Korona pandemisi hepimizi aşılması gereken oldukça büyük sorunlarla karşı karşıya bıraktı. O, bizi günlük yaşam hakkında tekrar detaylıca düşünmeye ve gerektiğinde onu değiştirmeye, hatta yeniden örgütlemeye zorluyor. Özellikle böylesi bir durumda tepkiler ve spekülasyonlar yalnızca sorunlu değil, ayrıca sorumsuzcadır.
1. Korona pandemisi kentsel günlük
yaşamı haritalandırmak için önemli itkide bulunuyor
Korona pandemisinin ifade ettiği sorunlarla yüzleşmek istediğimizde, ilk bakışta yolumuza hemen iki zorluk çıkıyor. Birincisi, henüz pandeminin özellikleri hakkında çok az şey biliyoruz ve ikincisi, böylesi zorluklarla uğraşmak için kentsel günlük yaşamda hangi koşulların ve hareket alanlarının mevcut ya da en azından olanaklı olduğunu pek bilmiyoruz.
Birinci zorluk, benzer pandemiler yaşanmış olmasına karşın, bu pandeminin tıbbi görünümleri hakkında pek bir bilgimiz olmamasından kaynaklanıyor. Elbette son olarak burada olayı kavramak noktasında yol katedildi. Ve artık günlük yaşantımızı yeniden düzenlemenin gündemde olduğuna işaret eden bir dizi deneyim sahibiyiz.
Ve ikinci zorluk açısından söz konusu olan şey, kentsel günlük yaşamın yeni bir yönelime kavuşmasıdır. Böylesi bir yönelim ya da yeniden haritalandırma, ilk olarak aşılması gereken büyük bir engel oluşturur. O yalnızca karmaşık değil, ayrıca ve her şeyden önce birçok ön koşulu bulunan bir girişimdir. Bu, günlük yaşamın geniş ölçüde rutinleşmiş akışıyla başlar. Amaçlar, bunlar için gerekli adımlar ve buna bağlı hedefler genelde düşünülmez, aksine alışılagelenin ve gün be gün uygulanmakta olanın çerçevesinde halledilir.
Korona pandemisi gerçekten de günlük yaşam üzerine daha fazla kafa yormaya teşvik ediyor. Ve bu noktada, belki de ilk bakışta şaşırtan bir şey kendini gösteriyor, perspektiflerin belli bir yakınsaması. Pandeminin gidişatından hareketle, artık onun günlük tıbbi ve de toplumsal etkileri hakkında çoktan çokyönlü tanılar elde ettik. Ve öyle görünüyor ki, bu tanılar aynı yönü hedefliyor.
Pandeminin pratik etkileri bakışları salt günlük ortak yaşama değil, bunun ötesinde burada belirli öğelere yoğunlaştırıyor – pandemi tartışmasından tamamen bağımsız olarak, kentsel ortak yaşam tartışmasında her daim bir rol oynayan öğelere. Bunlar önceden Erwin Goffman için de büyük bir rol oynamış öğelerdir. Goffman bu öğeleri karşılaşılan herhangi bir sağlık sorunundan bağımsı betimliyor. Onun için buradaki esas gözlem gündemdedir, “insanların birbiriyle arasındaki iyi niyetli mesafe” fenomeni söz konusudur. Goffman kentsel ortak yaşam üzerine analizinde sürekli semtleri ele almış, onun sosyokültürel ve işlevsel karışımını betimlemiştir. İnsanların birbirine aşırı yaklaşmadığı bir durumu göz önünde bulundurmuştur, çünkü onlar zaten bir kentte zorunlu olarak birbirlerine yabancıdırlar, ancak birbirine tamamen kayıtsız değildirler, çünkü iş, alışveriş, sağlık hizmetleri, eğitim ve daha birçok konuda birbirlerine bağımlıdırlar. Ve böylesi bir davranışın doğalmışçasına uygulanan sosyal bir çerçevelenmeye dayandığı ortaya çıkmıştır, bir çeşit sosyal mantık söz konusu. Ve bu ayrıca şehir panlama tartışmalarında günümüzde “kısa mesafelerin şehri” diye adlandırılan tartışmanın da çekirdeğini oluşturuyor. Bence bununla bir nevi açık kapılara hücum ediliyor.
2. Pandemide semtler kentsel bir
laboratuvar karakteri kazanıyor.
Günlük yaşam alışılmışlıklarını iyi niyetli bir mesafeyle uygulayanların doğruyu yaptıklarını pandemiden öğrenmek mümkün. Goffman’da herkesin herkese yabancı ve aynı zamanda günlük yaşamı başarıyla organize etmek için, herkesin herkese ihtiyaç duyduğu kentsel bir durum söz konusudur. Pandemide, olağanüstü bulaşıcı bir durumda, aramıza iyi niyetli bir mesafe koymak gündemde, çünkü bu şekilde bütün iletişimden ve birbirimizle sosyal ilişkiden tümüyle vazgeçmemiz gerekmeden, virüs kapma riskleri oldukça azaltılmış olur. Pandemi zamanlarında, ifade gücü yüksek bir kentsel laboratuvar olarak semte değer gösterildiğinde, o zaman buradan bir dizi ipucu çıkarsanabilir. Bunlar gelecekte ortak kentsel yaşamda daha çok dikkate alınması gereken, “insanların birbiriyle iyi niyetli, mesafeli ilişkileri” için ipuçlarıdır.
Birincisi, salt ortak kentsel yaşama şehircilik görünümleri altında değer vermek değil, ayrıca ve her şeyden önce toplumla ortak yaşamın
başlıca momentlerini hesaba katmak, her zaman olduğundan daha günceldir. Ve burada senkronize bir perspektifi izlemek ve tekrar tekrar semtlerdeki durum ile bağ kurmak önemlidir (Bukow, Yildiz 2020, 183). Özellikle günümüzde, insanların, geçmişte olduğundan daha çok gerekli, iyi niyetli, mesafeli birlikteliği, işlevsel olarak iyi örgütlenmiş, kısa mesafeleri içeren derli toplu bir alanda bütün önemli ihtiyaçların (iş, barınma, eğitim-öğretim, kültür, sağlık, boş zaman vs.) karşılanacağı sıkı ve karma bir semti şart koşuyor. Ancak işlevsel açıdan sadeleştirilmiş semtler (her adım için büyük mesafeler katedilmesi gereken ve çok zaman kaybettiren, salt yıkılan bir altyapıyı ve yitirilen belediye hizmetlerini telafi edebilmek için) ve sosyokültürel açıdan büyük bir homojenliğin hüküm sürdüğü (kamusal alanların kaybolduğu ve insanın ancak kendi benzerleriyle muhatap olduğu) yerler, bir kez daha yaşam gerçekliğine ters olduklarını gösteriyor.
İkincisi, her zaman olduğundan çok, insanların birbiriyle ilişkisinde önemli oyun kurallarına uymak söz konusu. Ve kent toplumunda oyun kuralları temelden farklıdır, ister iş ya da eğitim-öğretim gibi işlevsel, ister aile içi yaşam ya da sivil toplumsal bağlamlar olsun. Kentsel yaşam elbette yalnızca ailenin ya da muhitin yaşam dünyasındaki toplu kurallara göre işler. Bunun dışında bir kent toplumu, topluluklardan çok farklı örgütlenmiştir. Kurumlarda vs. o resmi kuralları izlemektedir. O, yarı akraba ve birbiriyle oldukça samimi, dolayısıyla “yabancıları” reddeden, hatta onlara düşmanca yaklaşan çok genişlemiş bir aile gibi işlemiyor elbette. İyi niyetli, mesafeye dayalı bir ilişki şekli, bu noktada, günlük ortak yaşamı resmiyette rutinleşmiş biçimde örgütlemeyi ve diğerine, kendi farklılıkları içerisinde, öteki birçok kişiden biri olarak saygı duymayı ifade eder. Kentsel ortak yaşamın kendisi tarafından olanaklığı kılınan güven, elbette burada benzerlikler ya da akrabalıklardan doğmaz, aksine o pratiksel-ussal bir gerekçeye dayanır, insanların birbiriyle resmi-mantıksal etkileşim zorunluluğunun sonucudur.
Ve üçüncüsü, kentsel ortak yaşam söylemine ivme kazandırılması, daha doğrusu pandemi ile uğraşıda deneyim süreçlerinin tartışmaya açılması ve görüş alanına sokulması gündemdedir. Biz kendimiz, diğerleri, şu ana kadar olayı nasıl yaşadık? Konuşmalar ve deneyimlerin paylaşılması nasıl gerçekleşebildi? Neler aniden sorgulanmaya ve diğer tarafta neler aniden doğal görünmeye başladı? Özellikle insanların öne çıkan iyi niyetli, birbiriyle mesafeli ilişkileri birçok ve yoğun konuşmayı teşvik etti, hatta yeni deyimlerin (sağlıkla kal) ve insanlar arasında yeni bir güvenin oluşmasına katkı sağladı. Yeni iletişim teknolojileri, sosyal medya ve sanal iletişim sayesinde böylesi söylemler çok başarılı olabilmiştir.
Pandemi bu şekilde bir laboratuvar olarak semte çok farklı görüler kazandırmıştır. Pandemi semlerdeki resmi yapıların öneminin, özel ve toplumsal davranış biçim ve rutinleri arasındaki farkların altını çizmiştir. Gerçekliğin toplumsal yapılandırmasınının ayrıntılı bir kavrayışını aktarmak söz konusu olduğunda, insanların birbiriyle konuşmasının nasıl bir rol oynadığı daha da açıklık kazanmıştır.
3. Pandemiden çıkarılan dersler özenle
ele alınmalıdır
Her zamankinden daha çok, kentsel laboratuvarlarda şu anda belirginleşen çizgileri daha da derinleştirmek ve bunlardan ayrımlayıcı
yorumlama modelleri geliştirmek gündemdedir. Burada, pandeminin neredeyse hayati öneme sahip, aşılması gereken zorlukları karşısında çok çabuk kısa devreler olması gözden kaçmamaktadır. Saf yorumlama modellerinden yararlanmak, ucuz komplo teorilerine kanmak ve yalan haberlere inanmak her zaman akla yakındır. Yanılsamalar, çatışmalar ya da kırılmalar günlük yaşamı sekteye uğrattığında ve bir insan alıştığı, kemikleşmiş ve sıklıkla yararlı olan rutinleri aksatıldığında böylesi tepkiler her zaman akla yatkın gelir. Kentsel ortak yaşamın temel yapısının pandemi tarafından vurgulanarak altının çizilmesi de verili duruma eklenmektedir. Bu şekilde zaten kentsel ortak yaşama karşı olan ve kendilerini aileci-milliyetçi ya da açıkça ırkçı toplum modellerine adayanlar da seferber edilmektedir. Böylesi saf anlatılar “karmaşıklığın indirgenmesi” yönünde salt ucuz değil, ayrıca tehlikeli bir vaatte bulunuyor.