ABD’nin yüzyılı aşkın süredir Almanya’yı zayıflatma stratejisini hızla devam ettirdiği giderek netlik kazanıyor. NATO’nun ilk genel sekreteri Baron Hasting Ismay’ın 1949’da Almanya’nın baskılanması için formüle ettiği ve ittifakın Avrupa için misyonunu ifade eden parola, “to keep the Russians out, the Americans in, an the Germans down” şeklindeydi – Rusları dışarıda, Amerikalıları içeride ve Almanları altta tutmak.
Almanya’nın Rusya ile, beraberinde barış ve refah getirecek ve Wladimir Putin tarafından 2011’de Alman federal meclisinde yaptığı anımsanmaya değer konuşmasında önerdiği bir işbirliği, sistematik olarak engelleniyor. ABD güvenlik uzmanı Georg Friedman 2015’te Chicago’da yaptığı bir konuşmada bunun nedenini şöyle açıklıyor: ABD’nin tek kutupluluk hedefini sorgulayan, hatta boşa çıkartan ekonomik ve askeri bir rekabet korkusu.
Alman ekonomisi, dolayısıyla da ülkenin refahı hâlâ Rusya’nın arzettiği enerjiye bağımlı. Bu nedenle Kuzey Akımı 2’nin tamir edilmesi ve faaliyete geçmesini talep eden sesler giderek yükseliyor. Ancak bunun Washington’un isteği olmadan yapmak olanaklı görünmüyor. Arkasında “askeri-endüstriyel-kompleks” ve başka çıkar grupları duran ABD Başkanı Joe Biden, Alman Başbakanı Olaf Scholz’un 7 Şubat 2022’de ABD’ne gerçekleştirdiği ilk ziyareti sırasında Kuzey Akımı 2’nin faaliyete geçmesini durdurduğunda, Almanya’nın sınırlı egemenliğe sahip, ABD’ne bağlı bir vasal devlet olduğu bir çırpıda gün yüzüne çıktı. ABD’nde Young-Leader bölümlerinde eğitilen politikacı ve gazetecilerimizin Alman çıkarlarına zıt bu duruma alkış tutması ise skandaldır.
Bugün yaşananların temeli İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından atıldı. Avusturya tarafsız kalmayı başarırken, Federal Almanya, yani Alman İmparatorluğu’nun kalıntısı, kayıtsız şartsız teslim olduktan sonra kalıcı olarak işgal edildi ve Sovyetler Birliği’ne karşı bir cephe devlet olarak konumlandırıldı. Her iki dünya savaşında ana hedef Almanya’nın ekonomik ve askeri bir güç olarak tasfiye edilmesi ve Rusya’ya karşı sahaya sürülmesiyken, şimdi Alman askerleri yeniden Rusya sınırlarına dayandı. Politikacı ve gazeteciler yalnızca tarih bilgisinden değil, jeopolitik kavrama yeteneğinden de yoksun.
ABD Başkanı Joseph Biden 2014’teki bir konuşmasında Rusya’yı mahvetmek istediklerini açıkladı – Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da bu sözleri tekrarladı. Sözde Rusya’ya demokrasi ve insan haklarının yerleştirilmesi isteniyor. Asıl amaç ise uzun zamandır Rusya’yı rakip olarak devre dışı bırakmak ve Batı’nın açgözlülüğü için ülkenin kapılarını açmaktır. Yaptırım ve propagandalar buna hizmet ediyor. Zamanında Yugoslavya’ya yapıldığı gibi Rusya’nın, ve de Çin’in, devlet yapısını çökertmek ve onları parçalamak gündemde. Almanya’nın bunu desteklemesi ve Washington’un baskısına boyun eğmesi yüzyılın trajedisidir. 2001’de Putin’in önerilerini kabul etmiş olsaydı Avrupa bugün hangi konumda olurdu?
Ve Avrupa’nın en güçlü kadını Ursula von der Leyen’in de Avrupa’nın çıkarlarını gözetmediği besbelli ortada. O, ABD’ye yakın yönetim kadrolarının yüksek görevlere nasıl getirildini açığa çıkaran bir örnektir, zira Avrupa Konseyi’ne seçilecekler listesinde dahi adı geçmiyordu. Ukrayna’ya daha fazla para ve silah yardımı yapılmasını sağlaması Washington’un yönergelerine uygundu, çünkü Rusya uzun soluklu bir yıpratma savaşına sokulmak isteniyor. Von der Leyen elbette kendi çocuklarından hiç birini böylesi bir savaşa göndermeyecek, namlunun önüne sürülenler daima başkalarıdır.
Son on yolların bütün çatışma ve savaşlarında sorumluluğu olan Joseph Biden Rusya’yı izole etmeyi ve ABD’nin tek kutuplu konumunu sağlamlaştırmayı başardı. Gerek o, gerekse de birçok Avrupalı politikacı yanılmış olabilir. İnsanlığın büyük bir bölümü ABD kaynaklı cüretkârlık ve saldırganlıkları artık sineye çekmek istemiyor. Aslında ABD’nin kürsel finans ve ekonomi politikası üzerinde hâlâ büyük bir nüfuza sahip. Ancak Rusya, Çin, Hindistan ve başka ülkeler alternatif bir finans sistemi üzerinde çalışıyor. Ve dolar küresel rezerv para olmaktan çıkarsa ABD batar. O zaman istedikleri kadar para basma olanakları kalmaz.
Politikacı ve gazeteciler Almanya ve Avrupa’nın Rusya’dan ve şimdi de Çin tarafınan tehdit edildiğini idda ediyor, bu nedenle devasa bir silahlanmaya gerek olduğu belirtiliyor. Ama ABD’ndeki savaş çığırtkanlarından başka hiç kimse Almanya ve Avrupa’yı tehdit etmiyor. AB şu anda yıkıma doğru ilerlerken, ABD’ndeki silah sanayi, ilaç sanayi ve bilişim şirketleri şampanya patlatıyor. Şüpheler giderek daha da somutlaşıyor: Bütün bunlar iyi düşünülmüş, planlanmış ve uygulamaya sokulmuştur. Kültür, eğitim, altyapı ihmal ediliyor, yarı yolda kalan bir diğer şey de insan onuruna yaraşır bir yaşamdır.
Yazar ve gazeteci Dr. Wolfgang Bittner Göttingen’de yaşıyor. 2014’te “Die Eroberung Europas durch die USA”, 2019’da “Die Heimat, der Krieg und der Goldene Westen” ve “Der neue West-Ost-Konflikt” ve de “Deutschland – verraten und verkauft. Hintergründe und Analysen.” adlı kitapları yayımlandı.