarımızı hipergerçekliğin kendilerine sunduğu dünya bilgisine karşı koruyamayız… Bu kültürel devrimi ele alırken, hipergerçekliğin neden olduğu bilgi karmaşasını çocuklarımıza açıklayabilecek bir eğitimin, ebeveynlik kapasitesinin ve aynı amaca hizmet edecek sosyal kurumların oluşturulmasına ihtiyacımız var” (1997: 31). Ve yazarlar şöyle bir görev tanımlıyor: “Çocuk kültüründe bulunan güç dinamiği, çocukların gündelik hayatında zevk ve acıyı nasıl üretiyor? eleştirel bir temelden hareket eden öğretmenler, çocuk psikologları ve çocuk hizmetleri sunan profesyoneler kendileriyle ve dünyayla ilgili görüşlerinde popüler kültürün çocuklar üzerinde etkilerini de dikkate alan genel bir görüşe nasıl ulaşıyor?” (1997: 19).
Bunun ne anlama geldiği düşünüldüğünde, Silicon Valley’de yaşayan – yani ‘kötülüğün’ imparatorluklarının toplandığı yer – olağanüstü zengin ve akıllı ebeveynlerin çocuklarının dijital eğitimi üzerine tüm açıklığıyla neleri hayal ettiklerini bilmek özellikle ilginçtir: “Çocuklar teknoloji bağımlısı – ve okullar bu bağımlılığın destekleyicisi haline geldi. Silikon Vadisi’nin patronları kendi çocuklarını ekranlardan uzak,
gerçek okullarda eğitim almaya yolluyorken, “teknolojik eğitim” endüstrisinin çağrılarına neden inanalım?”, diye manşet atıyor “Guardian” (26.1.2018), aydınlanma geleneğine uyan, az sayıda sol liberal Britanya gazetelerinden biri, ve de metne şu paragrafla başlıyor: “Nihayetinde, kültürel bakımdan, yeni teknolojinin karanlık tarafına gözümüzü açtık. Teknoloji sektörünün mutfağında bulunanlar tarafından büyük önem atfedilen Wired dergisinin son sayısı ‘İnternet bitti’ beyanında bulundu. Dijital alana yatırım yapan ilk kişilerden biri olan Rick Webb, geçen ay “Benim İnternetim, benim suçum” başlıklı bir blog yazısı paylaştı. “Yanılmışım” diyordu. “Hepimiz yanılmışız’. Web mimarlarına bir çağrıda bulunuyor ve yeni teknolojinin zararlı yönlerinin iyi yönlerinden daha fazla olduğunu kabul etmelerini istiyordu” (Kalınlar Heinz Sünker’e aittir).
Böylece bu gazete yıllar önce başlattığı, – herşeyin ötesinde „katastrofizm“ olarak adlandırılabilecek – dijitalleşme süreçlerinin toplum ve çocuklar için – salt onlarla da sınırlı değil – sorun alanlarını vurgulayan bir haberi genişletmiş ve uzatmış oldu: “Silikon Vadisi’nde
yaşayan ebeveynler çocuklarının çevrimiçi güvenliğini nasıl sağlıyor. Onları pornodan, zorbalıktan yabancılarla girilen sağlıksız ilişkilerden nasıl koruyor, Kaliforniya’nın en kalifiye ebeveynleri çocuklarının İnternet erişimleri için güvenliği öne çıkaran bir yaklaşım sergiliyor. Silikon Vadisi’nde bile, ebeveynler çocukların çevrimiçi karşılaşacağı riskleri ve fırsatları düzenlemek için çaba gösteriyor. Ödev yapmak ve eğlenceli vakit geçirmek için çocukların aklına gelen ilk yer İnternet olabilir, peki ebeveynler çocuklarını yetişkinler için hazırlanmış içerikten, sanalzorbalıktan ve tehlikeli yabancılarla iletişim kurmaktan korumak için nasıl bir müdahalede bulunmalı?” (Guardian v. 2.3.2016).[1]
Tahminime göre burada sözü edilen sorun alanları için belirleyici şey, onların, “çocukluk dönemi”yle olan özel bağın ötesinde, – ve birçok alanda keskinleşmiş olarak – genel anlamda tüm burjuva-kapitalist toplum formasyonları için geçerlidir. S. Zuboff’un – Harvard Business Scholl’da profesördür – köklü ve büyük boyutlu araştırması (2019) konu bütünlüğüne kapsamlı bir giriş sunuyor. Araştırmanın başlığı analitik tanılar ve politik bir konumlanışa işaret ediyor: “Gözetim Kapitalizmi Çağı. İktidarın Yeni Sınırında İnsani Bir Gelecek Kavgası”.“Hümanizm” ya da “insana”, bir diğer ifadeyle “bir” insana denk düşen özneleştirmeler gibi özelliklerin savunusunun günümüzde tekrarlanarak öne çıkarılan öneminin ana motif olarak vurgulanmasıdır.
J. Lanier’in çalışmaları da bu savunmaya yöneliyor. Bu çalışmalar aynı biçimde insani bir varoluşu olanaklı kılmak soruları çevresinde dönüyor (2014 ve 2015’te yayınlanan kitaplara ayrıca bakınız). Ve bir bilişim toplumunda – bilgisel özerklik merkeze alınarak – insani özgürleşme sağlayan süreçler geliştirilmesi çerçevesinde, esaslara ve umutlara dair biyografik-sistematik betimlemelerle işe koyuluyor. Bu umutlara karşı duran gerçek toplumsal gelişmeler, özdüşünüm ve eleştirel bir toplumsal konumlanış için neden teşkil ederler; onlar birlikte ilişkilendirilerek Lanier’in yeni kitabında önemli bir yer bulmuşlardır, Sosyal Medya Hesaplarını Neden Hemen Kapatman Gerektiğine Dair 10 Neden (2019). İnsan tarihinin en önemli 300 mucitleri arasında görülen ve Silicon Valley’de çalışan Lanier, dünyadaki yeni ‘kötü’ye karşı yeni bir saldırıya çağırıyor. Dijitalleşmenin o süreçlerine, sonuçlarına ve cisimleşmesine, büyük internet şirketleri olarak (yani Zuboff’ için de ‘kötülüğün imparatorluğu’nu temsil edenler) bütün bu gelişmelerden yararlananlara – ve çok para kazananlara – karşı.
Tahminimce kitabın 10 bölümü dijital dünyada yaşananlar üzerine en keskin mahkûmiyet hükmünü içeriyor; ancak bununla yetinmiyor ve alternatifleri de tartışıyor. Özenle seçilmiş sözcüklerinde, Lanier’e göre (ve salt onun açısından değil) bu mücadelede ne yapılması gerektiğine açıklık getiriyor. Seçtikleri bölüm başlığı (burada harfiyen aktarılmıştır) bunu gözler önüne seriyor: “Özgür iradeni yitiriyorsun; Sosyal medya bir BUMMER’dir; sosyal medya seni bir aşağılık herife dönüştürüyor; sosyal medya gerçeklerin altını oyuyor; sosyal medya bunları yapıyor, senin söylediğin önemsiz; sosyal medya senin acıma duygunu öldürüyor; sosyal medya seni mutsuz ediyor; sosyal medya çarpık iş koşullarına yol açıyor; sosyal medya politikayı olanaksız kılıyor; sosyal medya senin ruhundan nefret ediyor”. Lanier’in anlatımında temel bir sözcük olan BUMMER, Zuboff’un da gördüğü sorunun toplu bir bakışla tek bir noktada yoğunlaşması için kullanılan bir kısaltmadır: “Behaviors of Users Modified, and Made into an Empire for Rent” (Lanier 2019: 43). ABD’deki son seçimlere ilişkin bir örnek: “Kullanıcılar kızgın ve önyargılı, araları bozuk ve öfkeli olduğunda BUMMER daha fazla kâr getiriyor – ve bu tam da Rusların çıkarınaydı. BUMMER bir pislik üretme makinasıdır. O samimi sosyal çalışmaları alaycı bir nihilizme dönüştürüyor. İçi acımasız ve dolandırıcı bir oyundur” (Lanier 2019: 173).
Lanier için sistematik bir argümentasyon söz konusudur, internet şirketlerinin sermaye çıkarları için sahneledikleri ve hayata geçirdikleri ve kullanıcının içine sürüklendiği olay gündemdedir. İnsanlar ve onların ruhsal durumu için sonuçları, toplumun hali ve sosyal yaşamın olanaksızlaştırılması söz konusudur; mesele kapitalizmdir ve sağlanan olağanüstü ek kârların üretim koşullarını deşifre etmektir. Sözümona sosyal, gerçekte ise asosyal medyanın neden olduğu kişisel felaketin yanı sıra odak noktada duran, ana motif olarak insanlığın nitelikli hayatta kalma çıkarları doğrultusunda yazarı çok ilgilendiren şey, demokrasinin, demokratik yaşamın, toplumsal dayanışmanın çöküşüdür.
Yaptıklarının bilincinde olan manipülatörler tarafından insan eyleminin manipülasyonu gündemde, “insanlığın çözülmesi” sonucunu doğuran olumsuz duyguların yaratılması söz konusu (Lanier 2019: 33).[2] Demek ki farklı düzlemlerde – tüketim nesnelerinden siyasi tutuma kadar – satılmak istenenin satılabildiği insanların iradesiz yaratıklara dönüştürülmesi için bilincin manipülasyonu, sosyal baskının oluşturulması amaçlanıyor. Kötü olan da birçok insanın, görünüşte gönüllü olarak kendilerine bunların yapılmasına onay vermeleridir.
Analiz şu sonuca varıyor: “BUMMER çağında insanlara ulaşan bilgi, sosyal statü uğruna verilen saçma sapan, kurgulanmış rekabetler üreten manipülatif reklamcılar ile iktidar sarhoşu teknoloji şirketleri arasındaki işbirliğin bir sonucudur”. Bu, toplumsal fikir oluşturma süreçlerinde bizi gerçeğe götürmeye yarayacak özgünlüğün giderek azalmasına yol açmaktadır (Lanier 2019: 89). Bunun sonuçlarından birine kitabının alt başlığında yer veriyor, “Gelecek Kimindir?”: Sen internet şirketlerinin müşterisi değil, bir ürünüsün (Lanier 2014).
Lanier süreçlerin nasıl işlediğini, hangi sonuçlara yol açtıklarını (açmaları istendiğini/açabileceklerini) ve bunun kimin çıkarlarına hizmet ettiğini ayrıntılarıyla inceliyor; o ayrıca, mucitlerin, bu süreçler için gerekli, çoğunluğu alternatif yaşam biçimlerinden doğan (Hippiler) tekniklerin bulunduğu yerlere nasıl yerleştiklerini – ve fiilen bir “büyücü çırağı konumunda” olduklarını anlatıyor.
Lanier’in çözümü incelenen durumun değişmesi yönünde pratik çıkarlarda yatıyor, bir tarafta herkesi sosyal medya hesaplarını hemen kapatmaya (s. 36) ve diğer tarafta, dijital teknikler ya da teknolojiler bağlamında kullanılmak istenen hizmetler için, hiçbir şey ücretsiz olmadığından, para ödenmesi gerektiğinin bilincine varmaya çağırıyor.[3]
Öyleyse egemenlik ve kârlılık diliyle değil, aksine çocuk ve eğitim odaklı argümanlarla konuşmak isteyenler, “dijitalleşme ivmesi’nin zorunlu olduğunu gevelemeden önce kendilerini eğitmeli, dijitalleşme ve onun bireyler ve toplumlar için sonuçlarını bilen akıllı insanların bunlar üzerine yazdıklarını bilmelidir.
Dipnotlar
[1] Bütün yazıların okunması önerilir; internet bunun için bir işe görür! Bilgisayar bilimlerinin ‘mucitlerinden’ birisi olan ve Bostan’daki MIT’te profesör olarak muhalefet yürüten J. Weizenbaum da (mevcut toplumsal ve egemenlik ilişkilerinin başka bir eleştirmeni N. Chomsky’nin de çalıştığı enstitü) çocukların iyi okuyup yazamaları, hesap yapmaları, böylece – bağımsız – düşünmeyi öğrenebilmeleri için, geçmişte bilgisayarların okuldan atılmasını talep etmiştir (Computermacht und Gesellschaft 2001: 81-87).
[2] Bu, ünlü ve korkunç Cambridge Analytica’nın manipülasyonlarından ABD’nin izleme politikalarına (bu arada Obama dönemi de buna dahil) ve Çin’e (social storing de dahil) kadar uzanmaktadır.
[3] Bu metin, iki uzun metnin özeti niteliğindedir – Jo Moran- Ellis/Heinz Sünker: Kinder und Technik. Aneignungsprozesse, Herrschaftsinteressen und Affordanzen ve Heinz Sünker: Digitalisierung, Technik, Gesellschaftsform und Bildung. Zur Produktion von Lemmingen oder einer Bildung von Demokraten. Bu metinler sonbaharda Barbara Budrich Kitapevi’nin yayımladığı Kinder, Technik und das Digitale hg. v. R. Braches-Chyrek/ Ch. Röhner/J. Moran-Ellis/H. Sünker adlı el kitabında çıkmıştır.