Ben gidersem sazım sen kal dünyada…
• Yunus Emre geleneğinin son temsilcisi Aşık Veysel de, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu ve Anadolu topraklarında bu gelenekte yetişmiş daha onlarca halk ozanlarından biridir. Hem ülke içinde hem de yurt dışında 2023 yılı boyunca çeşitli etkinliklerle anılmakta ve tüm yönleriyle tanıtılmaktadır.
• Eserleri sadece Türkiye içinde değil yurt dışında da çalınıp söylenmektedir. Amerikalı elektrogitar virtüözü Joe Satriani 2008‘de çıkardığı albümde “Aşık Veysel“ isimli bestelediği enstrümental bir esere de yer verdi.
• Türkiye‘de eserleri, hem ülke dışında hem ülke içinde başta Fazıl Say olmak üzere; Tarkan, Barış Manço, Selda Bağcan, Haluk Levent ve Hümeyra gibi birçok sanatçı tarafından yorumlandı.
22 Kasım 1963 yılında ABD başkanı J. F. Kennedy bir suikast sonunda öldürüldüğünde, Şikago Radyosu sunucusu dinleyenlerine onun bir türküsünü dinletir. Dinleyicilerden birisi, programı sunan görevliye, şarkının sözlerini anlayıp anlamadığını sorunca, şu karşılığı alır: “Doğrusu şarkının sözlerini şu anda burada hiç birimiz anlamıyoruz. Ama melodisi o kadar etkileyici ki, şu anda içinde bulunduğumuz durumu bundan daha iyi anlatacak başka bir müzik olamaz…” diyerek dinleyicilerine Aşık Veysel’in türküsünü dinletmeye devam eder o gün.
Aşık Veysel’in müziğinin sadece Anadolu coğrafyası ile sınırlı olmayıp, evrensel boyutu ve tınısını anlatma bakımından oldukça çarpıcı bir örnektir bu.
A. Veysel, gerçek adıyla Veysel Şatıroğlu, 25 Ekim 1894 Sivas-Şarkışla doğumludur. Çocukken çiçek hastalığı nedeniyle görme yetisini kaybeder. Babasının oyalansın diye eline verdiği küçük bir saz hayatının dönüm noktası olur. Kendi kendine çalarak ve çevresinden duyup dinledikleriyle adeta bir mucize yaratır. Gözleri görmediği halde çalıp söylemeyi ilerletir. Şiirlerini türkü formunda söyler ve tüm eserlerinde hoşgörü, sevgi, çevre ve doğa dostu gibi konuların yanısıra, yaşamı boyunca barıştan ve sevgiden yana şiir ve türküleriyle artık iyice tanınmıştır. Türkiye“de aşıklık geleneğinin en önemli temsilcilerinden birisi olarak kabul gören Veysel, Türkçe dilini de yalın ve güçlü bir şekilde kullanmasıyla da takdir edilir ve çok sevilir.
Onu ilk keşfeden yazar, şair ve siyasetçi Ahmet Kutsi Tecer olmuştur. O dönemde Sivas Milli Eğitim Müdürü iken düzenlenen ozanlar bayramında onunla tanışır ve bir daha peşini bırakmaz. O yüzden A. Veysel de ondan hep, “Dilimin bağını o çözdü” diye söz etmiştir.
Anadolu aydınlanmasında büyük rol oynayan Köy Enstitülerinin tüm ülkedeki eğitim seferberliğinin okuma yazma bilmeyen öğretmeniydi. Saz öğreticiliği ona Anadolu’nun her yöresinden insanlar kazandırdı. Yaşar Kemal, Ruhi Su, Ümit Yaşar Oğuzcan’la da bu vesileyle dostluklar kurdu. Anadolu’da bir çok yörede ozanlar bayramını kendisi organize etti.
“Kağıda geçti mi, şiirimin peşini bırakırım“ diyecek kadar paylaşımcıydı.”. “Lafı pişirmeden ağzımdan çıkarmam” diyecek kadar felsefiydi…
Son günlerinde hastanedeyken bile, muayene etmek isteyen doktora takılarak, “Kalbimi dinletmem doktor, orada gizli sırlarım var” diyecek kadar nüktedandı.
DP yönetimi 1950’li yıllarda baskıcı anlayışla Vatan Cephesi’ni kurunca, „Vatan tüm halkındır, kim kovar kimi“ diyecek kadar cesur ve birleştiriciydi. Eserlerinde yalın bir dili ustalıkla kullanır. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde içiçedir. Doğa, toplumsal olaylar; din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır. Ölümünden sonra hepsi, “Bütün Şiirleri” adıyla ( 1984‘te) tekrar yayınlandı.
Kırsal kesimde, köyde anası kendi anlatımıyla, onu bir kayanın dibinde doğurmuştu. Vasiyeti de yine aynı şekilde idi, “o kayanın dibinde” gömülmek istedi. Ölümle doğumu böylece aynı yere koydu. 21 Mart 1973 günü doğduğu köy Sivrialan’da hayata gözlerini kapadı.
Ölümünden sonra hakkında en çok şiir yazılan ozan oldu. Onunla ilgili çok kitaplar yazıldı. Yaşamı hakkında sinema filmleri ve belgesel filmler çekildi. Bugün onun eserlerini söylemeyen şarkıcı veya türkücü yok gibidir.
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın kültür bakanlığı döneminde, 1978’de Sivrialan‘da yaşadığı ev satın alındı. Evi devlet tarafından müze yapılan ilk ozan oldu.
Ölümsüz olmanın sırrını, felsefi bir yaklaşımla, ünlü “Kara Toprak” şiirinde dile getirdi.
(…)
“Her kim ki olursa bu sırra mazhar Dünyaya bırakır ölmez bir eser Gün gelir Veysel’i bağrına basar Benim sâdık yârim kara topraktır”
Türküleriyle ve şiirleriyle ölümsüzlüğe ulaşan bu büyük ozanı, 50. ölümsüzlük yılında bir kez daha türküler dolusu özlem, saygı ve sevgiyle anıyoruz.
Adı eserleriyle birlikte çağlar boyu yaşayacaktır…