Gareth Young
Öğretmenler Sendikası (NASUWT) – Birleşik Krallık
Kampanya, Politika ve İletişim Sorumlusu
NASUWT 2013’te, kamusal hizmet değerleri ve değerler sistemi temelinde bir eğitim ve okul vizyonunu dile getiren Dünya Standartlarında Okulları Kalıcı Hale Getirmek (Maintaining World Class Schools[1]) adlı çığır açıcı bir raporu onaylayarak benimsemiştir.
Raporda, gelecek hükümetlerin, ekonomi ve toplumumuzun uzun vadeli refahını sağlamak üzere kamusal eğitimi planlarının merkezine koyma taahhütlerinin önemi tartışılmakta ve desteklenmektedir. Rapor özü itibariyle eğitimin, toplum ve ekonominin temel dayanağı ve yanı sıra temel bir insan hakkı olduğunu belirtir. Eğitim, hiçbir toplumun bu olmaksızın gelişip ilerleyemeyeceği kamusal bir üründür.
NASUWT Raporu’nun kilit kaynakları, eğitimle ilgili önemli uluslararası girişimler ve düzenlemeler kapsamında oluşturulan ilkeler olmuştur. Özellikle:
- 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi;
- 1966 Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ve
- 1989 BM Çocuk Hakları Sözleşmesi.
Rapor, tüm hükümetleri ikircikli davranmaksızın bu uluslararası standartlara riayet etmeye çağırmıştır. Çünkü NASUWT eğitim sisteminin amacına ve eğitimin ulusal/uluslararası bağlamda nasıl sağlanması gerektiğine ilişkin bir kavrayış geliştirmede bunların merkezi rol oynadığına inanmıştır ve inanmaya da devam etmektedir. Bu makale de bu perspektifle kaleme alınmıştır.
İnsan haklarına ilişkin ilk önemli uluslararası anlaşma olan ve özellikle eğitim ya da çocuk haklarından ziyade genel insan haklarına odaklanan Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi beklendiği üzere eğitime ilişkin asgari temelleri belirtmektedir.
Öte yandan, tüm insanların kim olduklarından bağımsız olarak sahip olduğu hakları tanımlayarak temelini attığı birincil rolü nedeniyle, belgenin önemi göz ardı edilemez.
Eğitimin ele alındığı ve İngilizce dilinde yalnızca 115 kelimeden oluşan 26. madde, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında olduğu gibi bugün de önemini koruyan temaları özetler.
Bu madde öncelikle tüm insanların eğitim hakkına sahip olduğunu temel bir öncül olarak ortaya koyar.
Dolayısıyla, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi daha en baştan, eğitimin salt bir katkı veya devletin verdiği bir ödül değil, hava ve su hakkı kadar gerçek ve devredilemez bir hak olduğunu vurgular.
Dahası devletlerin sağladığı tüm eğitim ödeneklerinin vergiler karşılığında sunulduğu gerçeğine rağmen, 26. maddede (1) ailevi refah düzeyinin çocuğun eğitime erişim olanaklarını etkilememesi gerektiği ilkesinin önemi vurgulanmış, ilköğretim ve temel düzeydeki eğitimin bundan istifade eden herkese ücretsiz sağlanması gerektiği belirtilmiştir.
Aynı maddenin 2. bendi, eğitimin temel felsefesine hayat vererek ve özellikle hoşgörü ile barışı teşvik etmesi gerektiğini ve yardımların temelinde eşitlik ilkesinin olduğunu vurgulayarak, eğitimin amacını ifade etmektedir.
Eğitimin sosyal durumu veya özgeçmişi ne olursa olsun herkesin erişimine açık olduğu beyanı, bildirgenin tasarlandığı dönemdeki görüşe göre, kamusal hizmet tedarikinde kilit unsurun evrenselliği sağlamak olduğunu ve erişilebilirliğin kritik bir husus olduğunu ortaya koymaktadır.
Kamusal eğitim hizmetinin evrensel bir hak olarak ifadesi, çoğu çocuğun, özellikle de kız çocuklarının halen eğitime erişimden yoksun bırakıldığı bir bağlamda kritik önem taşımaktadır. Mesajın basitliği, özellikle en üstün yanıdır.
Öte yandan bildirgenin amacı itibariyle temel bir çerçeve olduğu ve daha önce taşıdığı geçerliliğinin modern dünya bağlamında artık söz konusu olmadığı da açıktır.
Bu yazının en başında belirtildiği gibi, bildirge bunun bir parçası olarak, diğer metinlerle bir arada değerlendirilebilir. Ancak temel bildirgenin dünyanın bugünkü durumunu göz önünde bulunduracak şekilde güncellenmesi için güçlü bir zemin olduğuna ilişkin güçlü bir argüman mevcuttur.
Sonuç olarak güncellenmiş bir bildirge herkesin ‘eğitim hakkına sahip olduğu’ ibaresiyle ne demek istendiğini daha da açıklığa kavuşturacak ve hoşgörü, anlayış, dostluk dolayımındaki mevcut ifadelerden ziyade eşitliğin nasıl sağlanacağına ilişkin daha kayda değer bir ifade sunacaktır.
‘Teknik ve mesleki eğitimden herkes istifade edebilmelidir’ ve ‘Yüksek öğretim, liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır’ mevcut ifadeleriyle bağlantılı olarak, bu özellikle önem taşımaktadır. Herkesin katılımını gerçekten mümkün kılacak bir erişim sunmakla bunu sağlayan yapılar geliştirmek arasında kritik bir farklılık söz konusudur.
Ayrıca güncellenmiş bir bildirge, hem bireylerin kendisi hem de yüksek düzeyde olumlu bir etki için eğitimin önemine tüm seviyelerde daha fazla netlik kazandıracaktır. Dolayısıyla, en azından çocukların ve genç insanların, beceriye bağlı olarak, tüm düzeylerde, “free at the point of use” eğitim almalarına yönelik bir arzu/niyet olması gerektiği ortaya koyulacaktır. Buna ek olarak, eğitimin yalnızca çocuklar ve genç insanlar için değil, toplumun geneli için hayati olduğunu kabul ederek yaşam boyu eğitimin önemini tesis edebilir.
Eğitimde ailenin tercihi ilkesini destekleyen 26. maddenin (3) mevcut metni değerlendirilirse, tercihin özgün, açık ve piyasalaşmadan ya da yanlış bilgiden arınmış olması gerektiği net olarak görülmektedir. Ailelerin tercihte bulunabildiği bir bağlamda, tüm okulların olabileceklerinin en iyisi olmaları sağlanmalı ve bu da, kazanan ve kaybedenlerin yaratıldığı rekabetçi bir sistemden ziyade standartlar oluşturarak bunları sürdürmenin birincil yolu olmalıdır.
Son olarak, güncellenmiş bir bildirge eğitimin sadece okullaşmayı sağlamadan çok daha fazlası olduğu görüşünü yerleştirecektir. Eğitim sonrası gerçek bir erişim eşitliğinin sürekliliğini sağlayacak kültürel ve sosyal sermaye gelişimini mümkün kılmak için kütüphane, müze, tiyatro ve diğer deneyimlere erişime yönelik olanaklar sunulmalıdır, yani bunların tümü gerekli kültürel normları yönlendirebilirler ve gerektiğinde, bunları yönlendirmeye ve sınırlarını zorlamaya imkan verebilirler.
Sonuç olarak, bu makalede işaret edilen sorunları dikkate almak üzere İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin güncellenmesi için güçlü bir kanıt öne sürülmüştür. Öte yandan, içinde bulunduğumuz anın bildirgeyi çözümlemek için en uygun ve ihtiyatlı dönem olup olmadığı gibi bir soru da yönetilmektedir.
Çağımızın jeopolitik belirsizlikleri ve eğitimde özelleştirme ile ticarileştirmeyi artırma girişimleri göz önünde bulundurulduğunda, bildirgenin yeniden incelenmesi bazı hükümetlerin halihazırda sahip olduklarımızı dışlama girişiminde bulunmasına yol açabilir ve bu da eskisinden daha kötü ya da devletlerin sağlamakla yükümlü olduğu şeyler konusunda daha ikirciklik bir bildirge veya ifade dizisini doğurabilir.
Bu nedenle, mevcut bildirgenin eksikliklerine işaret etmeye çalışan organizasyonlar değişimle ilgili diyaloğa başlamadan önce dikkatle değerlendirmede bulunmalıdır, zira bunun sonucunda, şu anda küresel düzeyde desteklenmekte olan iyi ilkelerin altı oyulabilir.
[1] NASUWT (2013), Maintaining World Class Schools, Birmingham, UK.