Bir Yazı Dizisi Düşüncesi
PoliTeknik, Türk ve diğer “göçmen toplulukları” ile “Alman çoğunluk toplum”arasında varolan ve kaynaştırıcı bir rol üstlenebilmesi olası ortak demokratik talepler çerçevesinde, aşılması gereken hangi engellerle karşı karşıya olunduğunu irdeleyen bir yazı dizisi yayınlamayı amaçlamaktadır.
Düşünme sürecini desteklemek üzere aşağıdaki sorular hazırlık niteliğinde formüle edilmiş olup, belirlenen konu kapsamında ilk metin Prof. Dr. Franz Hamburger tarafından kaleme alınmıştır.
1) Göç topluluklarının 2000’li yılların entegrasyon tartışmaları öncesinde en önemli demokratik talepleri
nelerdi?
2) Söz konusu demokratik talepler 2000’li yılların entegrasyon tartışmalarından sizce nasıl etkilendi?
3) Göç toplulukları günümüzde hangi hakları talep etmeli?
4) Alman çoğunluk toplumun kendi sosyal ve demokratik haklarını yeterince savunduğunu düşünüyor musunuz? Bu talepler nelerdir ya da ne olmalıdır?
5) Haklar için çaba gösterilmemesi hangi sonuçları doğurur ve ya doğurmuştur?
6) Alman çoğunluk toplumun haklarını savunması ve talepleri için savaşım vermesi koşulunda, göçmen toplulukların bu çabaları destekleyeceğini düşünüyor musunuz?
7) Alman çoğunluk toplumun kendi hakları için yeterince savaşım vermemesi, göç toplulukları içerisindeki demokratik güçlerin gün yüzüne çıkmasını engelliyor mu?
8) Alman çoğunluk toplum göçmen toplulukları hangi ortak talepler çerçevesinde birlikte hareket etmeye çağırabilir?
9) Göçmen toplulukların kendi ve Alman çoğunluk toplumu ile ortak hakları için verdiği çaba sizce yeterli mi? Yeterli değilse ne yapılması gerekir?
10) Böylesi bir ortak çaba nihai bir toplumsal kaynaşmanın gerçekleşmesi sonucunu doğurabilir mi?
11) Bugünkü mevcut koşulların devam etmesi ne sonuçlar doğurur?
Prof. Dr. Franz Hamburger
“Alman Çoğunluk Toplumu ve Göçmen
Topluluklar” Konusuna Dair Yazım“
Ben daha farklı bir konu ortaya konulmasından yanayım. Çoğunluk toplum ile göçmen toplulukların karşı taraflarda konumlandırılması, düşünüşü ve analizi kutuplaştırmaya ve böylece gerçeği bir yorumlama perspektifinden algılamaya uygundur, nitekim böyle bir perspektif vardır, ancak o belirgin değildir ve gerçeklik yapılandıran bir niteliği bulunmaktadır. Belki de bu noktada gösterilen yorumlama çabası gerçeğin görünümlerinden daha ağır basmaktadır, ne var ki bu görünümler yorumlama çabası nedeniyle gözden kaçar.
Örneğin “çoğunluk toplum kimdir”? 70, 60, 50, 40, 30 ya da daha kısa bir süre önce Almanya’ya göç eden ve farklı özkavrayış ve aidiyet duyguları geliştirenler midir? “Çoğunluk toplum” göç sonrası toplum olarak tasarlanmadığında, o zaman başka yapılandırma ilkelerinden yararlanmak gerekir, ya istenççi ya da en kötü ihtimalle biyolojiyi temel alan kategorilerden yararlanmak gerekir. Göç sonrası toplumda ise kökenlerin ve özdeşliklerin çoğulculuğu toplumsal yapının yapısal bir ilkesi değildir artık. Hiçbir zaman geçerliğe sahip olup olmadığı da sorgulanabilir!
Kanımca göçmen topluluklardan söz etmek de sorunlu. Görebildiğim kadarıyla göçmenlerin çoğu illa da belirli bir “topluluğun” üyesi değil, aksine onlar, çağdaş toplumların tüm üyeleri gibi, ailelerin, akrabaların, derneklerin, kulüplerin, dini toplulukların vs. farklı sosyal bağlamlarında hareket etmektedir. Burada ayrıca zamanla değişen farklı güçte özdeşlikler vardır ve onlar aidiyetleri ve bu aidiyetlerin önemini değişikliğe uğratmaktadır.
Şu anda politik nedenlerle “fahri işler” sosyal devleti rahatlatmak için aşırı önemseniyor. Bu talep göç geçmişine sahip insanlara da yöneltiliyor, çünkü onlardan kendi kendilerine bakmaları ve böylece sosyal devletin yükünü hafifletmeleri isteniyor. Salt istatistiksel açıdan bakıldığında bu örgütlü özbakım çok yaygın değildir, çünkü o özbakımın yalnızca “modern” biçimlerini kapsıyor, ki bunu göçmenlere politik bir suçlama olarak yöneltmek mümkün olmaktadır.
“Göç toplumları” öyle ya da böyle yanlışlıkla “entegrasyon” için bir engel olarak görülmekte ve ayrıca “yerli” örgütlerin gelişme düzeyine “dahi” ulaşamamakta. Göç sürecinde aile içi ve yakınlar arası özyardımın ve karşılıklı desteğin önemi kamuoyunda zaten hafife alınıyor.
Tartışmanın alternatif bir biçimlendirmesini önermek için şu söylenebilir: Söz konusu olan şey, farklı içyapı alanlarındaki dinamiktir:
– Toplumun belli bir kesiminin yoksulluğu: Bu kesimin içyapısı nasıldır?
– İş ve çalışma koşullarının içyapı çözülmesi: Özellikle hangi gruplar etkilenmektedir.
– Toplumun mesleki katmanlarındaki dinamik: Bunlar nasıl değişiyor?
– Toplumun farklı gruplarında ırkçılık (göçmen nüfus da buna dahil): Irkçılık nasıl gelişiyor ve bunun siyasi sonuçları nedir?
Önceden ya da sezgisel olarak toplumumuzun genel karakterlerini ve özelliklerini çizmek, belirli bir toplum imgesini saptama tehlikesiyle karşı karşıyadır ve bu imge üzerinde düşünmeye artık elverişli değildir