Camila Rojas ve Roberto Álamos
Şili Üniversitesi Öğrenci Federasyonu (FECh) başkanı
Şili Üniversite Öğrencileri Federasyonu Çalışma Merkezi (CEFECh) Yöneticisi
Şili’de, son on yılda gelişen öğrenci hareketleri ve sosyal hareketler eğitimi bütün yurttaşlar olarak bir hak olarak alınması ihtiyacını doğurmuş ve bu görüş üzerinde geniş ve derin tartışmalar üretmiştir. Geçerli eğitim sistemimiz 1973-1990 yılları arasında ülkemize egemen oan askeri-sivil Diktatörlük sırasında oluşturulmuş ve gerçek bir neo-liberal devrim destekleyerek eğitimin pazar haline getirilmesine yol açmıştır: Şili’de, yüksek eğitimin %80’ninden fazlası özel alanda gerçekleşmektedir.
Okul seviyesinde, pazar mekanizmaları öğrenciler arasında aşırı bir ayrımcılık üretmiş bu durum ise gerçek eğitim gettolarını ortaya çıkaran güçlü bir sosyal ayrışmaya neden olmuştur. Günümüzde, okul düzeyinde eğitimin %40’ı kamu okullarında verilmektedir. Bir önceki durum üniversitelerde görülmektedir: üniversitelere girmek için gerçekleştirilen güncel sınav sadece ailelerin sahip olduğu satın alma gücünü göstermektedir. Yüksek öğretimde, bu ayrışma panoraması geleneksel devlet üniversiteleri, özel üniversiteler (1981 yılında diktatörlük tarafından gerçekleştirilen üniversite reformundan sonra kurulmuştur) ve teknik eğitimde de yenilenmektedir. Kapsam son yıllarda katlanarak artmaktadır, bu kurumlara daha iyi fırsatlar elde edebilmek için başvuran gençler yüksek vergilerle borçlandırılmış ve düşük istihdam ve yüksek okul bırakma oranlarıyla hayal kırıklığına uğramaktadır.
Bu bakımdan, Şili Devleti, gerçek bir eğitim hakkının sağlanması ve garanti edilmesi sorumluluğunu yerine getirmediği gibi, tersine, şili vatandaşlarının eğitim hakkını tanımak yerine kendi çıkarlarını amaçlayan ve kara öncelik tanıyan şirketlerin eğitim alanına hakim olduğu bir eğitim pazarının inşa edilmesine olanak tanımıştır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi uyarınca, eğitim haklarının etkinliği her bir Devlet’in kendi inisiyatifiyle karar vererek aldığı önlemlere dayanmaktadır, bu önlemler bir çok durumda söz konusu bildirgede belirtilen evrensel karaktere zıt içerikte olmaktadır. Neden? Toplumun büyük bir kısmını dışlayan önlemler aracılığıyla, evrensel bir insan hakkının garanti edilmesinin zor olduğunu düşünüyoruz.
Devletlerin eğitim hakkını etkinleştirmesini sağlayabilecek bu politikalar sadece İnsan Hakları Evrensel Bildirgesiyle sınırlanmakla kalmayıp aynı zamanda, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi gibi diğer insan hakları sözleşmelerinde de tekrarlanmaktadır. Sosyal haklar sağlamayı amaçlayan önlemlerin garanti edilmesi için ne tür önlemler alınacağına dair bir söylem bulunmadığından, birçok hükümet yukarıda belirtildiği gibi, bu garantilerin evrenselliğini engelleyen politikaların uygulanması zorlaştırmaktadır.
Eğitim hakkının evrensel karekterine müdahalede bulunan bazı kamu politikalarına örnek olarak kamu harcamalarının burslar, krediler ve eğitim hibeleri olarak odaklanması gösterilebilir. Bu tür önlemler, geliri sadece toplumun bir kesimine sunmaları nedeniyle, evrensel eğitim hakkına erişimi toplumun geri kalanına sağlamazlar, bu durum sadece eğitim alanında değil, aynı zamanda sağlık, sosyal güvence ve diğer alanlarda da yaşanmaktadır.
Devletin bu türden bir faaliyet gerçekleştirmesinin sonucu olarak, bir çok ülkede, farklı sözleşmeler ve beyannamelerle eğitim hakkının tanınmış olmasına rağmen, bu hakka erişim söz konusu garanti sağlayıcıların sosyo-ekonomik durumuna ve ödeme kapasitesine bağlı kalmaktadır. Sözleşmeler ve beyannamelerin sadece somut önlemler alma zorunluluğu göz önüne alındığında, eğitim hakkının evrenselliği bir çok kez “Devlet kaynaklarının etkin kullanımı” adı altında sınırlanmaktadır, yani, Beyanname tarafından sağlanan eğitim hakkıyla ilgili gerekli görevler yerine getirilmemektedir.
Şili’li kadın ve erkek öğrenciler olarak eğitim pazarını geriletmek için harekete geçtik ve Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin gerçek anlamda uygulanmasının yollarını aradık, bakça bir deyişle, insanlığın gelişimini insan haklarını ve temel özgürlüklerini garantileyecek ve bütün uluslar, etnik ve dini gruplar arasında toleransı, dostluğu ve anlaşmayı destekleyen bir eğitim hakkı talep ettik.
Son dönemde gösterdiğimiz hareketlilik şili eğitim sistemini radikal bir şekilde dönüştürme ihtiyacı üzerine toplumda bir tartışmayı başlattı. Parasız, kamusal ve kaliteli bir eğitim için verdiğimiz mücadele sadece söylemde kalmadı. Bir çoğu sosyal hakların, özellikle eğitim hakkının, özelleştirilmesini destekleyen geleneksel Şili politik güçlerinin içinden geçmekte olduğu derin temsiliyet krizinin ortasında, kendimizi bir değişim gücü olarak sunduk. Demokrasinin gelmesiyle özel eğitim, diktatörlük döneminde başladığı büyümeye devam etti, bunun bir sonucu olarak Kamusal Eğitim kademeli olarak parçalandı.
Öğrenciler arasında birinci kategori ve ikinci kategori şeklinde ayrım yapmayan, ayrımcı yönü ilerlemiş olan ülkemize sosyal uyum katan, entegrasyonu sağlayan bir eğitim fikrini temel alarak kamusal sistemi destekleyen gerçek bir eğitim hakkını sağlamın Devletin sorumluluğu olduğunu söylüyoruz. Eğitim özgürlüğü, özel kurumların hangi öğrencinin hangi üniversiteye erişim hakkı olacağına karar vermediği bunun yerine çocuklarının nasıl bir eğitim alması gerektiğine ailelerin karar verdiği bir sistem arayışındayız. Bununla birlikte, aileleriyle geçirmeleri gereken süre içerisinde dersleri hazırlayan, sınavları değerlendiren ve aşırı yük altında bunalmış durumda olan kadın ve erkek öğretmenlerimizin, bugün sadece öğrencilerin standart testleri yanıtlamasına indirgenmiş olan, eğitim sürecinde oynamaları gereken temel rolü oynamaları için gerekli koşulların oluşturulmasını istiyoruz. Yüksek öğretimin, pazar için eğitilmiş borçlu teknisyenler ve profesyoneller üreten bir araç olmaması gerektiğine, gerekli olanın ulusun gelişmesine yardımcı olan kurumların inşasına ve sosyal ihtiyaçların hizmetinde olan bilginin inşa edilmesine odaklanmak olduğuna inanıyoruz.
Eğitimin sosyal bir hak olduğuna karar verdiğimizde, eğitim sürecinde masrafları kimin ödediği noktasıyla kendimizi sınırlamıyoruz, aksine bu hakka ayrıcalıksız, şirket sahiplerinin ticari faaliyetlerini destekleme amacı gütmeyen bir yolda erişimin nasıl sağlanacağı üzerine de düşünüyoruz.