Prof. Dr. Seyhan Hasırcı
21. yüzyılımızda her geçen gün daha da artan insan nüfusu nedeniyle, dünya coğrafyasında bulunan ülkelerin, yeni kaynaklar yaratmanın yolunu aramaya devam ederken, bir yandan da daha sağlıklı yaşayabilmenin endişesi içerisinde olduklarını gözlemleyebiliyoruz. Daha iyi bir hayat standartını yakalayabilmek kuşkusuz bir ülkenin sosyo-ekonomik ve politik yapısı ile de yakından ilgilidir. Daha iyi bir eğitimin ve sağlıklı bir beslenmenin arkasında, kaliteli bir yaşam arama faktörü yatmakta olduğunu düşünüyoruz.
Günümüzde spor, toplumsal, ekonomik, sağlık ve siyasi boyutları olan oldukça önemli bir kurumdur. Bunun yanında spor, aynı zamanda takım ruhu ve dinamizmi, dayanışma, hoşgörü, toplumsallaşma, paylaşım, demokratikleşme, sağlıklı bir kuşak yetiştirme ve bağlılık gibi önemli değerleri de içerisinde taşır. Ayrıca kişisel gelişim ve başarıya katkıda bulunan önemli bir araç olarak da algılanabilir.
Son yıllarda sporun, Avrupa’da bir sosyal amaç olarak ilgili devletler ve burada bulunan sivil toplum kuruluşları (dernek ve vakıflar) tarafından desteklenmesi, bu anlamda bir ülkedeki bireylerin hem fiziksel gelişimine, hem de erdemliliğine olan katkıları nedeniyle oldukça önemli bir yer tutmaktadır.
Ayrıca spor, farklı kültürel yapıya sahip insanların birarada aynı etkinliği yapabilmelerine olanak sağladığından da toplumsaldır. Spor ekonomisinin ulaştığı yer son yıllarda özellikle turizm, teksil ve gıda sektörünü de geçerek çok büyük bir ekonomik alan olarak yerini almıştır ve özellikle profesyonel spordaki sermayenin büyüklüğü gözler önündedir. Sporun sağlık boyutu oldukça önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı “bireyin kendisini fiziksel, duygusal (psikolojik) ve sosyal yönden mutlu hissetmesidir” diye tanımlar. Bu da sadece ve sadece bir ülkede yaşayan bireylerin büyük ölçüde spora katılımları ile mümkün olabilmektedir. Gelişmiş olan ülkelerde, egzersiz yapan bireylerin tümü, sporun ya da egzersizin sağlığa olan katkısını çok yakından bilmektedirler, yine sporun politik yapısına ilişkin olarak, ülkelerini yöneten liderler, sporda uluslararası alanlarda başarılı olmuş bireyler üzerinden siyaset yapmayı bir alışkanlık haline getirmiş ve bu şampiyon sporcuları ülkenin önemli bir aynası olarak hep ön plana sürmüşlerdir, bu nedenle sporun siyaset ile yakından ilişkisi vardır.
Sporun eğitimsel, kültürel, sağlıksal ve politik alanlardaki önemini kısaca bu şekilde özetledikten sonra, sivil toplum kuruluşlarının bu alanda çocuklarımız için yükleneceği sorumluluğun ne şekilde olması gerektiği üzerine tartışacağız. Çünkü bugün Almanya’da yaşayan ve sayıları yedi milyona ulaşan göçmenlerin ve dolayısıyla da Türk insanının hayat standartlarını tıpkı Alman vatandaşları gibi yükseğe çekilmesine ortam hazırlayacak bir konunun tarafımızca bilinmesi ve göçmen vatandaşlarımızla paylaşılması kanımca bu konunun daha ilgi çekici bir hale gelmesine neden olacaktır.
Sivil toplum kuruluşları bilindiği üzere devletin resmi kurumlarının dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerler yapan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Politik, sosyal ve kültürel alanlardaki duyarlı çalışmalarının yanı sıra spor konusunda da üstüne düşen her türlü sorumluluğu yüklenmektedir.
Bu yazımızda, sporun farklı boyutlarını siz değerli okurlarımla paylaşarak özellikle Almanya’da yaşayan siz göçmenlerin spor yaşamına, dolayısıyla hayat standartının yükseltilmesine katkı sunmayı amaçlıyoruz.
Yapılan birçok araştırma sonuçlarına göre özellikle Almanya’da bulunan göçmenlerin spora katılımının çok düşük oranda olduğu ve özellikle de spora katılıp da başarılı olanların sokakta tesadüfen değil de, bu ülkenin köklü geçmişi olan kulüplerinin alt yapısından yetiştikleri bir gerçektir (Özil, Klose, Khedira, Boateng, Podolski, Hamit ve Halil Altıntop kardeşler vs gibi). Ayrıca bu katılım çok dar bir alanda (Futbol, Kıck-Boks vs.) kalmaktadır.
Yabancıların spora katılmamalarının birçok nedeni (ailenin geçim sorunları, spor yapabilecek yerlere yönlendirilmeme, okul ve eğitim sorunlarıyla boğuşma, teknolojinin ve bilgisayar oyunlarının daha etkili olması vb.) vardır. İşte burada samimi ve gönüllülük bazında toplumsal faaliyet yürütmekte olan derneklerin nitelikli çalışmaların yapılmasıyla göçmenlerin spor alanında da çağdaşlaşmasına katkı sunacağından hiç kimsenin şüphe duymaması gerekir, ancak bu nitelikli çalışmaların planlı ve programlı bir şekilde hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Spor dallarının kendi özelliklerine göre belirli bir süresi, kuralı, değerlendirmesi ve hakemi, antrenörü vs. vardır ve devletlerin sistemleri içerisinde yer alıp, organize edilmektedir. Ülke bazında bu faaliyetler spor federasyonları ve spor kulüpleri tarafından örgütlenir. Ancak sadece devletin kaynakları bu uygulamaları tam anlamıyla yerine getirmeye yetmeyebilir! İşte o zaman sivil toplum kuruluşlarının burada önemli bir sorumluluğu yüklenmesi gerekmektedir. Sivil toplum kuruluşları müzik, sinema, tiyatro, okuma-yazma (literacy) vb. alanlarda yaptıkları çalışmaları spor alanında da yapabilirler.
Bu alanda yürütecekleri nitelikli çalışmaların yapılandırılmasını kısaca şu şekilde özetleyebiliriz: Öncelikle kendi üyelerine faklı spor dallarına erken yaşlarda başlamak ile ilgili bilgilendirme yapmak; çocukların günümüzde artık sayıları oldukça artan farklı spor dallarında deneyim kazanma şanslarını sağlayarak, yeteneklerinin erken yaşta saptanmasına katkı sunmak; bireylerin yetişmesinde sporun ve egzersizin uygulamalı olarak önemini göstermek ve bunları özendirmek gibi bir işlevi hem kulüpler bazında hem de yerel yönetimler bazında desteklenmesini planlamak; yeteneklerine göre çocukların çevredeki köklü spor kulüplerine yönlendirilmesine ve kabul görmesine ön ayak olmak vb.
Sivil toplum kuruluşlarının yapacağı nitelikli çalışmalar için, kamunun spor alanında federal ve yerel düzeyde sunduğu olanakların araştırılması, kamu kuruluşlarıyla ilişki ağı oluşturulması, derneklerin bu amaçla birbiriyle etkileşime geçeceği ortak bir çalıştay düşüncesi için duyarlı kılınması, uzmanların derneklerle böylesi bir çalıştayda işbirliğine girmek üzere sürece kazanılması ve nitelikli çalışma alanları için uzmanlar ve STK’ların taslak programlar geliştirmesi, dernek ve uzmanlar tarafından bu sürecin koordine edilmesi için bir kurul (YAPI) oluşturması önerilebilir.
Bu açıdan baktığımızda spor yapılabilecek fiziki alanlara, uygun sportif giysilere, o spor dalına özgü malzemeye gerek vardır. Bir ülkede nüfusun büyük bir oranı hareket ve egzersiz içerisine ne kadar çok çekilebiliyorsa, sağlıklı kişiler sağlıklı bir toplum olma yolunda önemli bir yolu kat etmiş oldukları gibi, bu kadar geniş kitleden yetenekli çok sayıda sporcunun da daha kolay elde edebileceği unutulmamalıdır.