Safter Çınar
İlk yıllar
Almanya’daki hak ve çıkarlara yönelik ilk “göçmen örgütlenmeleri” olarak 1970li yıllarda İspanyol ve Yunan Veli dernekleri ve federasyonları oluştu.
Türkiye kökenli insanların Almanya’daki hak ve çıkarları için örgütlenmeleri oldukça geç başladı, ciddi bir örgütlenmenin 1980’li yılların ortasında gelişmeye başladığını söylemek herhâlde yanlış olmaz.
Gerçi çalışmak için Almanya’ya gelenler daha 1960’lı yıllarda dernekler ve de federasyonlar kurdular, ancak bunların hemen hepsi Türkiye’deki partilerin/politik akımların yakınlık duyar kuruluşları idiler. Bu derneklerde insanlara buradaki sorunlarına yönelik bazı hizmetler verilse bile ana hedef Türkiye’ye yönelik politikalar üretmek ve taraftar toplamak idi.
Bu gelişmenin nesnel ve öznel nedenleri vardı. Bir neden insanların – Federal hükümetin de yıllar boyu savunduğu üzere – kendilerini Almanya’da geçici olarak algılamaları, diğer bir neden ise Türkiye’deki anti-demokratik politik ortama gösterilen duyarlılık idi.
Almanya’daki hak ve çıkarlara yönelik örgütlenmeler
1973 yılından itibaren aile birleşiminin gerçekleşmesi, Almanya’da doğan çocukların sayısının giderek artması, Türkiye’deki olumsuz politik ve ekonomik gelişmeler (12 Eylül askeri darbesi vd.) zamanla geçiciliğin kalıcıya dönüşmesi sürecini başlattı. 28 Kasım 1983 tarihli “Geri Dönüşü Teşvik” Yasası’ndan (tüm yabancılar itibariyle) ancak yaklaşık 400.000 kişinin yararlanmış olması, kalıcılığın algılanmaya başlamasının bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
1980’li yılların ilk yarısında Almanya’daki hak ve çıkarların savunulmasını öne çıkaran örgütlenme girişimleri başladı. İlk aşamada oluşan tek tek dernekler daha sonra eyalet çapında çatı kuruluşlarında birleşmeye başladılar. 1990’lı yıllarda ise Almanya çapında federasyonlar oluştu, hatta bazı federasyonlar bir üst çatıya üye oldular.
Bu gelişmeye bir örnek vermek gerekirse:
Kuzey Ren Westfalya Türk Veli Dernekleri Federasyonu ve Aşağı Saksonya Türk Veli dernekleri Federasyonu adı geçen eyaletlerdeki tek tek veli derneklerinin eyalet çapında çatı kuruluşlarıdır. Bu eyalet federasyonları başka eyaletlerdeki tek tek veli kuruluşları ile birlikte Almanya Türk Veli Dernekleri Federasyonu (FÖTED) üyesidir. FÖTED ise Almanya Türk Toplumu (TGD) üyesidir.
2000’li yıllarda sayıları giderek artan “hemşeri dernekleri” de çok kez bu çatıların içinde yer almaktadırlar.
Bu gelişmelere paralel olarak çoğunluk toplumu mensupları ile ortak örgütlenmeler de oluşmaya başladı (Türk-Alman Ticaret ve Sanayi odası /TDHK gibi).
2010’lu yıllarda ise göçmen kökenliler Federal Almanya’ya özgü kuruluşlar kurma çabasına girdiler. Bu alandaki önemli bir gelişme sosyal hizmetler (Wohlfahrtspflege) alanındaki girişimlerdir.
2014 yılında 11 farklı kökenden Almanyalıların oluşturduğu Çokkültürlü Sosyal Hizmetler Kurumu[1] (“Verband für interkulturelle Wohlfahrtspflege, Empowerment und Diversity” – VIW) kuruldu. Alman İslam Konferansı çerçevesinde bir “İslam Sosyal Yardım Kurumu (Islamischer Wohlfahrtsverband)” oluşturma çalışmaları yapılmaktadır.
Örgütlenmenin farklı alanları, temelleri ve birliktelik
Türkiye kökenlilerin Almanya’daki hak ve çıkarları savunmak için oluşturduğu kuruluşlar/çatılar farklı temellerde kuruldu: Partiler üstü – Politik/ideolojik – Türkiye politikalarına ağırlık veren – etnik – dinsel/mezhepsel – mesleksel (Öğretmenler, Sağlık meslekleri mensupları gibi) – Spor – işverenler/girişimciler – ilgi alanları örgütleri (örneğin, sanat) vd. gibi.
1990’lı yıllarda ilk “göçmen kuruluşları” oluşmaya başlayıp politik partilerle/politikacılarla bir araya gelindiğinde onlardan şu klasik cümleyi duyardık: “Önce siz Türkler bir araya gelin, sonra konuşalım”. Kuşkusuz, kendilerinin bile inanmadığı bu söylem “bizleri başlarından atmak” çabasından başka bir anlam taşımıyordu. Ancak, örgütlenmemizin giderek güçlenmesi, Türkiye kökenli seçmen sayınının artması vd. bu tutumu tamamen değiştirdi – artık göçmen kuruluşları ile ciddi ilişkiler kurulmadan politika yapılamayacağı kavrandı.
Buradan hareketle kuşkusuz tüm bu kuruluşların varoluş nedeni vardır. Çoğulcu bir toplumda Türkiye kökenlilerin de çoğulcu bir örgütlenme yapısı olacaktır.
Soru/sorun Federal Almanya’daki sayısal ve örgütsel yapımızın temelinde daha güçlü bir çıkar savunması nasıl gerçekleştirilebilir?
Federal Almanya politikasından istemlerimizin en büyük bölümü özünde örtüşüyor, en önemli farlılıklar Almanya’daki İslam’a bakış ve buna yönelik tavırlarda var gibi gözükmekte.
Bir olayda ortak bir tavır sergilenmişti: 2007 yılında bir yandan “Uyum Zirvesi” çerçevesinde sivil toplum kuruluşları ile politika aynı masada konuları tartışırken, aynı tarihte Federal Parlamento önemli sertleşmeler getiren “Göç yasasını” karara bağlıyordu. Hemen tüm kuruluşlar bu ikiyüzlü tutumu protesto etmek için uyum zirvesini boykot etmişlerdi.
Aynı doğrultudaki temel istemleri birlikte savunmak olası olabilmeli. Böyle bir yaklaşım başka platformlarda farklılıkları – üslubuna uygun olarak – dile getirip savunmaya engel olmamalı. Hatta somut: Ortak bir basın toplantısında ortak görüşlerin yanı sıra farklı görüşleri de ortaya koymak olabilir.
Kuşkusuz şu günlerde bu çok zor görünüyor: Türkiye’de tekrar gerilmiş olan ortam, Almanya’ya da yansıyor, doğal olarak doğrudan Türkiye politikaları yapmayan örgütlerde bile yöneticilerin/üyelerin bir bakışı var, bu ise Türkiye’deki gelişmelere farklı bakan kuruluşların bir araya gelmesini en azından zorlaştırmakta.
Tüm bunlara karşın Federal Almanya’daki ortak çıkarlarımız/istemlerimiz temelinde birlikte hareket etmenin yol ve yöntemlerinin diyaloğunu sürdürmek gerekiyor.
[1] http://www.korientation.de/2014/06/20/empowerment-und-diversitaet-in-der-sozialarbeit-der-neu-gegruendete-verband-fuer-interkulturelle-wohlfahrtspflege-findet-grossen-anklang/