Yoksulluk Erdem Değil
Göçmenler Yoksul Oldukları İçin Erdemli Olmazlar
Benden istenen yazının başlığını ‚zor soru‘ olarak kabul etmek gerekir. Birincisi yoksulluk nedir gibi çok boyutlu bir muamma ile karşı karşıya kalıyoruz. İkincisi yoksulluk bir ‚sıkıntılı durum‘ değil de ‚erdem‘ de olabilir mi sorusu imkansızı zorlamak gibi geliyor.
Yoksulluk daha çok sayısal ve istatistiksel olarak değerlendirilen ve kişilerin maddi varlıklarının ölçüsü ile anlaşılmaya çalışılan birşey olarak görülmekte. Ancak yoksulluğun görece bir boyutunun olduğunu da unutmayalım.
Kimsenin keçisinin olmadığı bir köyde, eğer dört keçiniz var ise ağa olursunuz. Bu ‚bir dönüm bostan, yan gel yat Osman‘ için de geçerli. Ancak kişi başına ortalama gelirin 30 bin Avro olduğu bir ülkede yıllık geliriniz 10 bin Avro ise vay halinize. Yukarıda ‚keçi‘ demişken, ‚keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur‘ atasözünü de unutmayalım. Yani maddi yoksulluk ile aç gözlülük arasında doğrudan bir bağlantı yoktur. Erdem yoksulluğu herşeyi yaptırır.
Yaşadıkları sosyal çevrede, sosyal olanakların dışına itilen ve yalnızlaşanlar yoksullaşabilirler.
Avrupa’daki göçmenlerin yoksulluğu aç ve açıkta kalma değil, daha çok eğitim, kültür ve sosyal yoksulluktur.
Yani eğitimdeki dezavantajlara, Kant’ın deyimiyle ‚kişinin kendi sebep olduğu cahillik‘ (Aufklärung ist der Ausgang des Menschen aus seiner selbstverschuldeten Unmündigkeit) de eklenirse sosyal yalnızlaşma başlayabilir.
Sosyal yardım dairesinde çalışacak memur olacakken, sosyal yardım dilekçesi vermek zorunda kalan kişi durumuna düşebilirsiniz.
Ancak maddi yoksulluğun bir erdem olmadığı göçmenler özelinde daha iyi görülür. Fabrikatör değil de yoksul olduğu için beş bin kişinin işine bir anda son veremeyen göçmen, aile birleşimi yoluyla yurtdışından getirdiği eşine köle muamelesi yapabilir (eziklerin zalimliği).
Avrupa’daki göçmen Naziler ile mücadele ediyor gözükebilir, kendisine dokunduğu için, ancak bu onun da diğer azınlıklardan nefret eden bir ırkçı olmasına engel değildir.
Kişinin evlilik yüzüğünden başka bir malvarlığı olmaması onu erdemli kılmaz. Fırsatını bulduğunda çalmaması onu erdemli kılar. Yani zorunlu maddi ve manevi yoksulluk bir erdem değildir.
Sadece gönüllü seçilen maddi yoksulluk ve her maddi olanaksızlığa rağmen kazanılan kültürel zenginlik bir erdemdir (‚Tugend‘).
‚Müminler fakirdir, değil fukara; Bu hakkın ceminde cevlan eylesin‘. ‚Fukara‘ ‚fakir‘ sözcüğünün çoğuludur. Müminler bu dünyada emanetçi olduklarını bilirler ve maddi varlık peşinde ölümüne koşmazlar. Bir arada ve dayanışma içinde olduklarında ise‚ fakirler (Fukara)‘ olmazlar. Çünkü bir ‚fakirlik‘ kültürel yoksunluk ise, diğeri de ‚yalnızlıktır‘. Malı olmayan değil, yalnız olan ve kültürel zenginliklere sırt dönen fakirdir.
İşte bu nedenle Yunanca yalnız anlamına gelen ‚eremos‘ (ημασταν) ile Almanca fakir anlamına gelen ‚Arm‘ sözcükleri arasında bağ kuranlar haklıdır.