Şener Elcil
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Genel Sekreteri
Sovyetler Birliği’nin dağılması ile dünyadaki siyasi dengeler bozulmuş ve 1980’li yılların başında batı dünyasını etkisi altına alan Milton Friedman’ın yeni liberal politikaları tüm ülkelerde uygulamaya girmiştir.
Yeni liberal politikalar çerçevesinde her şey alınıp satılır bir biçim alırken, eğitim de satılan bir meta haline geldi. Eğitimin temel bir insan hakkı olduğu anlayışının ve herkesin parasız, bilimsel, demokratik eğitime eşit şekilde ulaşmasının yerini, parası olana daha nitelikli eğitim fırsatı sunan sistemler aldı. Bununla birlikte her bütçeye eşit katkı sağlaması gereken devlet bu rolünden vazgeçip, eğitimin sektörleşen yapısından yararlanarak, eğitime ayrılan bütçeyi daha da azaltan bir siyaset izledi. Azalan bütçe, devlet okullarındaki niteliğe olumsuz etki yaparken, öğretmen hakları da budanmaya başladı. Öğretmenlik mesleğinin cazibesini yitirmesi, birçok ülkede öğretmen ihtiyacı doğması sonucunu getirirken, bazı ülkelerde öğretmen yetiştirme sistemleri paralı üniversitelere devredilerek öğretmenlerin, statüsü, niteliği ve toplumsal rolü ortadan kaldırıldı. Esnek çalışma, iş güvencesiz ve sendikasız çalıştırma, düşük ücretle çalıştırma, genel olarak tüm ülkelerde öğretmen örgütlerinin dağılmasına neden olduğundan, öğretmen örgütlerinin sosyal ve siyasal rolleri birçok ülkede ortadan kalktı.
Şikago Okulu’nun ürünü olan Milton Friedman’cı yeni liberal anlayış şu anda dünyayı etkisi altına almaya devam etmektedir. Özelleştirme yolu ile zenginleşen küresel sermaye, ulus-devlet modelinin üzerinde dünyanın her tarafında hakimiyet kurmuştur. Sayısı 50’yi geçmeyen bu şirketler, dünya politikalarına yön vermektedir. Enerji ve doğal kaynakları daha çok sömürmek için etnik ayrılıklar sürekli kışkırtılmakta, din ve mezhep çatışmaları yaratılmakta, el altından terörist gruplar desteklenerek savaşlar çıkarılmakta, demokrasi götürme bahanesi ile milyonlarca masum insan katledilmekte veya göçe zorlanmaktadır.
Savaşlar ve göçler, silah artışını arttırdığı gibi yabancı düşmanlığı ve ırkçılığı da körüklemektedir. Batılı şirketler çatışmaları teşvik eden siyasetleri ile silah satışı yaparken aynı zamanda ülkelerin doğal kaynaklarını sömürmekte, çatışma yaşanan yerleri terk eden göçmenlerin yarattığı akım da popülist politikacılar tarafından ırkçılık üzerinden politik kazanıma dönüştürülmektedir.
Bugün Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Ukrayna’da, Gürcis-tan’da, Yemen’de, Beyaz Rusya’da, Sudan’da ve dünyanın değişik coğrafyalarında yaşananlar, bu politik açılımla okunabilir.
Savaşların önlenmesi, aşırı sömürüye dayalı çevre felaketlerinin ortadan kalkması, evrensel değerlerin benimsenmesi ve barışın tüm dünyaya hakim olması, yaratılan bu düzenin insanlara anlatılması, eğitilmiş bilinçli toplumlar yaratılması ile mümkündür. Dünya zenginliklerinin adil paylaşımı, tüm ülkelerdeki refahın eşitlenmesi, silahlanmaya ayrılan kaynakların, insanlığın eğitimi, sağlığı için harcanması, temel insan haklarının egemen kılınması, din, dil, renk, etnik farklılıklar ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı yaşantı kültürünün bir zenginlik olarak görülmesi, eğitim ile mümkündür. Bu da öğretmenlerin ve öğretmen örgütlerinin eğitimi kullanarak küresel dayanışması ile başarılabilir. Bu çerçevede kurulan Education International (EI) ve The European Trade Union Committee For Education (ETUCE)’nin yaptığı faaliyetler sorunların etrafında dolaşmaktan öte bir anlam ifade etmemektedir.
Savaşlara, sömürüye, faşizme, ırkçılığa karşı çıkmak, demokrasi ve insan haklarını savunmak için uluslararası sermayenin belirlediği siyasetleri reddetmek, küresel dayanışma ve küresel eylemlilik gereklidir.
Saygılarımla