Elif Akın
1 – Ailem yaklaşık 36 yıldır Fransada yaşıyor.
18 yaşındayım. Kardeşim 12 yaşında ve ikimizde Fransa doğumluyuz. Konuştuğumuz diller ise, Fransızca, Türkçe ve arada, geliştirmek için İngilizce. Genelde Fransızca ile Türkçenin bir karışımını konuşuruz.
Annemde babamda hem fransızcayı hem türkceyi iyi biliyorlar, bu yüzden iki dili de kolaylıkla kullanabiliyoruz.
Türkiyede genellikle annemin akrabalarıyla görüşüyorum, babamın akrabaları ise genellikle Fransa´da ve Almanya´da oldukları için. Türkiye´ye iki yılda bir gitmeyi deniyoruz fakat bazen üç yıl geçiyor. Türkiye´de en sevdiğim şey insanların davranışları, yaşam tarzi çok ilginç, sanki sadece oraya gidince yaşıyormuş gibi insan. Belkide oraya gitmek bizim için tatil olduğundandır.
Fransa´da dedemler, halamlar, ve amcam oturuyor.
Ailem şu an Türkiye’ye tekrar dönmeyi düşünmüyor fakat benim aklımdan geçmiyor değil.
2 – Lise sona gidiyorum. Sınıfımda 30 öğrenciyiz.
En sevdiğim arkadaşlarım sınıfımda değiller, çoğunlukla türk kökenliler ama Fransız, Portekiz, ve Arap arkadaşlarım da var. Öğretmenlerde en sevdiğim özellik, dersten çıktığımda öğrendiğimi fark ettirmesidir ve emeğimin boşa gitmemiş oldugunu hissettirmeleridir. Sınıfımda başka ülkeden öğrenci yoktur.
Okulda herkese eşit davranılacak diye imaj vermek güzeldir fakat bence haksızlıklar var yinede. Sürekli çocukmuşuz gibi davranmalarını anlayabiliyorum, her öğrenci aynı olmuyor ama bazen bunaltıcı ve mantıksız oluyor, üniversiteye gitmeye hazırlanıyoruz ve öğretmenlerden bize ilk okuldaki gibi davrananlar var hala.
Benim bir egitmenden beklentim; bana, en kisa zamanda en gerekli kullanabilecegim bilgiyi öğrenmemde yol gosterici ve yardimci olabilmesidir. Öğrendiğimi de fark etmek. Fakat öğretmen ile öğrencinin arasındaki bağ, ilişkide bence önemli, güven olmalı mesela. Sınırların belli olması şart tabii, arkadaş değiliz sonuçta, öğretmenler bizi amacımıza ulaştırmak için burdalar. Unutmayalım ki onlarda bizim gibi insanlar ama her şeyden önce. Bazı öğretmenlere rasladım ki o kadar iyi, merhametli ve anlayışlılarki, onları tanıdıkça dahada okuyasım geliyor.
Mesleğime daha karar vermedim, fakat isterim ki hem Türkiye´ye hem de Fransa´ya yararı olsun. İkisini temsil etmek gibi bir şey. Çünkü beni ben yapan bu iki kültür sonuçta. Ama sanırım dil branşı olabilir…
3 – Fransa´da, Haute-Normandie Bölgesi´nde yaşıyorum. Sanırım en önemli özellikleri inekler ve süt ürünleri olabilir…
Arkadaşlarımla kütüphaneye sık gideriz. Alış veriş merkezlerine gideriz. Ailemle ise göl kenarına gidip resim çekmeyi severim.
Arkadaşlarım genelde türk ama grup halinde olduğumuz için fransızcayı tercih ediyoruz herkes anlasın diye, çünkü bir kaç yabancı olabiliyor aramızda.
İki yıl Louviers şehrinin belediye gençler ekibinde yer aldım ama beni sık sık ararlar bazı projelere yardım edip katılmam için. Toplantılara giderim mesela, babam bir aralar politikada aktif biriydi, ilk başlarda o götürdü ama artık kendim gidiyorum, yeni insanlarla tanışıyorum ve tekrar çağırıyorlar. Ayrıca lisede dans bölümündeyim. Dans sınıfımız var, haftada 8 saate kadar dansa gidiyorum, bazen stajlar oluyor, iki veya üç günlük, onlarada katılıyorum. Gösterilerede gideriz, bazen biz yer alırız, bazen seyretmeye. Genelleme haftada 1 gösteri oluyor diyebilirim, bazen hafta içi 2 aksam dışarda oluyoruz o zamanlar.
Boş zamanlarım resim çekmekle geçiyor. Çok severim fotoğrafçılığı ama sonar resimleri çalışmak, çekmek kadar zevkli olmayabiliyor. Vakit buldukçada kitap okumaya çalışıyorum ama bazen zor oluyor derslerden dolayı.
4 – Türklerin davranışlarında sıcak kanlılık buluyorum, bence çok samimi bir millet. Fransızlarla karşılaştırma yaparsak, bende bu özellik dahada ortaya çıkıyor. Fransızlar sınırları belli ediyorlar. Tabi iyi ve kötü yanları oluyor bu özelliğin. Sonuçta hepimiz insanız ve her millette iyi insanlar ve kötü insanlar olabilir, genellememek lazım diye düşünüyorum.
5 – Ben sürekli bir sorunla karşılaşmıştım, ve bence çoğu gurbetçiler yaşamışlardır, özellikle yurt dışında doğan türkler. Okulda fransız olduğumuzu söylememizi isterler hep fakat ailemiz ve kendimiz hep türk olarak sayarız. Ama bence bu konuyu dert etmemek lazım. Biz aynı zamanda fransız ve türk olarak sayabilmeliyiz kendimizi çünkü şöyle bir gerçekte var, ne tam olarak fransızız, ne de türk. İkisinin ortasını bulmamız lazım ve gençler için bence bu sorun olmamalı, tam aksine, bir şans olmalı. Tabi kültürünü yaşayabilmekte ayrı bir konu ama kim olduğumuzu ve nerden geldiğimizi unutmamamız lazım. Bu herangi bir ülkeye saygısızlık etmek gibi veya bir kültürden vazgeçmek söz konusu değildir bence.