Bülent Kaya
Siyaset Bilimci ve Araştırmacı – İsviçre
Alman filozof Karl Jaspers, 1946 yılında yayımlanan “Die Schuldfrage” adlı eserinde herhangi bir kolektif dehşete katılmamış bile olsa bir bireyin nasıl kusurlu görülebileceği bir dizi «dolaysız» eylemlerden örnekler sıralamakta ve dört farklı suçluluk tanımı yapmakta. Bunlardan birisi de yurttaşların kendi devletlerinin yaptığı eylemlerden “dolaysız” sorumlu tutulabileceği politik suçluluktur.
İsviçre demokrasinin önemli özelliklerinden birisi, doğrudan demokrasi enstrümanları (inisiyatif ve referandum) aracılığıyla çoğunluğun kendi siyasi tercihini devletin eylemine dönüştürebilme olanağına sahip olmalarıdır. Dolayısıyla da çoğunluk, devletin bu eylemlerinin sonucu oluşabilecek olası bir politik suçluluğun yaratılmasına doğrudan katkı yapmış olur.
Ne var ki göçmenler, referandum ve inisiyatiflerde oy kullanma haklarına sahip olmadıklarından bu tür olası suçlulukların meşru değirmenine su taşıma olanaklarından da mahsurdurlar. Çoğunluğun veya azınlığın halk oylamaları esnasında takınacağı siyasi bir tercihin doğuracağı olası kolektif suçluluğun oluşmasından göçmenleri, dolaylı veya dolaysız, sorumlu tutmak mümkün değil. Örneğin 1962 yılında yapılan bir halk oylamasında çoğunluk her türlü nükleer silahın İsviçre’de üretim, ithalat, depolama ve transit geçişinin yasaklanmasını öngören bir metni reddetti. Göçmenler, toplumu aşırı derecede heyecanlandıran ve ciddi bir sorumlulukla karşı karşıya bırakan bu halk oylamasina oy haklarının olmamasından dolayı katılamadılar.
İsviçre, Nükleer Silahların Yasaklanması’nı ön gören Birleşmiş Milletler antlaşmasını imzalamayı hâlâ reddetmekte. İsviçre’nin nükleer silahlardan arınma çabalarına karşı duran bu tavrında 1962 de yapılan halk oylaması sonuçlarının hiçbir etkisinin olmadığını kimse iddia edemez. İsviçre hükümetinin bugünkü tavrının meşruluk temelleri bu halk oylamasında çoğunluk tarafından atıldı.
Göçmenlerin referandumlarda oy kullanma haklarının olmaması ebetteki İsviçre’ için bir demokrasi açığıdır. Ne var ki, yıkım uygarlığının sembolü ve insanlığın varlığını tehdit eden bu silahlar gelecekte insanlığı dehşet bir felaketin eşiğine sürüklerse, göçmenler, katılamadıkları bir halk oylamasının vesile olduğu, bu yüzden de İsviçre’nin payına düşecek kolektif politik suçluluğa ortak olmayacaklardır. Eğer göçmenler sorumluluk ve suçluluk doğuracak kararlarda eşit değillerse, bu kararların sonucunda oluşabilecek olası ortak suçluluğun paylaşılmasında da eşit olmayacaklardır.