Naba Kishor Pujari
Eğitimin insan kişiliğinin eksiksiz gelişimine imkan verdiği, insan haklarına saygıyı güçlendirdiği ve manipülasyonlar ile çağ dışı kast, sınıf ve cinsiyet eşitsizliklerinin üstesinden gelmeye yardımcı olduğu evrensel olarak kabul edilmektedir. Hindistan dünya çocuk nüfusunun yaklaşık yüzde 19’una ev sahipliği yaptığından, ülkede çocuklar için eğitim daha .ok önem taşımaktadır. Hindistan’ın bağımsızlığından bu yana, hem hükümetler hem de sivil toplum çocukların eğitim hakkını garanti altına almak için büyük çaba sarf ediyor. Uzun süredir yürütülen mücadele ve planlı hareketler, eğitimin bir hizmet değil insan hakkı olarak yer edinmesinde başarı sağlamıştır. Eğitim Hakkı (RTE) Yasası 2009, 6-14 yaş grubundaki tüm çocukların temel eğitim hakkını hayata geçirmeyi amaçlayan, dönüm noktası niteliğinde bir yasal düzenleme olarak lanse edilmişti. Fakat yasa, bu kapsamda kamusal eğitim tedariki ve uygulanışı bakımından, zayıf şekilde hayata geçirilmiş bir mevzuat olarak algılanmaktadır.
Eğitimin temel bir hak haline gelmesi savunuculuğundaki ani artışa bakarsak, kampanyalar özellikle 2000’den bu yana, Dakar Eğitim Çerçevesi deklarasyonundan sonra ivme kazanmıştır. Hindistan’ında imzacısı olduğu, Herkes için Eğitim’in (EFA) altı hedefinin taahhüt edildiği şekilde gerçekleştirilmesi bekleniyordu. Dakar Çerçevesi’nin odağındaki ana hedefi olan, “Zor koşullarda yaşayan çocukların, özellikle kız çocukları ve etnik azınlık mensubu çocukların ücretsiz, zorunlu ve nitelikli eğitime tam olarak erişim olanaklarının 2015 yılına kadar sağlanması” maddesi Milenyum Kalkınma Hedefleri kapsamında verilen taahhüt açısından oldukça önemliydi. Fakat asla gerçekleştirilemedi ve bunun yerine umutlarımızı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nde (SDG 2023) yeniden tesis etmek zorunda kaldık. Bu zorunlulukları hayata geçirmeye yönelik güçlü bir politik istenç oluşuncaya kadar, SDG 2023’te belirtilen hedefleri yine ıskalayabiliriz.
Bağımsızlık sonrası Hindistan’ında, hindistan eğitim sisteminde ilköğretimi evrensel hale getirmek için bütçe tahsisinin önemini vurgulayan Kothari Komisyonu (1964-68), Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın en az yüzde 6’sını eğitime harcamayı ve öğretmenlerin daha yüksek ücret almasını önermiştir. Kothari komisyonunun en önemli katkılarından biri, eşitlikçi okul yapılarına ilişkin kamusal bir sistem oluşturmaya yardımcı olacak bir Ortak Okul Sistemi (CSS) geliştirme çağrısı olmuştur. Ancak, eğitime yapılan devlet harcaması GSYH’nin yalnızca yüzde dördü etrafında salınmaktadır. Ayrıca, hükümet eylem planlarımızda yer alan Ortak bir Okul Sistemi Gündemi geliştirme konusunda da köşeye sıkışmış durumdayız.
Öğretmen ve eğitimli öğretmen kıtlığı, devlet okullarında derhal düzeltilmesi gereken ana meselelerden biridir. Okulları denetlemedeki eksiklik de, özellikle kırsal alanlarda ve ülkemizin uzak köşelerinde öğretmenlerin kitlesel okul devamsızlığına neden olmaktadır. Öğretmen eksikliğine işaret etmek ve okula gitmelerini sağlamak, son derece önemli hususlardır. Öte yandan Parlamento’da (Lok Sabha) İnsan Kaynaklarını Geliştirme Bakanı tarafından sunulan verilere göre ülke çapındaki öğretmen kadrolarında, devlet tarafından işletilen ilkokullarda %18 (900.000), ortaokullarda %15 (100.000) açık bulunmaktadır. Ve bu da bu sorunun en temel nedenidir. Hükümet, kamusal eğitim sunma ilkesi uyarınca öğretmen atamasında bulunarak, insan kaynağı boşluğunu asgari düzeye indirmek üzere ciddi önlemler almalıdır.
Hindistan Hükümeti, İnsan Kaynaklarını Geliştirme Bakanlığı, Eğitim Hakkı Normları uyarınca tüm ilköğretim okullarının uyması gereken 13 gösterge tanımlamıştır. Bunlar altyapı, tuvalet, derslik, öğretmen, vb. gibi unsurları içermektedir. Fakat, Eğitim Hakkı Yasası’nın üzerinden yedi yıl geçtikten sonra, Hindistan’da eğitim haklarını bir realite haline getirmek üzere üstesinden gelinmesi gereken zorluklar halen bulunmaktadır. Ulusal Eğitim Hakkı Forumu’nun yakın tarihte sonuçlanan Durum Değerlendirme Toplantısı 2017, hazırladığı raporunda, ülkedeki okulların yalnızca yüzde 9,5’inin yasayı uyguladığını ve halen milyonlarca öğrencinin eğitim olanaklarından yoksun olduğunu açığa çıkarmıştır. 11. ASER raporuna referans veren rapor, 2016’da anketi yapılan okulların %68,17’sinin işlevsel tuvalete sahip olduğunu ve bunun 2010’da %47,2 olduğunu vurgulamıştır. Sınıf içi eğitim niteliğinin göstergesi olan öğrenme çıktılarının son derece düşük olduğu bulunmuştur.
Eğitim Hakkı Yasası kapsamında, özel okullarda okul sıralarının yüzde 25’inin Ekonomik Açıdan Zayıf Kesim’de yer alan Çocuklara ayrılması gerektiğine ilişkin bir hüküm yer alıyordu. Deklarasyon, hükümetin bu okulların resmi olarak tanınma statülerinin iptalini istiyordu, ancak bir dizi vakada Hükümet bunu yapmada başarısız oldu.
Hindistan’da okul kapatma, Ulusal Eğitim Sistemi’ni büyük ölçüde etkileyen, önemli bir güncel meseledir. Devlet okullarımız, ideal öğretmen-öğrenci oranı, okul ve ev arası makul mesafe, içme suyu olanakları, kız ve erkek çocuklar için ayrı tuvaletler sağlayamazken ve okulların etkin işleyişi için Okul İdaresi Komiteleri’ne katılımı tesis edemezken, hükümet çabaları daha ziyade, tek makul izahı öğrenci sayısını daha da azaltmak olan okul kapatma faaliyetlerine yönelmiş durumdadır. Hem resmi olarak tanınan hem de tanınmayan özel okul sayısındaki artış, kırsal kesimdeki orta sınıftan çocukları ve elitleri özel okullara çekmektedir. Karnataka, Orissa, Racasthan gibi eyaletler, 2009’dan bu yana hızla okul kapatma ve birleştirme faaliyetleri raporlamaktadır.
Bu rakamları tahmin edecek herhangi ampirik veri olmasa da, rapora göre Hindistan’da yaklaşık 100.000 kadar okul kapatılmış ya da birleştirilmiştir. Okulları kapatma kararı almak yerine, devlet okullarımızın neden cazip olmadığı üzerine yeniden düşünmek üzere çeşitli alternatif önlemler bulunabilir. Okul idaresi komitesi üyeleri, yerel otoriteler, öğretmenler ve çocukları okulda tutmaya ya da okula yeni çocuklar kazanmaya yardımcı olacak çocuk dostu bir okul ortamının büyük rolü bulunmaktadır. Başka bölgelerden öğretmenlerin çocuklarla ya da çocukların bu öğretmenlerle iletişim kurmakta zorlandığı ve bunun da çocukların keyifli bir eğitime yönelik motivasyonunu düşürdüğü alanlarda, özellikle kırsal bölgelerde dil önemli bir meseledir. Bu nedenle okul kapatma yaklaşımına gösterdiğimiz tutum başka boyutlarda da görülebilir, çocukların eğitimden mahrum kalması pahasına çözüm üretemeyiz.
Hindistan Hükümeti yakın zamanda, özellikle Öğle Yemeği uygulamasında Eğitim Hakkı Yasası’nın açık bir ihlali olacak şekilde, Sarva Shiksha Abhiyan gibi çatı bir projeye erişim için Aadhaar (Emsalsiz Kimlik Numarası) kaydını zorunlu hale getirdi. Yasanın, Herkes için Eğitim uygulamasını hayata geçirmek üzere tüm eğitim bariyerlerini kaldırmaya vurgu yapmasına rağmen, Aadhaar kaydı, eğitim hakkının 6 ila 14 yaş grubundaki tüm çocuklar açısından bir realite haline gelmesi adına düzenlenen, ancak hali hazırda mevcut zorluklara/bariyerlere yenisini ekleyen bir hükümdür. Çocuk Haklarının Korunmasına İlişkin Ulusal Komisyon (NCPCR) ve komisyon eyalet birimlerinin Eğitim Hakkı Yasası kapsamında kendileri için belirtilen yetki ve işlevler uyarınca, buna karşı ses çıkarması gerektiği halde, çocukların çıkarı için çalışmakla yükümlü bu kuruluşlar hiçbir yerde bu düzenlemeye karşı çıkmamıştır.
Küresel düzeyde, iyi bir adım olan, yaygın bir uygulama olsa da, ülke tarihinde ilk defa çocukları değerlendirmek üzere öğrenme göstergeleri kullanılacaktır. Öte yandan ilköğretimin evrensel bir nitelik kazanması ancak eğitim hakkını herkes için bir realite haline getirecek çabaları anlamaya ve önceliklendirmeye ilişkin güçlü bir politik ihtiyaç söz konusu olursa sağlanabilir.
___________________________________________________________
* Yazar hakkında:
Naba Kishor Pujari, Çocuklar için Eğitim hakkı alanında çalışma yürüten bir yazar, köşe yazarı ve aktivisttir. Çocuk ve kadın haklarının amacına ilişkin yazılarıyla çeşitli ödüller kazanmıştır. Hindistan’da, kar amacı gütmeyen bir dizi Ulusal ve Uluslararası kar amacı gütmeyen kuruluşla, Savunucu ve İletişim sorumlusu sıfatıyla çalışmıştır.