Dr. Phil. Işıl Uluçam-Wegmann
Duisburg-Essen Üniversitesi
Türkistik Enstitüsü Dilbilim Kürsüsü Başkanı
Bugün, hem araştırma nesneleri ‘dil ve kültür’ olan kuramsal çalışmalar, hem de odağında ‘dil ve kültür’ ün bulunduğu uygulamalı çalışmalar sonucu çokdilli ve çokkültürlü ortamlarda ‘dil ve kültür’ öğretiminin nasıl olması gerektiği ve niçin öyle olması gerektiği konusunda ortak görüşler öne sürülmektedir. Sözü edilen alanlarda çalışan birçok bilim insanı, öğretmen, eğitmen vb., Türkçenin azınlık dili olarak kullanıldığı ülkelerde yapılandırılan Türkçe anadili derslerinin konseptinin, Türkçenin çoğunluk dili olarak kullanıldığı Türkiye’deki Türkçe anadili derslerinden farklı yapılandırılması gerektiği konusunda hemfikirdirler. Bunun nedenlerinin başında, hedef öğrenci kitlelerinin farklı oluşu gelmektedir. Örneğin Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda gibi çokdilli ve çokkültürlü ülkelerde, Türkçe derslerine katılan öğrenciler en az iki dilde edinim sürecini gerçekleştirmiş çokdilli ve çokkültürlü öğrencilerdir. Bugün artık birçok bilimsel araştırma bulgularının ortaya koyduğu gibi, böyle bir hedef kitlenin Türkçe dil kullanımı kendine özgülükler taşımaktadır. Dolayısıyla bu öğrenci grubunun dil edincini geliştirmeye yönelik yapılan çalışmalarda, söz konusu özgülükler dikkate alınmak suretiyle hedef grubun ihtiyaçları saptanmalı; Türkçe öğretiminde kullanılan ders kitaplarının ve diğer materyallerin içeriği, hedef kitlenin özellikleri ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak düzenlenmeli ve derste kullanılan yöntem ve teknikler amaca hizmet edecek şekilde belirlenmelidir.
Çokdilli ve çokkültürlü ortamlarda yapılacak Türkçe dersinin konsepti, elbette hedef kitlenin dil kullanımına yönelik ihtiyaçları dışında başka etmenler de dikkate alınarak oluşturulmalıdır. Sözgelimi, yaşanılan ülkenin dil ve kültürüne yönelik bilgiler, Türkçe derslerinde örneğin karşılaştırmalı çalışmalar yoluyla konu edilmelidir. Çokdilli ve çokkültürlü ortamlarda verilen Türkçe dersleri, doğal olarak tek bir amaca yönelik olamaz. Bu dersler, öğrencilerin Türkçe dil ve kültür edinçlerini geliştirmelerinin yanı sıra, edinilen bilgi ve becerilerin öğrencilerin diğer dillerine olumlu aktarımda bulunmasını sağlayacak şekilde düzenlenmesiyle, öğrencilerin genel başarı durumlarına da katkıda bulunmalıdır. Bu şekilde düzenlenen ve uygulanan Türkçe dersi, dengeli çokdilli bireylerin yetiştirilmesine olanak sağlayacaktır ki, çokdilli ve çokkültürlü öğretim ortamlarında ulaşılması istenen amaç da bu olmalıdır.
Peki söz konusu Türkçe dersleri, Türkiye’deki Türkçe anadili derslerinden farklı yapılandırılmalıyken bu dersi verecek öğretmenlerin de, Türkiye’deki Türkçe öğretmenlerinden farklı donanımlara sahip olmaları gerekmez mi? Soru, aslında yanıtını içinde barındırmaktadır. Hiç kuşkusuz, dengeli çokdilli ve çokkültürlü bireylerin gelişimine katkıda bulunabilecek nitelikte düzenlenen bir Türkçe dersini yürütebilecek, bu hedef kitle ile birlikte çalışacak olan Türkçe öğretmenlerinin, yukarıda sıralanan hedef kitleye ve bu kitlenin ihtiyaçlarına özgün durum hakkında, yaşanılan ülkenin dili ve kültürü hakkında, okul sistemi hakkında yetkin bir donanıma sahip olması gerekmektedir. Ideal olan, içinde yaşadıkları ülkenin çokdilli ve çokkültürlü yeni nesil çocuk ve gençleriyle benzer bir süreci deneyimlemiş, kendileri de aynı ülkede çokdilli ve çokkültürlü olarak yetişmiş olan gençlerin, kaliteli bir eğitim sürecinden geçirilerek, geleceğin Türkçe öğretmenleri olarak yetiştirilmesidir. Ideal olan, geleceğin Türkçe öğretmenlerinin, içinde yaşadıkları ülkenin diğer öğretmenlik dallarında eğitimlerini alan öğrenciler ile aynı koşullara sahip olmaları, aynı yollardan geçmeleri ve çalışma hayatında da diğer farklı dalların öğretmenleriyle aynı haklara sahip olmalarıdır.
Bu durum, içinde yaşanılan ülkenin üniversitelerinde Türkçe Öğretmenliği Bölümleri’nin açılmasıyla sağlanabilir. Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde bunun bir örneği bulunmaktadır: Duisburg-Essen Üniversitesi’nin Essen şehrindeki yerleşkesinde bulunan Türkistik Enstitüsü, 1995 yılından bu yana, yukarıda sözü edilen hedef kitleye, yine yukarıda sözü edilen donanımlara sahip olacak şekilde Türkçe öğretmeni yetiştirme hedefiyle kurulmuş olan bir bölümdür. Bugün, bu bölümün mezunu birçok çokdilli ve çokkültürlü öğretmen, okullarda üçüncü ve dördüncü kuşaklara başarıyla hizmet vermektedir. Ancak Türkçe Öğretmenliği Bölümü sadece Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti ile sınırlı kalmamalıdır. Almanya’nın diğer eyaletlerinde de, okullarda Türkçe derslerinin verilmesi ve bu okullarda görev alacak Türkçe öğretmenlerinin üniversite bünyesinde yetiştirilmesi desteklenmelidir. Kısa bir süre öncesine kadar Duisburg-Essen Üniversitesi Türkistik Enstitüsü’nün yanı sıra, Hamburg Üniversitesi bünyesinde de Türkçe öğretmeni yetiştirilmekteydi. Ancak bu kurumda 2014/2015 kış yarıyılı itibarıyla öğrenci alımı maalesef durdurulmuş durumda. Bunu kalıcı bir durum olarak kabul etmemek, geleceğin Türkçe öğretmenlerinin kaliteli bir üniversite eğitiminden geçmelerine olanak sağlayabilecek olan Hamburg Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nün tekrar etkin hale getirilmesi ve dolayısıyla Türkçe öğretmeni yetiştirmeye devam etmesi konusunda ivedi ve etkin girişimlerde bulunulması gerekmektedir. Bu, Almanya’daki çokdilli ve çokkültürlü eğitim ve öğretimin bütüncül yapısı açısından değerlendirdiğinde; tek taraflı, sadece Türkçeyi kullanan bireyler için bir kazanım değil; Alman toplumu açısından çok yönlü bir kazanım olacaktır. Çünkü bir toplum için çokdillilik ve çokkültürlülük, ancak yaşatılabildiği ölçüde ve yaşatılabildiği sürece bir kazanım olarak görülür.