Prof. Dr. Bernward Gesang
Mannheim Üniversitesi
Yeni federal hükümet, iklim korumanın pahalı ve ekonomi için bir engel olduğu görüşünde. Ayrıca, net bir tasarımı da yok de yoktur. Bir önceki hükümet, yenilenebilir enerjiye geçişi, durgunluk dönemlerine ilişkin tehlikenin nasıl önlenebileceğini aydınlatmadığı bir noktada bırakmıştı. Bu durum, ne rüzgar ne de güneş enerjisi sağladığında ve elektrik esnek gaz santrallerinden beslenmek zorunda kaldığında ortaya çıkar. Eski hükümet, ihtiyaç analizlerine dayanarak gaz santrallerine 12 GW ek kapasite eklemeyi planlamıştı. Bakan Reiche, yaklaşık 10 GW ek kapasite, yani toplamda yaklaşık 22 GW kapasite inşa etmek istiyor. Karbon yakalama ve depolama olarak bilinen CO2 depolama sistemi genişletilecek ve otomobillerin içten yanmalı motorlarının kullanımının „sonlandırılması“ ertelenebilir. Bu, gaz lobisi, otomobil lobisi ve çaresizlik anlamına geliyor. Net bir konsept yok, yenilenebilir enerji kaynaklarının enerjik bir şekilde genişletilmesi yok. Güneş enerjisinin genişletilmesi, güneş enerjisi şebeke besleme ücretinin kaldırılmasıyla daha da geriletilmek isteniyor. Ancak elektrikli otomobiller ve ısı pompaları daha fazla veya yeniden teşvik edilecek. Isıtma yasası, yani yeni ısıtma sistemlerinde %65 oranında yenilenebilir enerji kullanımıyla iklim dostu ısıtmaya geçiş, revize edilecek ve “teknolojiye açık” şekilde yeniden formüle edilecek. Mevcut ısıtma yasasında da “teknolojiye açıklık” ilkesinin korunduğu ve ısı pompalarının gerçek bir alternatifi olmadığı yönündeki çağrılar yankı bulmuyor. Almanya, ısı pompalarının yaygınlaştırılması konusunda İskandinavya’ya kıyasla belirgin bir şekilde geride kalıyor. Bu nedenle, Merz hükümetinin yeni enerji dönüşümü, oldukça plansız bir dizi önlemden ibarettir. Bu, özellikle enerji dönüşümünün çok maliyetli olmaması ve sadece vitrin politikası olarak ilerlemesi, yani gerçek anlamda ilerlememesi yönündeki isteğe uygundur. Ondan açıkça kopmadan, ikinci plana atılıyor, çünkü önemli bir seçmen kitlesinin “yeşil” tercihleri var. Bu öncelik değişikliği sadece üzücüdür: Şansölyenin vaat ettiği gibi yaz aylarında bile hissedilir bir iyileşme sağlamayan kısa vadeli ekonomik teşvikler, uzun vadeli ihtiyaçlar ve maliyetlere tercih ediliyor.
Elbette, Almanya’daki enerji dönüşümünün zaten önemsiz olduğu düşünülebilir. Gerçek şu ki, Almanya küresel olarak CO2 emisyonlarının sadece %2’sinden sorumlu. Elbette, Almanya’nın Avrupa’nın en büyük emisyon kaynağı olduğu düşünüldüğünde, bu rakam göreceli hale geliyor. Ayrıca, Alman enerji dönüşümü Avrupa ile bağlantılı olduğundan, %10’a varan tasarruflar elde edilebilir. Ancak yine de iklim politikası başka yerlerde belirleniyor. En azından öyle düşünülüyor. Alman politikasının hedefi, ulusal olarak net sıfır dengesi elde etmek ve sonra kafasını kuma gömmek olmamalıdır. İklimi korumak ancak küresel olarak işe yarar. Büyük emisyon üreticileri ve aynı zamanda dünyanın büyük iklim gazı depolama alanları üzerinde etki sahibi olmalıyız. Yani özellikle büyük yağmur ormanları, büyük bataklıklar veya büyük okyanusları yöneten ülkeler üzerinde. Öyleyse mesele %2 veya %10’dan fazlasını başarmak. Daha önce böyle bir etkiye sahiptik. Almanya, milenyumun başında enerji şampiyonu olarak yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulumunu teşvik ettiğinde, Çin için yolu açtı. Çin, ucuzlamış ve kalitesi iyileştirilmiş ürünleri kullanabildi ve bugün pazar lideri konumunda. Almanya, Avrupa çapında yağmur ormanlarının, bataklıkların vb. korunması için iyi bir şekilde çalışabilir, bu da tamamen ulusal bir enerji dönüşümünden daha verimli, daha etkili ve daha ucuzdur. Ancak bu da gereklidir, çünkü Alman mühendisler bu yolda “tesadüfen” 2008 yılında “Power to Gas” yöntemi gibi yeni depolama kapasiteleri veya beton ve çeliğin yeni üretim yöntemleri geliştirebilirlerse. Daha az para harcamak ve daha etkili iklim koruması sağlamak hedefleri birbiriyle tamamen uyumludur. Tek gereken, ikna edici bir genel strateji ve planlamadır!
Yapay zeka ile oluşturulmuştur.





















