Öğrenci Temsilciler Konseyi
Wits Üniversitesi – Güney Afrika
Güney Afrika Yüksek Öğretim sisteminde Öğrenci Temsilciler Konseyi, Yüksek Öğretim Kurumu tarafından tanınan, bir üniversite bünyesindeki en üst düzey temsilci yasal kuruluştur. Wits Üniversitesi köklü bir güçlü, yenilikçi ve sağduyulu liderlik geçmişine sahiptir. Wits Üniversitesi’ndeki Siyahi Öğrenciler Topluluğu (BSS) Apartheid rejimi boyunca, rejim karşıtı mücadelede bütünleyici bir rol oynamıştır. O zamanın ÖTK’sı bu bakımdan başarısız görüldüğü için BSS, apartheid rejimi sırasında siyahi öğrencilerin gündemini ileri taşımaya çalışan ÖTK’ya paralel bir organdı. Zaman içerisinde, ÖTK daha kapsayıcı bir yapıya dönüştü ve şu anda, ideal bir yönetim yapısının neye benzemesi gerektiğinin gerçek bir yansımasıdır. Wits ÖTK yakın zamanda, Ücretsiz, Nitelikli ve Sömürgecilikten Arınmış Eğitim çağrısına dahil olarak bunun bir parçası oldu – biz bu mücadeleyi şu anki kuşağımızın misyonu olarak görüyoruz.
Harçlar Düşmeli kampanyası, Wits ÖTK Başkanı Shaeera Kalla’nın liderliğinde Ekim 2015’te, Wits ÖTK tarafından başlatılan ulusal bir öğrenci hareketi haline geldi. Adil olmayan ve dışlayıcı bir harç artışı ve harç sistemine karşı küçük bir girişim olarak başlasa da, hızla ülke çapındaki üniversite kampüslerine yayılan ulusal bir harekete dönüştü.
Hareket Güney Afrika hükümetine, ülkedeki yüksek öğretim kurumlarında Ücretsiz, Nitelikli ve Sömürgecilikten Arınmış bir eğitim sağlaması için çağrıda bulundu. Bu çağrı rastgele bir çağrı olmayıp Güney Afrika’da uzun bir geçmişe sahiptir. Dahası, sömürgecilik ve apartheid geçmişimizle derin bağlantılara sahiptir. Apartheid rejiminin etkileri Güney Afrika toplumumun her alanında halen göze çarpmaktadır. Yüksek Öğretim Sektörü de bundan azade değildir. Bu geçmişin en öne çıkan etkilerinden biri; siyahi Güney Afrikalıların yüksek öğretime erişim için gerekli araçlardan yoksun bırakılarak, Güney Afrika toplumunu karakterize eden derin bir ırkçı eşitsizliğe maruz bırakılmalarıdır. Çoğu kimse için bu erişim yoksunluğu, yoksulluk ve işsizlikle dolu bir hayata geri dönüş anlamına gelmekte ve dolayısıyla yoksulluğun kısır döngüsü devam etmektedir. Bu ayrıca, aynı eşitsizlik yapılarının tekrarlanması anlamına da gelir. Yüksek öğretim diplomasına gittikçe daha fazla bel bağlayan bir toplumda, bu kurumlara erişim ihtiyacı hiç bu kadar artmamıştı. Ücretsiz, Nitelikli ve Sömürgecilikten Arınmış Eğitim hareketinin böylesi bir önem kazanmasının nedenlerinden biri budur.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi , tüm dünyadaki insanlara yeterli yaşam olanakları sağlama çabasında bir dizi kapsamlı insan hakkını hükme bağlayan temel bir uluslararası politikadır. Bildirge’nin 26. Maddesi eğitim hakkından bahsetmektedir:
“1) her şahsın öğrenim hakkı vardır. Öğrenim hiç olmazsa, ilk ve temel safhalarında parasızdır. İlköğretim mecburidir. Teknik ve mesleki öğretimden herkes istifade edebilmelidir. Yüksek öğretim, liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır.
2) Öğretim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlerine saygının kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Öğretim bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletler’in barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir…”
Güney Afrika’da eğitim hakkı temel bir insan hakkı olarak tanınmakta ve Güney Afrika Anayasası’nın (Haklar Kanunu) 2. Kısım, 29. paragrafında yüceltilmektedir:
“(1) Herkes — (a) yetişkin temel eğitimi de dahil, temel eğitim hakkına; ve (b) eğitimine devam etme hakkına sahiptir, devlet makul tedbirler vasıtasıyla, tedricen kullanılabilir ve erişilebilir hale getirir.
Eğitimin toplumun geniş kesimi tarafından, topluluklarımızın başarısında bir köşe taşı olması itibariyle önemli görüldüğü açıktır. Eğitim olmaksızın, insanlar ne yazık ki içinde bulunduğumuz kısır sisteme karşı dayanıksız hale gelir. Yukarıdaki politikaların her ikisi de, çoğu toplumda bir ilerleme ölçüsü olarak yetersiz hale gelen temel eğitim hakkını vurgulamaktadır. Güney Afrika bağlamında, bu erişimi mümkün hale getirecek yapısal değişimler olmaksızın, sadece yüksek öğretimin erişilebilir olması gerektiğini söylemek yeterli değildir.
İleri eğitime erişimin yeterli olduğu, başarılı ekonomilere ve düşük yoksulluk düzeylerine sahip çok sayıda ülke örneği bulunmaktadır. Ve ne yazık ki bu ülkelerin çoğu, kaynakların bol olduğu Batı’dadır. Afrika’daki insanların büyük bir kısmı için eğitim karşılayamayacakları bir lükstür. Bu alanlardaki yapıların idaresi, ciddi ölçüde kötü yönetim ve yolsuzluğa bulaşmıştır. Pek çoğu İnsan Hakları Bildirgesi’ni imzalamış olan bu hükümetleri denetime zorlayacak politikalar yürürlükte olursa, eğitimin sunulmasında değişim yaşandığını kesinlikle görebiliriz. Öte yandan, ileri eğitime yeterli düzeyde erişim sunan, gelişmekte olan ülke örnekleri de söz konusudur. Bu gibi bir örnek için Küba’ya bakmak yeterlidir. Castro idaresi altında, Küba’nın eğitim sistemi bir devrim geçirerek, ücretsiz ve erişilebilir hale getirilmiştir. Eğitim yalnızca orta öğretime kadar zorunlu olduğu halde, yüksek öğretim kurumlarına alım düzeyi eğitimin ticarileştiği diğer gelişmekte olan ülkelerden çok daha yüksektir. Bu da ekonomiye katkıda bulunabilecek nitelikli insan çıktısında artış anlamına gelmektedir.
Hayatın her alanında kapsamlı olarak genişleyen ilerlemelerin olduğu bir çağda yaşıyoruz. Teknoloji, İlaç, Tarım, Mühendislik ve Sanatların tümü hızla ilerleme göstermekte, ancak sömürgeciliğin devam eden etkileri ile kitlelerin sesini dışlamak üzere tasarlanmış bir baskının ve siyasi sistemin anlatısını dikte eden küresel kapitalist ekonomiler nedeniyle çoğu gelişmekte olan ülke arkada bırakılmaktadır. Bunu düzeltmenin tek yolu insanlarımızı eğitmek ve kişisel potansiyellerini gerçekleştirmeleri, ülkenin potansiyellerine erişime katkıda bulunmaları için onlara özel beceriler kazandırmaktır.
Dolayısıyla, BM İnsan Hakları Bildirgesi’nin 26. Maddesindeki haklara ileri öğretimin eklenmesi ve yukarıda özetlenen sorunları çözmeye yönelik eğitim verilmesi bir zorunluluktur.