Andrea Tarquini (La Repubblica) – İtalya
Endişe dolu dikkatler, “enfeksiyon” kapma korkusu, Almanya ve Avrupa’nın geleceği için tasalanmak: İtalyan basını Pegida’yı, (Doğu) Almanya’daki bu yeni ve yayılmakta olan hareketi kısaca böyle görüyor. Bu konuda kendi gazetemde ya da meslektaşların çalıştığı rakip gazetelerde (Corriere della Sera, La Stampa), kendi köşelerinde yazdıkları haber, yorum ve analizler okunduğunda bir huzursuzluk olduğu gözden kaçmıyor.
“Gerçek Almanlar biziz, Dresden’de kitleler bu sloganı atıyordu” diye yazdılar Corriere’deki meslektaşlar. La Repubblica’nın Dresden’den yaptığı bir haberde, Fransız Ulusal Cephe (Front National) ile benzerlikler ve paralellikler nesnel olarak vurgulandı ve bunların altı çizildi: Dresden’deki bu protestolara bakıldığında, Pegida, orta sınıfın, kurulu partiler tarafından “hayal kırıklığına uğratılmış” ve onlar tarafından temsil edilmediğini hisseden seçmenlerin bir hareketi gibi görünüyor. Pegida aynı zamanda – ve Marine Le Pen’in partisiyle çok daha endişe verici olan gönüllü akrabalığı burada yatıyor – insanların korkularından pervasızca çıkar sağlayan bir siyasal güç imajına sahip. Diğerlerine, farklı olanlara karşı duyulan korku, hem de – İtalyan basını buna da işaret ediyor – Berlin ya da Frankfurt gibi mültietnik, dünyaya açık kentlerde değil, yabancı oranının yerli nüfusun yaklaşık yüzde 1 ya da 2’sine tekabül ettiği bir kentte.
Geçen günlerde Günther Jauch’un tartışma programına katılan Kathrin Oertel’in (Pegida’nın önde gelen isimlerinden biri) açıklamalarına hiçbir itiraz gelmemiş olması İtalyan basınının endişelerini arttırdı.
Bu korkuların en az iki nedeni var. Birincisi Fransa, Hollanda, İskandinav ülkeleri ve ne yazık ki İtalya gibi Avrupa Birliği’nin en büyük ülkeleri arasında yer alıp da, yabancı düşmanı ve İslam karşıtı sağ popülistlerin önemli bir rol oynamadığı tek ülkenin Federal Almanya olmasıdır.
İkinci neden ise iç politikayla ilgili: AB içerisinde bir ülkenin yürüttüğü iç politikanın diğer bir ülkenin iç politikası üzerinde önemli bir etkide bulunması kaçınılmaz. Şu an başında Başbakan Matteo Renzi’nin bulunduğu İtalyan hükümetinin – demokrat sol ve muhafazakar demokratlardan oluşan, Avrupa yanlısı koalisyon – en büyük karşıtı, başını “haklın vekili” genç Matteo Salvi’nin çektiği, popülist, Avrupa karşıtı ve açıkça arsız bir ırkçı hareket olan Kuzey Birliği’dir (Lega Nord).
Salvini’nin Kuzey Birliği şu an Front National ile çok iyi ilişkilere sahip, her ikisi de (araştırmacı gazetecilerin ortaya çıkardığı gibi, yaşasın özgür basın…) Putin Rusya’sından finansal destek alıyor ve her ikisi Putin’in hoşgörüsüz, İslam karşıtı dünya görüşünü paylaşıyor. Renzi Hükümeti’nin düşmesi ve Kuzey Birliği’nin zaferi yüzünü Avrupa’ya dönmüş ve dünyaya açık bir İtalya için ölüm çanlarının çalmaya başlaması demektir. Bu nedenledir ki, değerli okurlar, ülkelerinde sözlü ya da fiziksel ırkçı şiddete medeni cesaret göstererek karşı koyan bütün İtalyanlar, Dresden’i endişeyle izliyor.