Pascal Thibaut | Radio France International
21 Nisan 2002: Fransa bir depremle sarsıldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda aşırı sağcı parti Front National’in (Ulusal Cephe) başkanı Jean-Marie Le Pen sürpriz bir şekilde seçimlerin 2. turuna kalmayı başardı.
25 Mayıs 2014: Babasının ardından kızı. Üç yıldır parti yönetimini elinde bulunduran Marine Le Pen Fransa’da yeni bir siyasal depreme neden oldu. Front National oyların %25’ini aldı ve böylece Fransa’da en büyük parti oldu. 2012 cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı iyi sonucun ardından, bu yılın Mart ayında gerçekleştirilen ve orta büyüklükte 11 kentin fethedilmesiyle sonuçlanan yerel seçimlerde sağladığı başarıdan sonra, aşırı sağcı hareketin bu yeni başarısı yeni bir aşamayı gösteriyor.
Bu yıl Fransa’da düzenlenen her iki seçimde Front National’in seçim sonuçları tartışmaların gündemindeydi. Diğer partiler yanıt vermek, tutum belirlemek ve Front National’in belirlediği konulara karşı artık bağışık olmayan burjuva kesimlere koalisyonların mı, ona bir süre göz yumma ya da kesin bir sınır koymanın mı gündemde olduğunu açıklamak zorunda kaldılar. Şimdi birçok kişi 2017’de yapılacak bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerini, kendi şanslarını, ama ayrıca Front National tehlikesini de düşünmeye başladı. 2002’nin tekrarı olası mı, bir başka ifadeyle Marine Le Pen ile başka bir adayın 2. tura kalması olanaklı mı?
Neden olmasın ki? Bir Fransız gazetesinin haklı olarak kısa bir süre önce yazmış olduğu üzere, Front National için şu an Fransa’daki siyasi koşullar Noel gibi. Sosyalist Hükümet ve Devlet Başkanı tüm inanılırlığını yitirdi, verdiği sözleri tutmadı, unuttu ve revize etti. İşsizlik ve varoluşsal korkular Fransızları meşgul ediyor. Yerleşik partilere karşı umutlarını yitirdiler. Fransız burjuva kesimi tarafından sıkça kullanılan bir tanımı üstenecek olursak, «dünyanın en aptal sağı» kendi kendini demonte etti. Normal işleyen her demokraside, muhalefet, hükümetin benzer bir durumda olması karşısında büyük bir zafer elde ederdi. Ancak UMP (Halk Hareketi Birliği) yerlerde. Kişisel ihtiraslar, ideolojik mevzi savaşları, Nicolas Sarkozy’nin 2012 seçim kampanyasının finansmanında yaşananlar: Şampanyanın böylesine tüketildiği bir ortamda Marine Le Pen’in göze hoş görünmesi gerçekten şaşırtıcı!
Burjuva nitelikli UMP’nin kötü seçim sonuçlarında açıkça görülüyor: Asıl skandal Front National’in başarılarından çok, diğer partilerin güvenilir bir alternatif sunmakta beceriksiz olmalarıdır.
Yerleşik grupların yeterince güvenilir olmamasının yanı sıra, sözümona Fransız politikasının «lepenleştirilmesi » de bir rol oynuyor. Bununla kastedilen siyasi tartışmaya aşırı sağ partiye ait konuların bulaşmasıdır. Bunu kısmen göç, güvenlik ve ulusal özdeşlikle ilgili söylemleri ve önerileriyle puan toplamaya çalışan burjuva kesimlerde açıkça görmek olanaklı. Şimdi ise seçmenler kopyası yerine orijinalini seçmeyi tercih ettiler.
Göç ve güvenlik artık Front National’in puan toplayabildiği tek konu değil. Ancak özellikle daha az eğitimli seçmenleri, işçileri ve işsizleri çekmek amacıyla parti programının bir parçası olmaya devam ediyor. Fransa’daki göçmenler Kuzey Afrika’dan (Cezayir, Tunus, Fas) ya da Sahra’nın güneyinden, Fransızca konuşulan ülkelerden geliyorlar. Front National’in sloganları da geçmişte olduğu kadar sert değil ve partinin, Marine Le Pen ile birlikte sosyal çevrelerde kabul edilebilir olma arzusunu yansıtıyorlar, ama içerikler değişmiyor.
Sosyalist kesim de baskı altında ve buna karşı koyamıyor. İçişleri Bakanı’nın Avrupa Birliği seçimlerinden sonra Hollande’ın vermiş olduğu bir sözü, AB üyesi ülkelerden gelmeyen yabancılara yerel seçim hakkının tanınması vaadini yerine getirmeyeceğini duyurması bu vahim gelişmeye yeni bir örnektir. Şimdi bakan olan selefinin yürüttüğü sert göç politikası da bir başka örnek. Roman kamplarının kaba bir şekilde dağıtılması ve söylenen bazı sözler birkaç yıl öncesine kadar bir sol politikacıdan beklenemezdi. Hükümetin, örneğin sözümona «eşcinsel evlilikler » konusunda olduğu gibi, toplumsal reformlar yapmakta tereddütlü davranması siyasi başarısızlığın bir örneği ve uzun yıllar savunulan görüşlerin terk edilmesidir. Bu şekilde kendi seçmenlerinin hoşnutsuzluğu ve karşıtların öfkesi güçlendirilmiş olur.
Bu sıralanan son örnekler açıkça gösteriyor. Fransa, içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal sorunlardan bağımsız, birçok korkuyu tetikleyen bir özdeşlik krizi yaşıyor. Yerleşik partiler savunmada. Front National basit ulusal çözümlerle, seçmenleri, sorunlarının çözümünün geçmişe dönüşte olduğuna, Brüksel’deki doymak bilmez varlığa, kötü olan küreselleşmeye ve vahşi yabancı sürülerine karşı kendi güvenli sınırları içerisinde yaşamakta yattığına inandırıyor.
Geçmişe seyahatin tatlı bir yüzü var, partisinin sosyal çevrelerde kabul görmesini sağlayan Marine Le Pen. Parti konularını kendisi belirledi. Onunla izlenme oranları artıyor. Kabul etme ya da kayıtsızlık arttı. Babasının 2002’de sağladığı başarının ardından 1,3 milyon genç bunu protesto etmek için kendiliğinden sokağa çıktı. Perşembe günü ise sayıları birkaç bindi.