Hatice Delioğlu
Ben Hatice, 17 yaşındayım ve Köln’de yaşıyorum. Babam 17 yaşındayken dedem onu çalışıp para kazanması için Almanya’ya getirmiş. Annem ise Türkiye’de bir köyde yaşıyordu. Evlilik yaşı geldiğinde evlenip babam onu Almanya’ya getirmiş. Zaman sonra iki oğulları olmuş, benden az yaş farkı ile abilerim.
Evlendikten 7 yıl sonra babam kalp krizi geçirip hayatını kaybetmiş. Ani ölüm haberi annemi fazlasıyla sarsmış. Kısa süre sonra annem bana hamile olduğunu öğrenmiş “üç çocuk ile yapayalnız dilini bile bilmediğim bu ülkede ben nasıl yaşarım” diye çok kez düşünmüş. Tek başına gurbette bizleri kimseye muhtaç etmeden büyütmeye çalıştı ve başardı. Gerek okul gerek hastalık. Her birimiz için koşturdu hem annelik hem babalık yaptı. Annem göçle birlikte hayat mücadelesi verdi.
Aradan yıllar geçtikten sonra artık bende büyüdüm ve gurbet elde yaşamın sıkıntılı olduğunu anladım. Özellikle akrabalarımın hepsi Türkiye’de olması beni daha da etkilemişti.
Yaşadığım ülkede dışarıda ana dilimde konuşamamam ilk zoruma giden şeydi. Çevremde ve okulda genelde türk arkadaşlarım ile vakit geçirdiğim için durumu biraz kolaylaştırdı. Bundan dolayı çoğunlukla Türkçe konuşurum ve kendimi bu dilde daha iyi ifade edebildiğimi düşünürüm.
Ben burada bir yabancıydım ki hala da öyleyim ve böylede kalacak. Fakat 12 yıllık okul hayatımda hiçbir zaman yabancı olduğum için sıkıntı çekip dışlanmadım. Bazı arkadaşlarımdan ise bu tür sıkıntılar çektiklerini duyuyorum.
İzine, vatanıma gittiğimde “Almancı” olarak adlandırılmak beni biraz sarssada fazla etkilemiyor. Kendimi orada daha iyi hissediyorum. Heryerde ana dilimi konuşabiliyorum, anlaşılamama gibi sıkıntılar olmuyor. Genelinde oradaki insanlar bana göre daha samimi ve daha sıcakkanlılar.
Her ne kadar ileride Türkiye’de yaşamayı çok istesemde burada doğmuş, büyümüş bir gurbetçi olarak çok fazla sıkıntılar çekmiyorum. Aynı zamanda burada yaşayarak çok şey öğrendim.
Ama Türkiye’nin yeri farklı, içimdeki bu vatan hasreti hiç sönmeyecek.