Gerek Almanya’da gerekse de Türkiye’de demokratik güçlerin tam bir zaafı, dağı(tı)lmışlığı, „temsiliyetsizliği“ ve kapsamlı bir yalıtılmışlığı ile karşı karşıyayız. Derinleşen genel toplumsal sorunlar bariz bir hal alırken, geçmişte oldukça yaygın olan halk direnci tahminlerin de ötesine geçen bir durgunluk dönemi içindedir. Sessizlik hakimdir, karamsarlık, yılgınlık, umutsuzluk, sonuçsuz öfke, çaresizlik ve olumsuzluk belirten daha birçok duygu ve düşünce tüm ağırlığıyla insanların üzerine çökmüş durumdadır.
Kitlesel tepkinin sonuç alacak yöntemlerle gösterilemediği, kolaylıkla pasifize edilebildiği bir süreçten geçiyoruz. Almanya’da sayıları 3 milyonu aşan Türk ve Türkiye kökenli insanın tahammülleri zorlayan suskunluğuna muhatabız. Ne yaptıklarını, nasıl yaşadıklarını bilmiyoruz. Asimilasyonlarının ne denli ilerlediği, gettolaşma ve eğitimsizliğin, Türkçesizliğin vardığı boyut, Alman ulusuyla dayanışma dinamikleri, siyasi tercihleri, yeni göç edenlerin hayata nasıl tutundukları, orta ve üst sınıflara tırmanan kesimlerin halktan kopma ivmesi vb. konular hakkında güvenilir bilgiden yoksunuz. Türkiye’de ise seçim süreci bitmiştir, durum ortadadır, umut tacirleri iflas etmiş, halk şok altındadır, doğan öfkenin ise an itibariyle bertaraf edilmesine hararetle çalışılmaktadır.
Gerçek bir demokratikleşmeyi Türkiye’de her 5 yılda bir sandığa endekslemek ve Almanya’da NSU ve Hanau olayları gibi acı deneyimleri, onları izleyen sığ protestolarla boğmak, başka hiçbir siyasi arenada sesini duyuramamak topyekün bir çıkmazın ifadesi olmuştur. Pandemi ve Ukrayna savaşı sırasında Batı’nın demokrasiden nasıl yıldırım hızıyla arındırılmaya çalışıldığına da ayrıca tanıklık etmekte, bu enkazın altında kimlerin kalacağını kolayca tahmin edebilmekteyiz.
Beklemek ve seyretmek, demagoji ustası yeni bir kurtarıcı arayışına girmek çözüm getirmeyecektir. Bu koşullarda acilen bir siyasi analize ve bilinçlenmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sözlerin muhatapları kendilerini bilmektedir, onlar politizedir, kredisini tüketenlerin farkındadır, bir arayış içerisindedir, olduğu gibi görünmeyen siyasi aktörlere bir kez daha yedeklenmek yerine, kendi öz gücüne dayanmaktan başka çaresi kalmadığını en geç bu karanlık günlerde yeniden anımsamış insanlardır.
Bu nedenle sorun saptaması yapmak, gerekli çalışmaları planlı ve programlı yürütmek ve kalıcı bir yapı ortaya çıkarmak üzere artık uzun soluklu görüşmelere başlama zamanı gelmiştir.
Bu amaçla bir platform hazırlanması gerekmektedir. PoliTeknik, destekçileri ile birlikte bu yönde Almanya merkezli bir girişimde bulunacak ve temaslarla potansiyelleri yoklayacak, kamuoyunu ilerlemeler, başarı ve başarısızlıklar hakkında bilgilendirerek, çıkan dersler gözler önüne serilecektir.