Prof. Dr. Armin Bernhard
Duisburg-Essen Üniversitesi
* Bu yazı ilk kez PoliTeknik’in 11. sayısında yayımlanmıştır; sayfa 4-5, Mart/Nisan 2016
Eleştirel barış pedagojisi huzursuz bir toplumsal sistemi, içerdiği askeri karşıtlıklar dahil, radikal bir eleştiriye tabi tutan pedagojik bir barış çalışmasının teori ve pratiğini tanımlar. Yapısal olarak toplumsal üretim ve yeniden-üretim koşullarına sabitlenmiş bir görüngü olarak huzursuzluk, toplumun şiddete dayalı ilişkilerinden, tehdit ve caydırma politikalarına ve de savaşa kadar uzanır. Eleştirel barış pedagojisinin temel görevlerinden biri, toplumsal huzursuzluğun nedenlerini ortaya çıkarmak ve bu durumu örgütleyenleri ve avantajcılarını teşhis etmektir. Düşman imgelerinin, saldırganca bir tehdidi ve caydırma politikasını meşrulaştırmak için sistematik olarak ideolojik araç olarak kullanıldığında şifresini çözmek bu bağlamda olağanüstü bir önem taşır.
Şu an taşıdığı özelliklere ilişkin Rusya’ya yöneltilen atıflar, düşman imgelerinin bir ideoloji eleştirisine tabi tutulması görevini örneklerle betimlemek için olağanüstü elverişlidir. 1970’li yılların barış pedagojisinde düşman imgeleriyle uğraşmak politik psikoloji tarafından çoktan temel bir görev alanı olarak belirlenmiştir. Önyargıların gerçeği bir “seçme süzgecinden” geçirip onları önyapılandırmasıyla, bu önyargıların özgül bir formu olarak özümsenen düşman imgeleri tarafından gerçeğin tarafsız algısı olağanüstü sınırlandırılır (Nicklas/Ostermann 1973, S. 325-326). Düşman imgeleri önyargıların tersine özelliklere ilişkin yalnızca olumsuz atıflar içerir, “birbiriyle mantıksal değil, aksine salt çağrışımsal bağlantıları bulunan belirsiz bir tasarımlar demeti […]” (Nicklas/Lißmann/ Ostermann 1975, S. 40). ‘Düşmanı’ sözde karakterize eden özelliklerin atfedilmesi gerekçelendirilmiş deneyimlerden yararlanmaz, onlar keyfi bir doğaya sahiptir. Seçici süzgeçten geçen düşman imgesinden kaynaklanan gerçeğin seçici algısı, insanların entelektüel yetersizliğine değil, aksine düşman imgelerine yatkınlığın oluşturulduğu toplumsal koşullara ve toplumsallaşma ilişkilerine dayanmaktadır. Düşman imgeleri kültürel hegemonyanın (Gramsci) bir parçası olan ideolojik “algılama modellerini” temsil eder. Güçlü toplumsal gruplaşmalar tarihsel olarak çoktan varolan düşman imgelerini kullanır ya da yenilerini yaratır ve onları, arkalarına kendi çıkarlarını gizlemek ve bu çıkarları gerçekleştirmek için dolaşıma sokar. Düşman imgeleri baskın toplumsal grupların çıkarı doğrultusunda, toplumsal huzursuzluk sistemini meşrulaştırır.
Rusya şu an sözümona Batılı toplumların gözünde İslam’ın yanında en tanınmış, belki de ondan daha da önemli bir düşman imgesini oluşturuyor olsa gerek. Rusya’ya karşı beslenen kin duyguları yoğun olarak Alman İmparatorluğu’nun geç döneminde, imparatorluğun emperyalist politikaları çerçevesinde oluşturulmuş ve Birinci Dünya Savaşı’yla olağanüstü artmıştır. Nihayet bu savaşın amaçları arasında Alman İmparatorluğu’nun Avrupa’daki ekonomik egemenliğini garantilemek ve büyük güç olarak Rusya’yı jeopolitik açıdan zayıflatmak vardı. Almanya’da faşizmin egemenliği altında “Ruslarla” ilgili bu düşman imgesi, yayılma savaşını, ekonomik coğrafyanın Doğu Avrupa yönünde genişletilmesini ideolojik yönden gerekçelendirmek için ek olarak ırkçı tarzda yüklenmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bu düşman imgesi erozyona uğramamıştır. Kızıl Ordu’nun Batı Almanların bilincinde onları Nazi diktatörlüğünden kurtaran olarak algılanmaması olgusu bile, bu düşman imgesinin, egemenlik formasyonunun kültürel hegemonyasında İkinci Dünya Savaşı’nı da aşan devamlılığının göstergesidir. Soğuk Savaş’la birlikte ve Batı Almanya’nın “batılı” askeri ittifaka alınmasıyla, ABD ve Batı Avrupa’nın anti-komünist stratejisi çerçevesinde Rusya korkusu yeniden yoğun biçimde körüklenmiştir. Askeri yapıya yatırım yapılmasını meşrulaştıracak ve reel sosyalizm karşısında kendi ekonomi tarzını ve yaşam biçimini meşrulaştıracak bir düşmana ihtiyaç duyuluyordu. O, Herbert Marcuse’ün 1960’lı yılların sonunda kısa ve özlü biçimde belirttiği gibi, “varolmaması durumunda uydurulması gereken bir düşmandı” (Marcuse 1980, S. 124). Katakomblardaki Rus ayısından duyulan, yalnızca Alman halkının ruhunda bulaşıcı kalması sağlanmayan korkuyu içeren anti-komünist düşman imgesi, Soğuk Savaş’a kısa süreliğine ara verilmesinin ardından yeniden canlandırılmış ve günümüz Rusya’sına – bu ülkenin artık yeniden kapitalist sisteme dönüştürülmüş olması olgusundan bağımsız olarak – sorunsuzca kanalize edilebilmiştir.
Rusya konusunda kültür sanayisi temelli kamu medyasına ve özel medyaya söz dalaşı ve propaganda içerikli bildiriler egemendir. Toplu, olumsuz damgalamalar aracılığıyla ayrım yapan bir kamuoyu bilincinin açınması engellenmek isteniyor. Rusya’yı düşman imgesi olarak tereddütsüz üstlenmeye hazır olmayanlara karşı girişilen söz dalaşının sertliği, bu düşman imgesinin gerçeği yansıtmayan temeline zaten işaret etmektedir. Yapılan “yaygın propaganda” (Bittner 2014, S. 14) Rusya’nın kendisine atfedilen saldırgan yayılma politikasından, ülkenin devlet başkanının şeytanlaştırılmasına kadar – ki bu düşman imgesi kullanımının sevilen çeşitlerinden biridir – uzanmaktadır. Bu suçlamalar Kırım’ın Rusya’ya katılmasından uzun bir süre önce başladı ve elbette Kırım olayı düşman imgesini derinleştirilmek için en yoğun biçimde kullanıldı. Ukrayna sorunu kapsamında kullanılan düşman imgesi retoriği, eski ABD Başkanı Ronald Reagan’ın 1983’te Sovyetler Birliği’ni “Kötülük İmparatorluğu” olarak adlandırdığı kötü günleri anımsatan bir sertliğe ulaşmıştır.
Düşman imgeleri bir olayın karmaşıklığını gerektiği gibi yansıtmayan basitleştirilmiş iddialara dayanır. Eğer düşman imgeleri gerçeğin salt seçici algısına izin veriyorsa ve eğer bu seçici algı siyasi bir yönlendirme ise, o zaman bu düşman imgesinin yeniden canlandırılmasının arkasında yatan çıkarların teşhis edilebilir olması gerekir. Barış siyaseti amaçlı eğitim çalışmaları düşman imgelerinin tekrar temel toplumsal içeriğine, düşman imgelerinin oluşturulması yoluyla gerçekleştirilmek istenen çıkarlara oturtulmasına dayanır. Burada hareket noktası, gerçek ve gerçeğin algısı arasındaki fark ve üzerinde bu farkı azaltma girişiminin yükseldiği noktadır. Düşman imgesi olarak Rusya konusunda Rusya’nın yayılmacı politikası tezini çürütmek için dünyanın coğrafi haritasına kısa bir bakış yeterli. Öte yandan bu bakış, ‘Batının’ Rusya’nın “toprak tutkusu” (Steinmeier) olduğu iddiasının kolektif izdüşümünün bir biçimi olarak, ABD ve AB’nin saldırgan güdüleri ve özelliklerinin Rusya Federasyonu’na aktarımları olarak görülebilir kılınmasına yardım eder. ‘Batının’ kendisiyle ilgili reddetmesi gereken şeyler – NATO’nun sürekli jeostratejik ilerleyişi – Doğu’daki ‘karanlık’ ülkeye atfedilmektedir.
Ancak barış pedagojisi çalışması için asıl önemli olan şey Rusya’nın niyetlerinin (Krone- Schmalz 2015, S. 158) amaçlı “yanlış algısının” hangi çıkarlara hizmet ettiği sorusuna yanıt aramaktır. Barış siyaseti amaçlı eğitim çalışmaları bu sorunun yanıtını ancak artan kapitalistler arası çıkar çatışmaları bağlamından hareketle hazırlayabilir. Çünkü sözü edilen kolektif izdüşümünün nedeni Rusya’nın ‘tutumuna’ değil, aksine ulusal toplumların ya da toplumsal blokların, neredeyse tümüyle kapitalist tarzda yapılandırılmış dünya ekonomisindeki somut üretme ve yeniden-üretme koşullarına dayanmaktadır. Soğuk Savaş’ın son bulduğunun çok erken ilan edilmesinden sonra Avrupa Birliği ve Rusya arasında yaşanan yakınlaşma ve ortak bir Avrasya ekonomi bölgesi yaratma vizyonu, ki Putin tarafından defalarca önerilmiştir, bu vizyonun, onu Avrasya’daki jeopolitik ve ekonomi politik çıkarlarına karşı bir tehdit olarak gören ABD tarafından reddedilmesine yol açmıştır. ABD kökenli düşünce kuruluşlarının sayısız demeçlerinden, ABD’nin, Avrupa Birliği ile Rusya Federasyonu ve özellikle de Almanya ve Rusya arasındaki işbirliğini ne pahasına olursa olsun engellemeyi öngören küresel jeostratejik güdüsünü çıkarsamak olanaklı. ABD’nin Ukrayna’daki rejim değişikliği için yatırmış olduğu beş milyar dolar bu niyetin altını çizmektedir. Nihayet ABD’nin küresel stratejisi çerçevesinde izlediği hedef (azalan) hammaddelere ve Asya pazarına giden yolları açık tutmak ve bu yolları kendi çıkarları doğrultusunda kontrol edebilmektir. ‘Batılı’ liberal toplum modelinin küresel hegemonyasını kurmak amacıyla transatlantik ittifakın güçlendirilmesi için Avrupa Birliği bünyesinde (“Batının Rönesansı”) verilen çabalar bu jeopolitikaya kanat germektedir.
Rusya’nın bir düşman imgesi olarak yeniden güncellenmesi, kapitalistler arası rekabetten doğan bu çekişmeden hareketle anlamlandırılmalıdır. O yalnızca ‘Batılı’ devletlerin güvenlik ve dış politikasına gerçek anlamda yön veren çıkarlardan saptırmakla kalmıyor, aksine, onun dışında, bu siyasete ilişkin en azından edilgen olarak görüş birliğine vardırılmak istenen halkın kendi izdüşümü için zemin sunuyor.
Düşman imgeleri, özdüşünüm yeteneğini güçlendiren siyasi bir bilinç oluşumu sürecinin başlatılması için olağanüstü eğitim içerikleri oluştururlar. Düşman imgelerinin toplumsal işlevinin açığa çıkarılması, ideoloji eleştirisi gerekliliği dışında onun kendi sosyal birliğimize ve bu birlik içerisinde etkinlik gösteren insanlar olarak bize yeniden yönelmesi, düşünce ve eylemi düşman imgelerinden ve böylece hegemonya araçlarının ideolojisinden bağımsız kılan psişik-entelektüel güçleri harekete geçirebilir. Düşman imgeleri atfedildikleri kişiden çok onu dolaşıma sokan kişi hakkında bilgi verir. Özdüşünümün güçlendirilmesi, toplumsal tanıtımı yapılan düşman imgelerinin bizde yarattığı duygulanmayı algılamayı, böylesi bir düşman imgesine ihtiyaç duyma nedenlerimizi araştırmayı, bu düşman imgelerinin içerdiği atıfların salt kendi sosyal birliğimizin özelliklerinin özdüşünümden geçirilmeden ya da bilinçsizce başka toplumlara yansıtılması anlamına gelip gelmediğini incelemeyi de ifade eder. Düşman imgeleri, toplumsal bir işlevi yerine getirmesi istenen kolektif izdüşümünün bir biçimi olarak teşhir edilebildikleri ölçüde, insanların kendi nesnel özne varlıklarını ve böylece eleştirel- insancı ussallığını geliştirmesini engelleyen özgül bir ideolojik huzursuzluk potansiyelinden kurtuluş gerçekleşebilir. Dolayısıyla burada eleştirilen düşman imgesi yapılandırması, ‘Batılı’ dış politikanın temel öncüllerine karşı radikal tarzda ters hareket etmek ve böylece varolan kültürel hegemonyadan “kopmanın ruhunu” (Gramsci 1991, S. 374) ilerletmek amacıyla, barış siyaseti amaçlı eğitim çalışması için mükemmel, şu ana dek bir o kadar da değerlendirilmemiş bir öğrenim alanı sunmaktadır.
Kaynak
Bittner, W.: Die Eroberung Europas durch die USA. Zur Krise in
der Ukraine. Mainz 2014
Gramsci, A.: Gefängnishefte Band 2, Hamburg 1991
Krone-Schmalz, G.: Russland verstehen. Der Kampf um die
Ukraine und die Arroganz des Westens, München 2015
(12. Auflage)
Marcuse, H.: Versuch über die Befreiung, Frankfurt/Main 1980
(5. Auflage)
Nicklas, H./H.-J. Lißmann/Ä. Ostermann: Feindbilder in
Schulbüchern, in: Friedensanalysen für Theorie und Praxis,
Jg. 1, 1975, Nr. 1
Nicklas, H./Ä. Ostermann: Überlegungen zur Gewinnung
friedensrelevanter Lernziele aus dem Stand der kritischen
Friedensforschung, in: Wulf: Kritische Friedenserziehung,
Frankfurt/Main 1973, S. 315-326