Prof. Dr. Volker Lenhart
ve Heidelberg Üniversitesi Ders Grubu:
Thea Herde, Valentin Stöltzel, Stefan Wick, Robert Kayser, Nicolas Bott, Julia Greiner, Sofia-Elisavet Tsiampali, Frederik Eckerle
Asgari ölçekte ve belirli kalitede bir eğitime erişim, Dünya Eğitim Konferansı’nın Senegal’in başkenti Dakar’da, 2000 yılında yayınladığı “Education for All 2000 Assessment” gibi dünya eğitim durumuna ilişkin siyasi belgelerde açıkça bir insan hakkı olarak adlandırılmaktadır. Demek ki eğitim 1960’ların Federal Almanyası’nda -Ralf Dahrendorf tarafından vurgulanan “yurttaşlık hakkı” parolasıyla sınırlı değildir, aksine bunun ötesine işaret eden genel bir insan hakkıdır.
Bir insan hakkı olarak eğitim küresel ölçekte geçerli uluslararası örfi hukuk ve uluslararası antlaşmalar hukuku belgelerinde belirlenmiştir:
– 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
– 1960 Eğitimde Ayrımcılığa karşı Sözleşme
– 1966 Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme
– 1989 Çocuk Haklarına Dair Sözleşme
– 2006 Engelli Hakları Sözleşmesi
– 2011 BM İnsan Hakları Eğitimi Bildirgesi.
Buradaki soru, düzgünün genişletilmesine mi çalışılması, yoksa eğitim hakkının yasal çerçeveye sahip mevcut yönergeler kapsamında daha iyi uygulanması için vurgu yapılmasına mı odaklanılması gerektiği sorusudur. Bunu düşünürken eğitim hakkının salt diğer insan haklarından etkin olarak yararlanmanın değil, aksine günümüzde aynı zamanda bilgi toplumu olarak da adlandırılması gereken dünya toplumunun ekonomi, siyaset, kültür alanlarındaki fiili uygulamalarına katılımın önkoşulunu oluşturduğu dikkate alınmalıdır. Düzgülerin içinin daha iyi doldurulmasına karar verildiğinde, dünya genelinde aşılması gereken eksiklerin varolduğu beş alan göze çarpar:
- Yetişkinlere telafi amaçlı okuma-yazma öğretimi
EFA 2015 Küresel İzleme Raporu son on yılın farklı anket sonuçlarını özetliyor:
“There are about 781 million illiterate adults. The rate of illiteracy is likely to have dropped slightly from 18% in 2000 to 14% in 2015…
Progress has been made towards gender parity in literacy. All countries where fewer than 90 women for every 100 men were literate in 2000 have moved towards parity, but none of them will reach parity by 2015”. Burada okur-yazar olmayanlar denildiğinde kastedilenler, günlük yaşamlarıyla ilgili basit bir sözü anlayarak okuma ve yazma durumunda olmayan kişilerdir.
781 milyon dünya yetişkin nüfusunun %20’sini oluşturuyor. Hiç okuma-yazma bilmeyenlerin çoğu küresel Güney’de bulunan ülkelerde yaşıyor. Önerilen önlemler de bunlara yoğunlaşıyor:
– Okuma-yazma bilmemenin “aşağıdan” aşılacak şekilde çocuk ve gençlerin ilköğreniminin genişletilmesi ve kalıcılaştırılması.
– Siyasetin ivme kazandırdığı kitlesel kampanyalar
– Kapsamlı arz programları
– Ağırlıklı noktaları ele alan küçük, yerel programlar
Bu önlemler arasında kitle kampanyaları kalıcılığı en düşük başarılar göstermiştir.
- Barış eğitimi
Şu an devam eden 223 silahlı çatışmada uluslararası örgütler, ulusal kurumlar, devlet dışı kuruluşlar ve yerel girişimler eğitim yoluyla barışı sağlamaya ve düşman tarafların uzlaşmasına katkı sunmaya çalışmışlardır. Önlem modelleri ya biçimsel, bir diğer ifadeyle okula odaklı ya da biçimsel olmayan, biçimsel eğitim kurumlarının dışında gerçekleşen türdendir. Birincisi için entegre, içselleyici eğitim kuruluşları birer örnektir. Farklı dinlerden, kültürlerden, uluslardan çocuk ve gençler, derslerde, aynı ortamda birlikte öğreniyor. Çoğunlukla iki ve çokdilli çalışan çocuk yuvaları ve okullar öğrenim görenlere kendi gelenek ve özdeşlikleri hakkında erkenden düşünme olanağı sunuyor. Diğerlerinin kanılarının ve kültürel özgünlüklerinin hoşgörülü olmaya yetkinleştiren tarzda dikkate alınması da öğretilmekte/ bunun alıştırması yapılmakta. Biçimsel olmayan önlem modeli için, düzenlenmiş kültürlerarası ve topluluklararası karşılaşmalar bir örnektir. Etkinlikler çocuk ve gençler için toplanma yerlerinde, gençlik kamplarında, „barış bilgisayar merkezlerinde“ gerçekleştiriliyor. Rafting ve “barış için spor” yarışmaları gibi deneyimsel-pedagojik serüvenlerde biraraya geliniyor. Etkinliklerin barışçıl bir etkileşim için ortamlar yaratması ve böylece diğerini tanıyarak, önyargıların aşılmasına katkı sunması amaçlanıyor.
- Sığınmacıların eğitime entegrayonu
2015’te dünya genelindeki mülteci sayısı 61 milyona vardı. Batı Avrupa’da, özellikle de Almanya’da, Suriye, Irak, Afganistan gibi kriz bölgelerinden gelen sığınmacılar nedeniyle bu sorunsalın özel olarak bilincine varıldı. Entegrasyon çabaları zorunlu olarak bir eğitim öğesi içeriyor: Yeni gelenler için dil kursları, meslek eğitimine erişim, çocuk ve gençlerin okullara katılımı, üniversitelerin sığınmacı öğrencilere açılması. Okula entegrasyon için Almanya’da şu önlemler var: Öğrenim düzeyi testleri, hazırlık sınıflarının oluşturulması, öğretmenlerin kültürel farklılığa duyarlı kılınması, ikinci dil Almanca için öğretmenlerin mesleki eğitimi. Okul çevrelerinin “gettolaşması” engellenmelidir. Sığınmacı çocuklarının, zaten mağdurlardan oluşan öğrenci kitlesiyle ilgilenmek zorunda kalan okul bölgelerinin eğitim kuruluşlarına artan oranda katılması yönünde bir eğilim var. Geleneksel göç pedagojisi daha çok işgücü göçünün bakış açısı temeline dayandırılarak geliştirilmiştir. Sığınmacı göçü ile daha az ilgilenmiştir. Bu alanda eğitimbiliminin telafi etmesi gereken bir eksiği olduğu saptanabilir.
- Teröre karşı bir önlem olarak eğitim
Küresel terör tehdidi günümüzde herşeyden önce IŞİD, El Kaide, Boko Haram, El Şebab Milisleri gibi İslamcı gruplardan geliyor. Genç insanların gerek Müslüman gerekse Batılı toplumlarda terör grupları tarafından kazanılmaması için alınması gereken önemli bir karşı önlem, teröre karşı olan İslam teolojisinin ve ona dayalı bir din dersinin öne çıkarılmasıdır. Örneğin Mısır 2015’te teröristlerin nasıl Kuran’ı ve İslami hadisleri yanlış yorumladıklarını gösteren bir üniversite bölümü kurmayı planladı. Buna göre öğrenciler gözden geçirilen ders planlarıyla terörist akımların İslam’la bir ilgisi olmadığını kavraması hedeflenmiştir. Ürdün’de okul ve camilerde verilen din derslerinde reforma gidiliyor, yeni okul kitapları hazırlanıyor ve – eğitim bakanına göre – bu kitaplar nasıl ılımlı Müslüman olunabileceğini, diğerlerine nasıl saygı duyulabileceğini ya da farklı ulusları ve etnik grupları kapsayan bir ortamda nasıl yaşanabileceğini gösteriyor. Ürdün yalnızca minarelerden ezan okunan değil, kilise çanlarının da ayine davet etmesine izin veren bir ülkedir.
Baden-Württember’de ilkokular için İslam din dersinin yönetmeliğinde Cihat kavramı ölümcül savaşkanlıktan ayrı tutuluyor: “(Öğrenciler) Cihat kavramının iyiye doğru değişimin kapsamlı bir çabası olduğunu biliyorlar: Allah rızası için, iyi bir insan olmam, egomu bastırmam, diğerlerine destek olmam, özgürlük, adalet için, toplumdaki sosyal olumsuzluklara karşı çalışmam için (o) bireyde başlar”.
- Kayıtdışı sektör için meslek eğitimi
Eğitim hakkı konusunda, bu hakkın meslek eğitimine erişimi de içerdiği sıklıkla gözden kaçar. Elbette ne tam vardiyalı okula odaklı meslek eğitim kurumları ne de ikili sistemin (Almanya’da başarılı olduğu şekliyle) şematik aktarımı, küresel güneydeki çalışanların çoğunluğuna ulaşmıyor. Orada tarımdan sonra kayıtdışı ekonomi sektörü, hâlâ en çok istihdam olanağı sunan ve yalnızca insanların birçoğu için erişilebilir ürün ve hizmetleri ortaya çıkaran sektör değildir, o aynı zamanda en büyük meslek eğitim kurumudur. Mesleki vasıflandırmanın kayıtdışı ekonomi koşullarında desteklenmesi, GIZ’de (Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu) özetlenen Alman kalkınma işbirliğinin başarı vaadeden, kısmen de sınanmış önlemlerinin bir „malzeme çantasını“ biraraya getirdi.
– Kayıtdışı edinilmiş yeterliklerin tanınması
– İş bulmak
– İstihdama yönlimli meslek ve meslekiçi eğitim
– Serbest mesleğe geçişte meslek eğitimi
– Community-based Training
– Finansman hesaplaması
– kayıtdışı çalışanlar için yeşil beceriler (doğayı ve kaynakları koruyan üretim için yetkinleştirmek)
– Kayıtdışı ekonominin kurumları
– Öğrenim ağları
– Hareketli meslek eğitimi
– Meslek eğitimi merkezlerinin açılımı
– Düzeltilmiş geleneksel çıraklık eğitimi
– yaşam becerilerinin aktarımı
Bu ağırlık noktaları şunu gösteriyor: Dünya toplumu – tarihsel karşılaştırmada – varolduğu tartışma götürmez ilerlemelere rağmen, eğitim hakkı düzgüsünün içini doldurmaktan hâlâ çok uzak.
*Bu yazı, PoliTeknik’in 10. sayısında yayımlanışının adından yazar tarafından değiştirilmiş ve baskıda yer alan “781 milyon dünya yetişkin nüfusunun %20’sini oluşturuyor.” tümcesi kaldırılmıştır.