Zaman içerisinde, eğitim alanında niceliksel bir genişleme yaşanmış, ülkedeki ilkokul ve ortaokul sayısı katlanarak artmıştır. Az sayıdaki oldukça uzak ve erişilmesi zor bölge haricinde, her çocuğun evinin bir km çapında bir ilkokul, üç km çapında ise bir ortaokul bulunmaktadır. Böylece, eğitime erişim ciddi oranda artmıştır. Bunun sonucunda ise, 1. sınıfa net kayıt oranı yüzde 90’a ulaşmıştır. 1. sınıfa başlayanların yüzde sekseni ilk öğretimini tamamlarken, kalan %20’si yarıda bırakmaktadır. İlk öğretimini tamamlayanlardan bazıları da zorunlu bilgi ve becerileri güçlükle edinmektedir.
UNESCO Küresel İzleme Raporu 2012-13, Hindistan’da, yoksul hanelerden gelen çocukların %90’ının, dört yıl öğretim gördükten sonra bile okuma yazma bilmediğini vurgulamaktadır. Ve bu durum, beş ila altı yıllık öğretime rağmen, yoksul ailelerden gelen çocukların yaklaşık %30’u için de geçerlidir. Rapor ayrıca, erişimin artışında büyük ilerlemeye rağmen çoğu EFA (Herkes için Eğitim) hedefine 2015 itibariyle muhtemelen ulaşılamadığının altını çizmektedir.
Nitelikli Eğitim Nedir?
Nitelikli eğitimi tanımlamak zordur, değişime açıktır. Dahası, niteliğin anlamı farklı bağlamlara göre ve zaman içerisinde değişmektedir. O halde, nitelikli eğitimin göstergeleri nelerdir sorusu gündeme gelmektedir. Eğitim Planlaması ve Yönetimi Ulusal Üniversitesi (National University of Educational Planning and Administration) bir Eğitim Gelişme Endeksi tasarlamıştır. Buna göre nitelikli eğitimin 21 göstergesi bulunur. Bunlardan beşi erişimle, dördü altyapı olanaklarıyla, beşi öğretmenlerle ve kalan dokuzu da eğitim çıktılarıyla ilgilidir. Eğitim uzmanlarının çoğu eğitim programlarının niteliğini en iyi yansıtan göstergenin, öğrencilerin öğrenme başarısı olduğunu ifade etmektedir. Tanınmış bir bilim insanı, eğitimde bireyin kişiliği şekillendiğinden, eğitimin niteliğinin ürettiği insan türüyle belirlenmesi gerektiğini söylemiştir.
Ülkede özel okulların artan varlığı, nitelik konseptini de etkilemiştir. Şu anda, niteliği ortaya koyan ana gösterge öğrencinin merkezi sınavlardaki başarısıdır. Sınavlardaki performans ebeveynler için en kritik gösterge haline gelmiştir. Bunun en aşikar nedeni, mühendislik, tıp fakültesi, vb. gibi yüksek öğretim kurumlarına kabulün bu sınavlara bağlı olmasıdır. Günümüzün rekabetçi Hindistan toplumunda, genel mükemmellikten ziyade mükemmellik fikri baskın hale gelmiştir. Neticede, aynı şekilde devlet okullarının değerlendirilmesinde de, öğrencilerin öğrenme başarısı tek gösterge haline gelmiştir. Gelenekselcilikten sanayiciliğe geçişle, başarı değerlendirmesi diğer kriterlerin yerine geçmiştir.
Öte yandan tüm dünyada, eğitimin amacı insani gelişmedir. Yani, eğitim zorunlu bilgi ve becerileri kazanmanın yanı sıra, Hindistan toplumunda el üstünde tutulan insani ve toplumsal değerleri özümseyen bireyi biçimlendirmelidir. Fakat günümüzde, eğitimin bu amacının peşinden gidilmemektedir.
Nitelikli Eğitime Katkıda Bulunan Faktörler
Devlet okullarında kolaylaştırıcı öğrenme ortamı, etkili bir öğretimin olabilmesi için son derece elzemdir. Devlet okullarının, özellikle ilk ve ortaokulların şu anda, yetersiz alt yapı, öğretmen işgücü eksikliği, elektrik bağlantısının olmayışı, vb gibi dertlerden muzdarip olduğunu hepiniz biliyorsunuzdur. Dalit yerleşim bölgelerindeki okullar, daha güvencesiz gruplara yönelik olanaklar açısından çok daha yetersizdir. Dahası, eşitlik yoktur. Grup ne kadar zayıfsa, eğitimi o kadar kolay gözden çıkarılmaktadır. Günümüzdeki sistem, ne yazık ki, eşitsizlikleri ortadan kaldırmaktansa, zengin ailelerin çocukları ile toplumun dezavantajlı gruplarından gelen çocuklar arasındaki eğitim uçurumunu daha da artırmaktadır.
Nitelikli Öğretmenler
Nitelikli eğitime katkıda bulunan en önemli ikinci faktör nitelikli öğretmenlerdir. Günümüzde, eğitim fakültelerinde, özellikle özel sektörde hem ilkokul hem de ortaokul düzeyinde öğretmenlik eğitimi alan öğretmenler yeterli donanıma sahip değildir. Ayrıca, sistemde yarım milyondan fazla yardımcı öğretmen (para-teacher) bulunmaktadır. Bunların %50’den fazlası profesyonel eğitim almamıştır. Bu durum, ülkede eğitimin niteliğini erozyona uğratmaktadır.
Hizmet öncesi ve Hizmet içi Öğretmen Eğitim Müfredatı
Hizmet öncesi eğitim müfredatı, öğrencileri 21. Yüzyıla hazırlayan öğretmenleri buna hazırlamaya neredeyse hiç uygun değildir. Öğrencilerinin, 21. Yüzyıl yurttaşı için oldukça önemli, gerekli düşünme becerilerini geliştirebilmeleri için, öğretmenlere hiç bir eğitim sunulmamaktadır. Benzer şekilde, öğretmenlerin hizmet içi eğitimi ihtiyaç temelli değildir. Farklı seviyelerde ve farklı bağlamlarda (kırsal bölgelerde, köylerde ve çok uzak bölgelerde) eğitim veren öğretmenlerin ihtiyaçlarını değerlendirecek herhangi ampirik çalışma nadiren yürütülmektedir. Öğrencilerin ve toplumun güncel ihtiyaçlarına uyacak hale gelmesi için, her iki müfredatın da yenilenmesi gerekmektedir.
Farklı Seviyelerde Okul Müfredatları
Eğitimle İlgili Araştırma ve Eğitim Ulusal Konseyi (NCERT) 2005 yılında ulusal bir müfredat çerçevesi geliştirdi. Fakat, zaman içerisinde, hem doğa bilimleri hem de sosyal bilimlerde bilgi patlaması yaşandı. Öğrencileri 21. Yüzyıla uygun şekilde hazırlamak için, bu müfredatın da yenilenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, eğitim hedeflerinde paradigma kayması olmalıdır. İçeriği öğreterek bunu test etmek yerine, çocukların düşünme becerilerini geliştirmeye odaklanmak gerekir.
Bu, üç öğretmen sendikasının (AIPTF, AIFTO ve AISTF) ortak forum platformudur. Altyapı, öğretmen işgücü ve hizmet öncesi/hizmet içi öğretmen eğitimini güçlendirmek için hükümete baskı yaparak eğitimin niteliğini iyileştirmek üzere, her birimiz yorulmak nedir bilmeyen bir çaba göstermeliyiz. Ayrıca, üyelerimizi Meslek Etiği Kurallarına bağlı kalmaya, öğrencilerine fedakarlıkla ve bağlılıkla eğitim vermeye teşvik etmeliyiz. Öğretmenlik kafa ve yürek isteyen bir meslektir. Bu nedenle öğretmenler öğretme ve öğrenme süreçlerinde her ikisini de kullanmalıdır.